İnsan, İnsanı Tam Anlayamadı

İnsan, İnsanı Tam Anlayamadı



Bazen insanlardan çok şey bekliyoruz. Bizi anlamalarını, hangi noktaya kızdığımızı bilmelerini, dahası konuyu onların açıp yanlışını fark etmelerini istiyoruz.

Hâlbuki karşıdan hiç de öyle tatmin edici geri dönüşler alamıyoruz. Bu bizi daha da hayâl kırıklığına uğratıyor... “Hasbunallah ve ni’mel vekîl” hakikati öyle bir merhem oluyor ki bu marazımıza... Evet marazımız dedim. Çünkü yanlışı karşı taraf yapsa bile bu çatışmada zarar gören biz oluyoruz. Onun umurunda değil çoğunlukla, sen kendini yeyip bitiriyorsun. Beklenti içine giriyorsun, olmadıkça olmuyor...


“Madem cismen fâniyim, bu fânilerden bana ne hayır gelebilir? Madem ben âcizim, bu âcizlerden ne bekleyebilirim? Benim derdime çare bulacak bir Bâki-i Sermedî, bir Kadîr-i Ezelî lâzım” diye Üstadım’ı dinleyip 29. Lem’a’yı açtım ve gördüm ki:


“Beni halk eden ve adem zulmetinden çıkararak bana vücûd nurunu in’âm eden Zât bana yeter. Kezâ, sahibine her şeyi veren ve onun elini her şeye uzatan hayat ni’metini bana bağışlayarak beni hayat sahibi yapan Zât bana yeter...”


Yani bu “Hasbunallah” bahsi bilmana diyor ki; “insanlardan bir beklenti içinde olma, onlar seni anlayamaz. Ama seni tanıyan bilen bir Zât var ve o sana yeter... Sana hayat nimetini veren Zât, hayattaki kırılmışlıklarını anlamada sana yeter, kimse beni anlamıyor deme daha fazla... Sana verilen iman itibarıyla seni mahlûkatın pek çoğundan üstün kılan Zât sana yeter, kimse beni el üstünde tutmuyor deme. Her bahar senin için hiçten, yoktan çiçekleri, meyveleri yaratan Zât sana yeter... kimse bana hediye almıyor deme. Bekleme insanlardan. Beklenti yorar, yoruyor... Fânilerin seni anlamasını bekleme... Şairin de dediği gibi; ‘İnsan insanı, ya tamamlayamadı, ya tam anlayamadı...’ Aynen öyle... Hiçbir zaman bir insan bir insanı tam anlayamadı ve tamamlayamadı. Seni ancak Rabb’in tam anlar ve tamamlar. O senin kalbindeki en ince hatırâtı dahi işitir cevap verir, seni hiç yalnız bırakmaz, her elini açıp ‘Yâ Erhamerrâhimîn’ dediğinde ‘Söyle kulum’ der, derdini dinler. Talep ettiğin her şey O’nun yanında, meftun olduğun her emel onun katında... Sadece istemeni istiyor. Daha ne olsun... Böyle bir Rabbimiz varken, insanlardan ne bekleriz?”


Ey nefsim dedim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki: “Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem...”


İsteme artık; “Önce o konuşsun, hatasını anlasın, özür dilesin, hiç beni anlamıyor vs” sözlerini nefsim! İnsanlardan bir şey bekleme. Fânilerden kırılma, alınma. Ama kuru kuru da olaylar halledilmiyor. Ee ne olacak, hem beklemeyeceğim hem de mesele hallolacak öyle mi? Sen başlat konuşmayı gitsin. Sen evvel özür dile bitsin. Sen aç duygularını bilsin! Veya unut gitsin... Bırak gururu, bırak inadı. Hem bu hareketinden emin ol Allah da râzı olacak. O râzı olsa bütün dünya küsse bir ehemmiyeti var mı ki?


