Ağrılarınız mı var, psikolojik olabilir!
Ağrılarınız mı var, psikolojik olabilir!
Şeyda Sultan ZENGİN
27 Ocak 2019, Pazar
Takotsubo kardiyomyopatisi; aşırı üzüntü sonucu kalp kasının aniden zayıflaması hastalığıdır. Diğer adı; kırık kalp sendromu.
Kalbinizi korumanın yollarından biri balık-ceviz gibi besinler tüketmek iken, bir yolu da kalbinizi üzmemekten geçer. Fizikî ağrılar ve duygular birbiriyle ilişkilidir. Vücudumuzda hem ağrıyı hem de duyguları kontrol eden nörotransmiterler vardır; ‘serotinin ve norepinefrin’dir. Bu transmitterlerdeki bozukluklar hem depresyona hem de fizikî ağrılara sebep olabilmektedir.
İnsanın ruh hâlindeki değişmeler; migren, kalp çarpıntısı, sırt ağrısı ve eklem ağrısı gibi fizikî belirtilerin görülmesine sebep olabilir. Veya var olan hastalıkları arttırabilir. Dahası bu belirtiler büyük ihtimalle kendi kendilerine geçecek değillerdir. Tam aksine, depresyon ve benzeri hâl tedavi edilmediği takdirde bu belirtiler de tehlikeli boyutlara ulaşabilir. 2007 yılında Norveç’te yapılan bir araştırma ciddî depresyon rahatsızlığı olan insanların, kalp rahatsızlıkları, inme, solunum yolu rahatsızlıkları, sinir sistemi ile ilgili rahatsızlıklar gibi belli başlı durumlardan hayatlarını kaybetme oranlarının diğer insanlara göre daha fazla olduğunu belirtmiştir.
Depresyonun bedene etkisi daha çok stres hormonlarının aşırı salgılanması yoluyla olur. Depresyonda iki stres hormonu vardır ve ikisi de artar. Bunlar adrenalin ve kortizondur. Bu hormonların artmasına bağlı olarak da bazı fizikî değişiklikler olur. Meselâ kortizon hormonu fazla arttığında kişinin kan yağlarında artış söz konusudur. Yine kortizonun etkisi olarak şekerin gereksiz yere kana fazla salgılanması ve buna bağlı şeker yükseklikleri oluşur. Yani şeker hastalığı..
Araştırmalardan faydalanarak bu fizikî belirtileri şöyle sıralayabiliriz;
• Göğüs ağrısı
En başta kalp, akciğer veya mide problemlerinin bir belirtisi olabilir, bu yüzden doktora gitmekte fayda var. Bazen de, bu bir depresyon belirtisidir. Depresyonda adrenalin ve stres hormonlarının fazla salgılanması kalbin gereksiz yere aşırı hızlanmasına ve yorulmasına sebep olabilmektedir. Hatta depresif bir insan sabahları kalp atış sesine bile uyanabilir. Hani denir ya, “onun kalbi var onu üzmeyin” Çünkü stres kalbi tetikler. Tansiyon da aynı şekildedir. Depresyon damarlarda büzüşmeye sebep olduğu için tansiyonun yükselmesine sebep olabilir.
• Yorgunluk ve tükenme
Çok yorgunluk hissediyorsanız, günlük görevleriniz için enerjiniz yoksa, (yeterince uyuduğunuzda veya dinlendiğinizde bile), depresyonda olduğunuzu gösteren bir işaret olabilir. Depresyon ve yorgunluk bir araya geldiğinde, her durumun daha kötü görünmesini sağlar. Depresyonunuz daha dikkat çeker.
• Ağrıyan kaslar ve eklemler
Devam eden ağrı ile yaşadığınızda, depresyon riskinizi arttırabilir. Depresyon aynı zamanda acıya da yol açabilir, çünkü her iki şartta beyindeki kimyevî habercileri paylaşır. Depresyonda olan insanların düzenli olarak ağrıya yakalanma ihtimali sağlıklı insanlara göre üç kat daha fazladır. Meselâ fibromiyalji (eklemlerin ağrıması) hastalığı, biraz da psikolojiktir, strese bağlıdır.
• Baş ağrısı
Bir çalışma, majör depresyonu olan kişilerin migren geçirme ihtimalinin üç kat daha fazla olduğunu ve migrenli kişilerin depresyona girme ihtimalinin beş kat fazla olduğunu göstermektedir.
• İştah veya kilodaki değişiklikler
Bazı insanlar depresif olduklarında daha az acıkırlar. Bazıları ise yemeyi bırakamaz. Sonuç, enerji eksikliği ile birlikte kilo alımı veya kaybı olabilir.