Risale-i Nur’dan “Zekai’nin bir Manzûmesi” kısmı bu hislerime tam tercüman oldu:


Ey güç yetmez dehşet veren hâletlerden ağlayan!

Fânîlere aldanarak kırıldıkça bağırma.

Ey zâilden, âcizlerden medet umup bağlanan!

Gir bu Nurun âlemine, fânîleri çağırma...


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Yayınlanma: 03.06.2022 20:49

Son Güncelleme: 03.06.2022 20:49

Şeyda Sultan ZENGİN
Şeyda Sultan ZENGİN
Psikolojik Danışman(*)(*)(*)(*)(*)
Uzmanlıklar: İlişki / Evlilik Problemleri , Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Depresyon ve Mutsuzluk
Lisans eğitimimi Çukurova Üniversit Devamını oku
Online Terapi
süre 45 dk
ücret 800
Yüz Yüze Terapi
Hizmet vermiyor
Bunları da sevebilirsiniz...
agrilariniz-mi-var,-psikolojik-olabilir

Ağrılarınız mı var, psikolojik olabilir!Şeyda Sultan ZENGİN27 Ocak 2019, PazarTakotsubo kardiyomyopatisi; aşırı üzüntü sonucu kalp kasının aniden zayıflaması hastalığıdır. Diğer adı; kırık kalp sendromu.Kalbinizi korumanın yollarından biri balık-ceviz gibi besinler tüketmek iken, bir yolu da kalbinizi üzmemekten geçer. Fizikî ağrılar ve duygular birbiriyle ilişkilidir. Vücudumuzda hem ağrıyı hem de duyguları kontrol eden nörotransmiterler vardır; ‘serotinin ve norepinefrin’dir. Bu transmitterlerdeki bozukluklar hem depresyona hem de fizikî ağrılara sebep olabilmektedir.İnsanın ruh hâlindeki değişmeler; migren, kalp çarpıntısı, sırt ağrısı ve eklem ağrısı gibi fizikî belirtilerin görülmesine sebep olabilir. Veya var olan hastalıkları arttırabilir. Dahası bu belirtiler büyük ihtimalle kendi kendilerine geçecek değillerdir. Tam aksine, depresyon ve benzeri hâl tedavi edilmediği takdirde bu belirtiler de tehlikeli boyutlara ulaşabilir. 2007 yılında Norveç’te yapılan bir araştırma ciddî depresyon rahatsızlığı olan insanların, kalp rahatsızlıkları, inme, solunum yolu rahatsızlıkları, sinir sistemi ile ilgili rahatsızlıklar gibi belli başlı durumlardan hayatlarını kaybetme oranlarının diğer insanlara göre daha fazla olduğunu belirtmiştir.Depresyonun bedene etkisi daha çok stres hormonlarının aşırı salgılanması yoluyla olur. Depresyonda iki stres hormonu vardır ve ikisi de artar. Bunlar adrenalin ve kortizondur. Bu hormonların artmasına bağlı olarak da bazı fizikî değişiklikler olur. Meselâ kortizon hormonu fazla arttığında kişinin kan yağlarında artış söz konusudur. Yine kortizonun etkisi olarak şekerin gereksiz yere kana fazla salgılanması ve buna bağlı şeker yükseklikleri oluşur. Yani şeker hastalığı..Araştırmalardan faydalanarak bu fizikî belirtileri şöyle sıralayabiliriz;• Göğüs ağrısıEn başta kalp, akciğer veya mide problemlerinin bir belirtisi olabilir, bu yüzden doktora gitmekte fayda var. Bazen de, bu bir depresyon belirtisidir. Depresyonda adrenalin ve stres hormonlarının fazla salgılanması kalbin gereksiz yere aşırı hızlanmasına ve yorulmasına sebep olabilmektedir. Hatta depresif bir insan sabahları kalp atış sesine bile uyanabilir. Hani denir ya, “onun kalbi var onu üzmeyin” Çünkü stres kalbi tetikler. Tansiyon da aynı şekildedir. Depresyon damarlarda büzüşmeye sebep olduğu için tansiyonun yükselmesine sebep olabilir.• Yorgunluk ve tükenmeÇok yorgunluk hissediyorsanız, günlük görevleriniz için enerjiniz yoksa, (yeterince uyuduğunuzda veya dinlendiğinizde bile), depresyonda olduğunuzu gösteren bir işaret olabilir. Depresyon ve yorgunluk bir araya geldiğinde, her durumun daha kötü görünmesini sağlar. Depresyonunuz daha dikkat çeker.• Ağrıyan kaslar ve eklemlerDevam eden ağrı ile yaşadığınızda, depresyon riskinizi arttırabilir. Depresyon aynı zamanda acıya da yol açabilir, çünkü her iki şartta beyindeki kimyevî habercileri paylaşır. Depresyonda olan insanların düzenli olarak ağrıya yakalanma ihtimali sağlıklı insanlara göre üç kat daha fazladır. Meselâ fibromiyalji (eklemlerin ağrıması) hastalığı, biraz da psikolojiktir, strese bağlıdır.• Baş ağrısıBir çalışma, majör depresyonu olan kişilerin migren geçirme ihtimalinin üç kat daha fazla olduğunu ve migrenli kişilerin depresyona girme ihtimalinin beş kat fazla olduğunu göstermektedir.• İştah veya kilodaki değişikliklerBazı insanlar depresif olduklarında daha az acıkırlar. Bazıları ise yemeyi bırakamaz. Sonuç, enerji eksikliği ile birlikte kilo alımı veya kaybı olabilir.• Sırt ağrısıSırt ağrısı düzenli olarak tekrar ettiğinde, depresyona katkıda bulunabilir. Sırtınız veya beliniz her daim kendini hatırlatacak derecede ağrıyorsa ve doktorunuz bir sorun göremiyorum diyorsa, hayatınızdaki stres faktörlerini bir gözden geçirmenizde fayda var.• UykuDepresyondayken kişinin uyku düzeni bozulabilmektedir. Uykuya dalma sorunu, dalamama, dalsa da sık sık uyanma tarzında sorun söz konusu olabilir. Aşırı derecede fazla uyuma da kendini gösterebilmektedir.• Nefes darlığıKişi aşırı stres altında kaldığında yeterince oksijen alamıyormuş gibi hisseder. Derin derin nefes alma ihtiyacı duyar, ama alamaz. Nefesi yarım kalır.• Heyecanlı ve huzursuzUyku problemleri veya diğer depresyon belirtileri sizi bu şekilde hissettirebilir. Yerinde duramama, veya tam tersi hiç hareket etmeden yatma/oturma davranışı gözlemlenir.• Sindirim problemleriBeynimiz ve sindirim sistemimiz güçlü bir şekilde bağlantılıdır, bu yüzden stresli veya endişeli olduğumuzda çoğumuz karın ağrısı veya mide bulantısı çeker.Depresyon bağırsaklarınızda da baş gösterebilir. Bulantı, hazımsızlık, ishal veya kabızlığa sebep olur. Strese bağlı olarak birçok insan kabızlık sorununu çekmektedir. Her seferinde farklı besinlerle kendini iyi etmeye çalışır, ancak stresini azaltmaya çalışmak aklına gelmez. Eğer bu belirtiler uzun süre sizde varsa ve doktorunuz bir sorun yok diyorsa, kendinizi iyi etmeye bakın.Depresyon öyle bir rahatsızlıktır ki kendisini sadece ruhî ve zihnî olarak göstermez. İnsan bedenine de etki eder. Ve bunun bir sebebi stres hormonlarının aşırı salgılanmasıdır. Bediuzzaman diyor ya, ‘fıtrat ve vicdan yalan söylemez’ diye. Aynen öyle, bir sorun varsa fıtrat bunun üstünü örtmüyor hemen söylüyor. Biz zihnen kendimizi iyiyim diye kandırmaya çalışsak da, vücudumuz bir şeylerin ters gittiğini yukarıdaki belirtilerle haber verir.Tavsiyemiz, hiçbir şey sizden daha önemli değil, emanetleriniz olan kalbinize ve ruhunuza iyi bakın. Onları amaçları doğrultusunda kullanın, gereksiz streslerden kaçınmaya çalışın. Vücudunuzu iyi dinleyin ve kendinizi iyi etmenin yollarını bulun.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yazıyı Oku