• Sırt ağrısı
Sırt ağrısı düzenli olarak tekrar ettiğinde, depresyona katkıda bulunabilir. Sırtınız veya beliniz her daim kendini hatırlatacak derecede ağrıyorsa ve doktorunuz bir sorun göremiyorum diyorsa, hayatınızdaki stres faktörlerini bir gözden geçirmenizde fayda var.
• Uyku
Depresyondayken kişinin uyku düzeni bozulabilmektedir. Uykuya dalma sorunu, dalamama, dalsa da sık sık uyanma tarzında sorun söz konusu olabilir. Aşırı derecede fazla uyuma da kendini gösterebilmektedir.
• Nefes darlığı
Kişi aşırı stres altında kaldığında yeterince oksijen alamıyormuş gibi hisseder. Derin derin nefes alma ihtiyacı duyar, ama alamaz. Nefesi yarım kalır.
• Heyecanlı ve huzursuz
Uyku problemleri veya diğer depresyon belirtileri sizi bu şekilde hissettirebilir. Yerinde duramama, veya tam tersi hiç hareket etmeden yatma/oturma davranışı gözlemlenir.
• Sindirim problemleri
Beynimiz ve sindirim sistemimiz güçlü bir şekilde bağlantılıdır, bu yüzden stresli veya endişeli olduğumuzda çoğumuz karın ağrısı veya mide bulantısı çeker.
Depresyon bağırsaklarınızda da baş gösterebilir. Bulantı, hazımsızlık, ishal veya kabızlığa sebep olur. Strese bağlı olarak birçok insan kabızlık sorununu çekmektedir. Her seferinde farklı besinlerle kendini iyi etmeye çalışır, ancak stresini azaltmaya çalışmak aklına gelmez. Eğer bu belirtiler uzun süre sizde varsa ve doktorunuz bir sorun yok diyorsa, kendinizi iyi etmeye bakın.
Depresyon öyle bir rahatsızlıktır ki kendisini sadece ruhî ve zihnî olarak göstermez. İnsan bedenine de etki eder. Ve bunun bir sebebi stres hormonlarının aşırı salgılanmasıdır. Bediuzzaman diyor ya, ‘fıtrat ve vicdan yalan söylemez’ diye. Aynen öyle, bir sorun varsa fıtrat bunun üstünü örtmüyor hemen söylüyor. Biz zihnen kendimizi iyiyim diye kandırmaya çalışsak da, vücudumuz bir şeylerin ters gittiğini yukarıdaki belirtilerle haber verir.
Tavsiyemiz, hiçbir şey sizden daha önemli değil, emanetleriniz olan kalbinize ve ruhunuza iyi bakın. Onları amaçları doğrultusunda kullanın, gereksiz streslerden kaçınmaya çalışın. Vücudunuzu iyi dinleyin ve kendinizi iyi etmenin yollarını bulun.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Yayınlanma: 25.09.2020 11:10
Son Güncelleme: 03.01.2023 06:18
Bunları da sevebilirsiniz...
Kişiler arası ilişkilerimizde, diğerinin bize yönelik davranışları ve tercihleri nedeniyle olumsuzluklar yaşayabiliyoruz. Romantik partnerimizin bizi arama sıklığının daha çok olmasını, bizimle daha az tartışmamasını ya da daha sık bizimle buluşmasını isteyebiliyor; fakat bu isteğimize partnerimize bunu açıkça ve defalarca ifade etmemize rağmen karşılık bulamadığımız zamanlarla karşılaşabiliyoruz. Öte yandan; çocuğumuz bir yaramazlık yaptığında nasıl davranırsak bu davranışının azalmasını sağlayabileceğimize ilişkin birtakım soru işaretlerimiz olabiliyor. Ona bir ceza mı vermeli, ödüllendirmeli mi, nötr mü kalmalı, nötr kalınırsa ne olmalı gibi birçok soruyla yani iç sesimizle cebelleşebiliyoruz. Aferin demek önemli biliyoruz, sınırlar olmalı biliyoruz. Son zamanlarda cezanın kötü bir şey olduğunu da öğrendik, kimi zaman uyguluyor kimi zaman uygulayamıyoruz ve pek ayırt edemiyor, ne yapacağımıza karar veremiyoruz sanki. Bilişlerimizi, motivasyonumuzu ve inançlarımızı bir kenara koyduğumuzda, her konuda işimize yarayacak Pavlov formüllerini iyice sindirmek,21. Yüzyılda halen oldukça önemli. Tam da bu noktada bahsetmek istediğim önemli bir yaklaşım var: Uygulamalı Davranış Analizi (UDA). UDA, davranışçılık yaklaşımının aile, arkadaşlık ve romantik ilişkilerimizde olumlu ve olumsuz pekiştirme yoluyla işleri nasıl daha kolay yoluna koyabileceğimizi gösteriyor. Bu yöntem, kişiler arası iletişimlerinizdeki diğerinden kaynaklı istenmeyen davranışlara bir ket vurmak, azaltma eğilimine ön ayak olmak gibi. Kişilik değişikliği yapmamızın ve bir başkasının tercihlerini tümüyle değiştirmemizin imkansız olduğu ve değiştiremeyeceklerimiz kümesinde olduğundan da hareketle; bir diğerine karşılık kendi davranışlarımızı düzenlediğimizde diğerinin de davranışının değişiminde rol almamız mümkün. Önce kendimiz; ve sonra diğeri.Size biraz bu yöntemden ve ilişkilerinize nasıl uygulayabileceğinizden bahsedeceğim.Bilmemiz gereken ilk bilgi, evet, ceza vicdani gelişimi azalttığı gerekçesiyle kaçınmamız gereken bir şey.Ceza, var olan istenmeyen davranışı kısa vadede azaltsa da, cezayı koyan otoritenin olmadığı durumlarda istenmeyen davranışın sürdürülmesi ya da daha sık gerçekleşmesi sonucunu ortaya çıkarabilir. Çünkü ceza verilen kişi, kendini suçlu ve öfkeli hissedecek, isyankar davranma arzusunda olacaktır. Örneğin; arkadaşını ısırdığını gördüğümüz çocuğumuza duvar kenarında tek ayak üzerinde durma cezası verirsek, arkamızı döndüğümüzde çocuğumuzun arkadaşını ısırmak için fırsat kollaması oldukça olasıdır. Burada var olan sisteme negatif ve suçlayıcı “Tek ayak üzerinde durma eylemi” nin eklendiği, uzun vadede ise bu davranışın istenmeyen davranışı arttırmaya neden olması olası olacaktır. Bir diğer örnekle; erkek arkadaşınıza sizi arayıp sormadığı için trip atmak da sisteme negatif ve suçlayıcı bir unsurun eklenmesini içerir. Erkek arkadaşınız, şikayet ettiğiniz arayıp sormama davranışını, bir süre gerginlikten kaçınma kaynaklı olarak bırakabilir ve ilgisini sürdürebilir. Fakat; uzun vadede erkek arkadaşınızın uzaklaştığını ve ilişkiden koptuğunu görmeniz oldukça olasıdır. Yani siz azalmasını beklerken, trip atma cezasının istenmeyen davranışın sıklığının artmasına neden olduğunu görebilirsiniz. Var olan sisteme unsur ya da unsurların eklenmesi; böylece istenen davranışın sıklığının artması diye bir olasılığımız da vardır. Bu olasılığa “Olumlu pekiştireç” diyoruz. Olumlu pekiştireçler, sisteme unsur eklemeyi ve bu unsurun da etkisiyle istenen davranışın azalmasını sağlayan; yanı sıra arkamızı döndüğümüzde davranış değişikliğine neden olmayacağını bildiğimiz değişimi yaratan, asıl faydalanmamız gereken olarak ifade edilebilirler. Çocuğunuzun kazanmasını düşündüğünüz davranışlar için pekiştireçleri kullanabilirsiniz. Örneğin; çocuğunuzun alnına başarıyla tamamladığı ödevin ardından yıldız yapıştırmak, onu bu başarısı için birlikte dondurma yemeye götürmek ya da sinemaya götürmek olumlu pekiştireç örneğidir. Böylece bir sonraki başarısında, çocuğunuzun ödevi yapmak için daha motive olduğunu görebilirsiniz. Bir başka örnekle; eşiniz romantik ihtiyaçlarınıza tam da sizin istediğiniz ölçüde karşılık verdiğinde, mesela romantik bir ortam hazırlayıp size yemek yaptığı bir durumda; sizin de onun romantik ihtiyaçlarına karşılık verecek şekilde davranmanız bir ödül olabilir. Bir sonraki yemeği siz hazırlayabilir, hep şikayetçi olduğunuz maç gününde şikayet etmekten vazgeçerek onun konfor alanına katkı sunabilirsiniz. Böylece bu olumlu davranışın sıklığının artmasına katkı sunabilirsiniz.Olumsuz pekiştireç kullanımı ise, sistemden bir şeyler eksilterek istenmeyen davranışı azaltmayı hedefleyen, istenen