Uzman: Şeyda Sultan ZENGİN

Yayınlanma: 25.09.2020

Karen Melton’a ait makelenin çevirisi siz ebeveynlerimizin karşısında, bilinçli ebeveynliğe dair bilgilerin yanında erken dönem ebeveynlik hakkında bilgiler edineceksiniz. Bilinçli Erken Ebeveynliğin 9 prensibi maddeler halinde anne ve babalarımıza ihtiyaçları olan bilgileri aktarmaktadır. Ayrıca bu alanda çalışan biri olarak konu hakkında fikirlerimi de yazının sonunda bulabilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim.Bilinçli erken ebeveynlik, çocukların gelişimleri için ihtiyaç duyduğu gıdayı ve tüm seviyelerde somutlaştırmalı gerçekleştirmelerini sağlar. Erken ebeveynlik gebe kalmadan önce başlar, bu da bizim somutlaştırma yolculuğumuzun başlangıcıdır. Bilinçli erken ebeveynlik içe doğru bakma, bilinç artırma ve ileri düşünmedir. Ebeveynliğin derinlemesine spiritüel, psikolojik ve duygusal bir yolculuk olduğunu destekler ve her bebeğin yaşam yolculuğunu kutsal ruh yolculuğu olarak görür. Bizler gebelikle fiziksel dünyaya gelmeden öncesinde bilinçli ve duyarlı varlıklarız. Bedenimize girdiğimizde bu bilinci yitirmeyiz. Bilinci erken ebeveynliğin merkezine yerleştirdiğimizde, ebeveynlik ve bebekler ile ilgili algımız değişir. Bir bebek hayata geldiğinde ya da sizin hayatınıza bir bebek girdiğinde, her birimiz derinlemesine ilişkisel, spiritüel ve dönüşümsel bir süreç içine gireriz.İster gebelik öncesi veya gebelik sürecinde olun, ister çocuğunuz doğmuş olsun bu dokuz prensibi uygulamaya başlayabilirsiniz. Bu prensipler en büyük gizemlerden biri hakkında zengin ve derinlemesine bilgi sahibi olmamızı sağlar: gebelikten öncesinden Doğuma kadarki yaşam yolculuğumuzu. En derin temellerinizin nasıl atıldığını, erken bilincinize istemli olarak nasıl ulaşabileceğinizi, nasıl bilinçli olabileceğinizi ve iyileşebileceğinizi öğrenmeye başlayın.Bilinen ebeveynlikte ve genel kültürde henüz bir bilinç oluşturmamış olduğundan bu prensiplerin bazıları çok yeni görünebilir. Bir başkasının ayakkabılarını giyiyormuşçasına alışılmadık ve rahatsız edici hissettirebilir. Dayanın, siz ve aileniz için kesinlikle değer.Hayata yolculuk kutsaldır; hoş karşılandığını, güvende olduğunu hisseden, somutlaştıran ve değişime açık olan güvenli çocuklar yetiştirebilirsiniz. Bir ebeveyn olarak neler yapacağınıza ilişkin seçimler sizin elinizdedir. Her zaman kendi ebeveynlik hislerinizi takip etmeyi unutmayın.Gebelik öncesinden bebekliğe kadar bilinçli, duyarlı ve en savunmasız durumdayızdır. En erken başlangıcımızda ve hatta ebeveynlerimizin gözünde daha bir pırıltıyken dahi sevilmeye, hoş karşılanmaya ihtiyaç duyarız.PrensiplerGüçlendirilmiş erken ebeveynlik, bağlanma ve bilince doğru yolculuğunuzun