davranışın sürdürülmesine hizmet eden bir yöntemdir. Örneğin; çocuğunuz ödevini tamamlamayı reddettiğinde rutininde severek yapmakta olduğu bir etkinliğin süresini azaltmanız ya da sistemden çıkarmanız; ödevi yapma eğilimini arttıracaktır. Bu bağlamda, ebeveynlerin tutarlı olması, yapılması istenen davranışa ilişkin sürekli olmayan, yeterli ölçüde ve uygun açıklamalar sunmaları, dürüst olması, karşılaştırma yapmaması gibi pek çok faktörün etkili olabileceğini hatırlatmakta da fayda var. Bir başka örnek; her aradığınızda telefonlarınıza çıkmayan arkadaşınızın bu istenmeyen davranışına, bu sefer onu aramayı azaltarak karşılık vermeniz ya da yerine başka bir arkadaşınızı aramayı seçmeniz, onu cezalandırmadığınız, var olan sistemi bağlama ve koşullara uygun olarak düzenlediğiniz anlamına gelir. Arkadaşınızla görüşmeyi sürdürür; fakat onun bu davranışı çerçevesinde özsaygınızı da koruma ihtiyacınızın bir neticesi olarak var olan davranışınızı düzenlersiniz. Burada da kişilerin doğru iletişim kurmaları, duygulanımları, bilişleri, duygu düzenlemeleri gibi birçok faktör söz konusu olacaktır.Bir diğer önemli olan da, ödül olarak algılamasını istediğimiz şeyleri belirlemektir. Ödül olarak belirlediğimiz şeyler, bireyler için daha değerli ve arzulanan şeyler olacağı için neyi arzulamalarını istiyorsak uygun ölçüde bu şeyleri ödül olarak seçebiliriz. Örneğin; eğer fazladan televizyon izlemeyi ya da bilgisayarda oyun oynamayı çocuğunuza ödül olarak sunarsanız, aynı zamanda televizyon izlemeyi ya da bilgisayar oyunu oynamayı onlar için istenen haline getirmiş olursunuz. Davranışçılıktan şimdilik bu kadar. Pekiştiremediklerimiz için gelsin bilişler, gelsin duygular! Sizlere Notum: Uygulamalı Davranış Analizi (UDA)' ni, yaşamınıza aktardığınızda yaşamlarınızda nasıl bir farklılık yaratacağını siz de göreceksiniz. Bu yöntem bağlamında, ilişkilerinizdeki istemediğiniz davranışlara dokunuşlarda bulunmak isterseniz, hadi randevu oluşturalım, analiz edelim, farkı hissedin.Uzm. Psk. Özge Engin Yazıyı Oku
Uzman: Özge ENGİNYayınlanma: 11.05.2021
EMDR Terapisi Nedir?EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing), yani Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme terapisi, travma ve anksiyete bozukluklarının tedavisinde kullanılan yenilikçi ve etkili bir psikoterapi yöntemidir. 1987 yılında Amerikalı psikolog Francine Shapiro tarafından geliştirilen EMDR, özellikle travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tedavisinde büyük başarı elde etmiştir. Peki, EMDR nedir ve nasıl çalışır? Bu yazıda, EMDR'nin ne olduğunu, nasıl uygulandığını, etkinliğini ve faydalarını detaylı bir şekilde ele alacağız.EMDR'nin Tarihçesi ve GelişimiEMDR, 1980'lerin sonunda Dr. Francine Shapiro tarafından keşfedildi. Shapiro, yürüyüş yaparken rahatsız edici düşüncelerinin azaldığını ve göz hareketlerinin bu düşünceleri nasıl etkilediğini fark etti. Bu gözlem, Shapiro'yu EMDR'nin temellerini atmaya yönlendirdi. Daha sonra yapılan klinik çalışmalar, EMDR'nin özellikle travmatik anıların işlenmesinde ve duygusal rahatsızlıkların azaltılmasında etkili olduğunu gösterdi.EMDR'nin Temel PrensipleriEMDR terapisi, travmatik anıların beynimizde uygun şekilde işlenememesi ve bu nedenle rahatsız edici semptomlara yol açması prensibine dayanır. Travmatik anılar, beynin normal işleme süreçlerinden geçmez ve bu nedenle sıkışmış kalır. Bu durum, bireyde yoğun stres, anksiyete, depresyon ve diğer psikolojik sorunlara neden olabilir.EMDR, bu sıkışmış anıların yeniden işlenmesini sağlar. Bu süreçte, danışanın göz hareketleri veya diğer çift yönlü uyarımlar kullanılarak beyin yarımkürelerinin senkronize çalışması sağlanır. Bu sayede, travmatik anılar yeniden işlenir ve duygusal yoğunluğu azalır.EMDR'nin Sekiz AşamasıEMDR terapisi, belirli bir protokol dahilinde sekiz aşamada uygulanır. Bu aşamalar, terapinin sistematik ve etkili bir şekilde yürütülmesini sağlar.Tarihçe ve Tedavi Planlaması: Terapist, danışanın geçmişini ve mevcut sorunlarını değerlendirir. Tedavi planı oluşturulur ve hedef anılar belirlenir.Hazırlık: Danışana EMDR'nin nasıl çalıştığı açıklanır. Danışanın rahatlaması ve güvenli bir terapötik ilişki kurulması sağlanır.Değerlendirme: Danışanın hedef anıları ve bu anılarla ilgili olumsuz inançları belirlenir. Olumlu inançlar da tanımlanır.Duyarsızlaştırma: Danışan, hedef anıyı düşünürken göz hareketleri veya diğer çift yönlü uyarımlar kullanılır. Bu süreç, anının duygusal yoğunluğunu azaltır.Yerleştirme: Danışanın olumsuz inançları yerine, belirlenen olumlu inançlar güçlendirilir.Tarama: Danışanın vücudundaki duygusal tepkiler değerlendirilir ve bu tepkilerle çalışılır.Kapanış: Seansın sonunda danışanın rahatlaması sağlanır ve destekleyici stratejiler kullanılır.Yeniden Değerlendirme: Gelecek seanslarda önceki çalışmaların etkileri değerlendirilir ve gerekirse ek çalışmalar yapılır.Bilateral Uyarım ve Anıların İşlenmesiEMDR'nin temelinde bilateral uyarım yer alır. Bu uyarım, genellikle danışanın gözlerini sağa ve sola hareket ettirmesiyle sağlanır. Alternatif olarak, dokunsal (örneğin, ellerin hafifçe vurulması) veya işitsel uyarımlar (kulaklıklardan gelen sesler) kullanılabilir. Bilateral uyarım, beynin her iki yarımküresinin aynı anda aktive olmasını sağlar. Bu durum, travmatik anıların beynin doğal işleme sistemleri tarafından yeniden işlenmesine yardımcı olur.Beynimiz, normalde günlük anıları işlerken bu anıların duygusal yükünü azaltır ve anlamlandırır. Ancak travmatik anılar, bu işleme sürecinden geçemez ve yoğun duygusal yükle birlikte sıkışır kalır. EMDR, bu süreci hızlandırarak anıların daha sağlıklı bir şekilde işlenmesini sağlar.EMDR'nin Etkinliği ve AraştırmalarEMDR'nin etkinliği üzerine yapılan birçok araştırma, bu terapinin travma ve anksiyete bozukluklarının tedavisinde oldukça başarılı olduğunu göstermektedir. 2007 yılında yapılan bir meta-analiz, EMDR'nin TSSB tedavisinde diğer terapilere kıyasla daha hızlı ve etkili sonuçlar verdiğini ortaya koymuştur. Ayrıca, EMDR'nin anksiyete, depresyon, fobiler ve diğer psikolojik sorunların tedavisinde de etkili olduğu belirlenmiştir.Birçok kişi, EMDR seanslarından sonra travmatik anılarının duygusal yoğunluğunun azaldığını ve bu anıları hatırladıklarında daha az rahatsızlık hissettiklerini bildirmiştir. Bu durum, EMDR'nin beynin doğal iyileşme süreçlerini hızlandırdığını ve travmatik anıların daha sağlıklı bir şekilde işlenmesine yardımcı olduğunu göstermektedir.EMDR'nin FaydalarıEMDR terapisi, birçok psikolojik sorunun tedavisinde çeşitli faydalar sağlar:Hızlı İyileşme: EMDR, diğer terapi yöntemlerine göre daha hızlı sonuçlar verebilir. Kısa süreli tedavilerle bile belirgin iyileşmeler görülebilir.Travmatik Anıların İşlenmesi: EMDR, travmatik anıların duygusal yükünü azaltarak bu anıların daha sağlıklı bir şekilde işlenmesini sağlar.Duygusal Rahatlama: EMDR, anksiyete, depresyon ve stres semptomlarının azalmasına yardımcı olur.Pozitif İnançların Güçlenmesi: EMDR, bireyin kendisi hakkındaki olumsuz inançları yerine daha pozitif ve destekleyici inançlar geliştirmesine yardımcı olur.Geniş Uygulama Alanı: EMDR, TSSB dışında fobiler, anksiyete bozuklukları, depresyon, yas, kronik ağrı ve daha birçok durumda etkili bir tedavi yöntemi olarak kullanılabilir.EMDR Kimler İçin Uygundur?EMDR, travma yaşamış bireyler için özellikle etkili bir tedavi yöntemidir. Bununla birlikte, anksiyete, depresyon, fobiler, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), yeme bozuklukları, kronik ağrı ve yas gibi çeşitli psikolojik sorunlar yaşayan bireyler için de uygundur. EMDR, çocuklar, ergenler ve yetişkinler dahil olmak üzere geniş bir yaş aralığında uygulanabilir.SonuçEMDR, travmatik anıların ve duygusal rahatsızlıkların tedavisinde devrim niteliğinde bir terapi yöntemidir. Bilimsel araştırmalar, EMDR'nin etkinliğini ve güvenilirliğini desteklemekte ve birçok kişi bu terapi sayesinde yaşam kalitelerinde önemli iyileşmeler sağlamaktadır. EMDR'nin anılarımızı silmediğini, ancak bu anıların duygusal yoğunluğunu azaltarak daha sağlıklı bir şekilde işlenmesine yardımcı olduğunu unutmamak önemlidir. Eğer travmatik anılarla başa çıkmakta zorlanıyorsanız, bir EMDR terapistiyle görüşmek sizin için faydalı olabilir.EMDR Terapisi Sonucunda Ne Olur?EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing) terapisi, birçok insan için travmatik anıların ve duygusal rahatsızlıkların üstesinden gelmede etkili bir yöntemdir. Peki, EMDR terapisi süreci sonunda neler olur? İşte EMDR terapisi sonucunda beklenebilecek etkiler ve sonuçlar:1. Travmatik Anıların İşlenmesi ve Duygusal Yükün AzalmasıEMDR terapisi, travmatik anıların duygusal yükünü azaltır. Travmatik olaylar sırasında beynin normal bilgi işleme süreci kesintiye uğrayabilir, bu da bu anıların yoğun duygusal yükle birlikte sıkışmasına neden olabilir. EMDR terapisi, bu anıların yeniden işlenmesini sağlar ve duygusal yoğunluğu azaltır. Terapi sonunda, danışanlar travmatik anıları hatırladıklarında eskisi kadar rahatsızlık hissetmezler.2. Pozitif İnançların GelişmesiEMDR terapisi, olumsuz inançların yerine pozitif inançların gelişmesine yardımcı olur. Örneğin, "Ben yetersizim" gibi olumsuz bir inanç, terapi sürecinde "Yeterliyim ve değerliyim" gibi pozitif bir inanca dönüşebilir. Bu, danışanların kendilerine olan güvenini ve özsaygısını artırır.3. Duygusal ve Fiziksel RahatlamaEMDR terapisi, anksiyete, stres ve depresyon semptomlarını azaltarak duygusal ve fiziksel rahatlama sağlar. Danışanlar, daha az stresli ve daha huzurlu hissederler. Bu, genel yaşam kalitesini artırır ve günlük işlevselliği iyileştirir.4. Gelişmiş Başa Çıkma BecerileriEMDR terapisi, danışanların stresle başa çıkma becerilerini geliştirir. Terapi sürecinde, danışanlar daha sağlıklı ve etkili başa çıkma stratejileri öğrenirler. Bu, gelecekteki stresli durumlarla başa çıkma yeteneklerini artırır ve duygusal dayanıklılığı güçlendirir.5. Daha Sağlıklı İlişkilerEMDR terapisi, bireylerin kendileri ve başkaları ile daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olabilir. Travmatik deneyimlerin ve olumsuz inançların işlenmesi, bireylerin ilişkilerinde daha açık, güvenli ve sevgi dolu olmalarını sağlar. Bu, hem kişisel hem de profesyonel ilişkilerde iyileşmelere yol açar.6. Artan İçsel Huzur ve MutlulukEMDR terapisi, bireylerin içsel huzur ve mutluluk düzeylerini artırır. Travmatik anıların ve duygusal rahatsızlıkların işlenmesi, bireylerin daha dengeli ve huzurlu bir zihinsel duruma ulaşmalarını sağlar. Bu, genel yaşam memnuniyetini ve mutluluğu artırır.7. Kişisel Gelişim ve Kendini GerçekleştirmeEMDR terapisi, bireylerin kişisel gelişimlerini destekler ve kendilerini gerçekleştirme yolunda ilerlemelerine yardımcı olur. Travmatik anıların ve olumsuz inançların üstesinden gelmek, bireylerin potansiyellerini gerçekleştirmeleri için gerekli olan içsel özgürlüğü sağlar.8. Uzun Süreli İyileşme ve DayanıklılıkEMDR terapisi, uzun süreli iyileşme ve duygusal dayanıklılık sağlar. Terapinin etkileri kalıcıdır ve bireylerin yaşamlarının geri kalanında daha sağlam ve dirençli olmalarına yardımcı olur. Bu, bireylerin gelecekte karşılaşabilecekleri zorluklarla daha etkili bir şekilde başa çıkmalarını sağlar.SonuçEMDR terapisi, travmatik anıların ve duygusal rahatsızlıkların üstesinden gelmede güçlü bir araçtır. Terapi süreci sonunda, bireyler travmatik anılarının duygusal yoğunluğunu azaltarak, daha pozitif inançlar geliştirir, duygusal ve fiziksel rahatlama yaşar, daha iyi başa çıkma becerileri kazanır, daha sağlıklı ilişkiler kurar, içsel huzur ve mutluluğa ulaşır, kişisel gelişimlerini destekler ve uzun süreli iyileşme ve dayanıklılık elde ederler. EMDR, bireylerin daha sağlıklı, dengeli ve mutlu bir yaşam sürmelerine yardımcı olur. Yazıyı Oku
Uzman: Esra KÜTLEYayınlanma: 09.06.2024
Al iz vell!Şeyda Sultan ZENGİN 21 Nisan 2019, Pazar 3Idiot (Üç Aptal) filmini izlemişsinizdir. Benim favorilerim arasında. Defalarca izledim ve her seferinde bir yeri dikkatimi çeker; mühendislik fakültesinde okuyan ve her sınavda 1. olan başrol oyuncusu Rancho’ya, arkadaşları sınav stresi hakkında dertlenir;- Kuizler, vizeler, finaller... Tek dönemde 42 sınava giriyoruz.- Bu kadar evham yapma dostum. Al elini, kalbine koy ve de ki, ‘All iz vell.’- All iz vel?- Evet, All iz vell. Köyümüzde yaşlı bir bekçi vardı, gece devriyelerinde bağırırdı: ‘Aaaall iiiz veeeeell (Herşey yolunda)’ Biz de huzurlu bir şekilde uyurduk. Sonra bir gece, bir hırsızlık oldu ve saat 12 olduğunda bekçi yine bağırdı “Aal iz vell”. Sonra öğrendik ki bekçi körmüş! O, ‘All iz vell’ derdi, biz de güvende hissederdik kendimizi. O gün, bu kalbin ne kadar kolayca korkabildiğini öğrendim. Kandırmanız gerekiyor kalbi. Sorun ne kadar büyük olursa olsun, ‘All iz vell’ diyeceksiniz.- Peki bunu söylemek sorunu çözüyor mu?- Hayır, ama sorunla yüzleşme gücü veriyor..Evet, filmin bu kesitinden de yola çıkarak anlıyoruz ki, gerçekten kalp çok çabuk kanıyor. Duyduğu şeyi gerçeğe dönüştürüyor. Bu yüzden bir adama 40 defa “iyisin iyisin” dense iyileşmesi vuku buluyor. Psikolojide “telkin verme” diyoruz buna. Bir çeşidi de kendi kendine telkindir. Telkin; bir duyguyu, bir inancı ve bir düşünceyi, başkalarına veya kendimize kabul ettirme yoludur. Normal bir insan gerek kendisiyle gerek çevresindeki kişi ve nesnelerle etkileşim halindedir. İnsan, kendini etkileyebildiği gibi, çevresini etkileyen ve çevresinden etkilenen bir varlıktır. Böylece telkinin temelinde “etki”nin bulunduğu anlaşılmaktadır.Bu yöntemle pek çok hastalığın tedavi edildiği görülmüştür. Kendi kendine telkin, özellikle akıl ve beden hastalıklarının tedavisinde kullanılmıştır. Buna göre kendi kendine telkin, organlara etki ederek onları iyileştirebilmekte, şeker ve verem hastalıkları üzerinde etkili olmakta, baş ağrıları ve siyatiği gidermekte ve hırpalanmış dokuları onarmaktadır. Özellikle psikosomatik ve psikolojik rahatsızlıklarda, kişinin kendine iyi olacağına dair telkinleri etkili olmaktadır.Hipnoz da iyi bir telkin çeşididir, ancak günümüzde hipnoz altında telkin uygulaması pek tercih edilmiyor. Hastaların telkine daha kabiliyetli olması ve hipnozdan dolayı kendi iradelerini kaybeder duruma gelmeleri sebebiyle bu uygulamadan kısmen vazgeçilmiştir. Hatta psikolojinin babası olarak bilinen Freud da hipnozla tedaviyi esas edinmiştir. Ancak her hastanın hipnoz edilemediğini görmesi ve istediği sonucu alamaması üzerine hipnozla tedaviden vazgeçmiştir.Kendi kendine telkin metoduyla, kişi kendisine iyi olacağını telkin ederek iyileşebilir. En azından filmde dendiği gibi; sorunla yüzleşme gücü bulur. İnsan yaratılış itibariyle âciz ve zayıftır. Ancak bazı insanlar bu acziyeti ifrat derecede hisseder. Hiçbir işe güç yetiremeyeceğini, sorun çözemeyeceğini, insanların onu dinlemeyeceğini, başarılı olamayacağını düşünür. Bu yüzden riskli işlere kalkışmak şöyle dursun, yatağından bile çıkmak istemez. İşte böyle durumlarda kendi kendini düzeltmenin bir yolu telkindir. Stresli-korkulu-endişeli anlarda kalbine dokunup; “Başarabilirsin, bu zorlukla ilk defa sen karşılaşmıyorsun/Bu zorlukla yaşayabilirsin, peygamberlerin hayatı, büyük insanların hayatı da kolay değildi./Ağlayabilirsin, ama gözyaşını sil ve yapman gerekeni yap” gibi telkinler verilebilir. Bu seni güçlendirir, çünkü en başta kendin tarafından anlaşıldığını hissedersin. Seni önce sen anlamalısın.Bir diğer husus, hayatta aşamayacağımız, gerçekten güç yetiremeyeceğimiz şeyler de vardır. Meselâ vefat eden bir yakınını geri getiremezsin. Veya her zaman istediğin başarıyı elde edemezsin. Feleğin çarkını sen değiştiremezsin. Ama yine de üzülür insan. Ve yine telkine başvuruyoruz; “Herşey güzel olacak. Öyle demiyor mu asrın âlimi; “herşey güzeldir; ya bizzat ya netice itibariyle.” Ya burada, ya Cennette. Ama herşey güzel olacak. Bazen güzel bir bahçenin içindeki kaya bile vazifesi itibariyle güzeldir. Herşey güzel olacak kalbim, herşey güzel olacak, ya hemen ya neticesinde...“All iz vell;” yani herşey yolunda kalbim sıkıntı yok. Evet kırılmış incinmiş olabilirsin, ama bu olayları bir gören var. Sen hayatını kendin idame ettirmiyorsun ki. Senin bir sahibin var. Burada sen misafirsin, fuzuli karıştırma bu dünyayı. Yapman gerekeni yapıp neticeye karışma. Allah görüyor O’na söyle, kendi kendine söylenmeyi bırak kalbim. Ve emin ol, Allah’ın katında herşey ayarlanıyor, herşey yolunda. All iz vell! All iz vell! “ Artık kalbinize hangi telkin iyi geliyorsa çeşitlendirebilirsiniz bunu.Peki ya içten içe inanmıyorsan herşeyin güzel olacağına, herşeyin yolunda olduğuna? Yine de telkine devam et derim. Çünkü asrın âlimi Bediüzzaman diyor ki; “Gafletle yapılan zikirler dahi feyizden hâli değildir.” Yani bir zikri gafletle, anlamadan yapsan dahi sana feyzi gelir. Aynen öyle de idrak edilmeyerek söylenen “Ben iyiyim, iyi olacağım, herşey güzel olacak, bunlar geçecek” telkinleri de bir sürelik tekrarın ardından işe yaramaya başlayacaktır. Hatta akşam ile yatsı arasında çektiğimiz 33’er adet “La havle vela kuvvete illa billah” “Hasbunallah veniğmel vekil” “Ya Baki entel Baki” gibi zikirler, kalbi bu yönde tedavi eder. Güç verir, yaşamak için gerekli sabrı verir. O zikirleri mümkün olduğunca alışkanlık edinmek gerektir. En güzel telkindir zikir. Peki, bu sorunları çözüyor mu? Hayır, ama sorunla yüzleşme gücü veriyor.. Yazıyı Oku
Uzman: Şeyda Sultan ZENGİNYayınlanma: 25.09.2020