tadını çıkarın! (İçinizdeki bebeği/embriyoyu tanımlamak için ‘küçük’ ve rahimdeki ya da doğmuş asıl bebeği tanımlamak için ‘bebek’ sözcüklerini kullandım.)1. Gebelikten önce bilinçli varlıklarızGebelik öncesinden itibaren bilinçli, duyarlı varlıklarız. Erken bilinçlilikten itibaren yaşama yolculuğu tecrübe etmeye başlarız. Fiziğe büründüğünüzde -enerji ve maddenin doğumla birlikte buluşmasında- soma yani vücut ile de bu yolculuğu tecrübe etmeye başlarsınız. Buraya gelmek konusunda kendi arzunuz olabilir ya da ebeveynlerinizi seçmiş olma anlayışınız olabilir. Bazılarımız burada olmak konusunda karışık duygular içinde olabilir ve kaynağa dönmeyi arzulayabilir. Erken Bilinciniz kişiliğinizin bir parçası olarak kalmaya devam eder ve her aşamada üzerinizde derin nüfuzu bulunur. Sizinle birlikte yaşar ve ben ona ‘Küçük’ diyorum. Sizin küçüğünüz erken yolculuğunuzu hatırlar ve yaşamınız boyunca kişiliğinizin nüfuzlu bir parçası olarak kalır.Gelin birlikte erken bilincin ve duyarlılığın erken ebeveynlik uygulamasının merkezinde olduğu; size, çocuklarınıza, ailenize ve topluma derinlemesine faydalı olan bir dünya yaratalım.2. Hepimizin içinde bir Küçük varİçinizdeki küçük, doğmamış bebek haliniz. Kaynaktan doğuma kadar ki anılarınızı ve izlerinizi taşımakta. O sizi tüm kutsal ve gizemli olanla yeniden bağlantıya geçirir. Size asıl bilincinizi ve burada olmanızdaki asıl amacı hatırlatır. Beden sisteminiz tarafından kolayca erişilebilir, yaşam, insanlar, güvenlik, ilişkiler, spiritüellik, somutlaştırma seviyeleri, bağlanma, ebeveynlik ve çok dahası hakkındaki inanç ve hisleriniz üzerinde derin nüfuzu vardır. İçinizdeki küçüğü tanımanın sağlıklı erken ebeveynlik, bilinçli gebe kalma, gebelik ve doğum için oldukça önemlidir. Kendiniz hakkında daha derinlemesine bir anlayışa sahipolma, daha tutarlı hissetmenize ve erken bilincin doğasını içten dışa anlamanıza yardımcı olabilir. Çocuğunuzu hayata nasıl getirdiğinizi bilinç dışı olarak etkileyebilir.3. Ebeveynliğe atıldığınızda küçüğünüz daha sesli konuşurGebeliği düşündüğünüz veya gebelik hayali kurduğunuz noktada, kendi erken izleriniz(küçüğünüz) aktive olur ve uyanır. Küçüğünüzün gebe kalma, gebelik ve doğum deneyiminizde etkileri olabilir. Eğer yaşama gelişte zor ya da travmatik bir yolculuk geçirdiyseniz, gebe kalmadan öncesinden doğuma kadarki süreçte küçüğünüz bilinçaltı izlerinizi harekete geçirmenize sebep olabilir. Gebe kalmadan önceki dönem, yaşama geliş yolculuğunuzu bilinçli bir şekilde keşfetme ve küçüğünüzü tanıma açısından en iyi zamandır. Yeni kaynaklar oluşturmak ve daha bilinçli karar almak için; erken ebeveynlik süresince sizi etkileyebilecek erken tetikleyicilerin farkında olmak iyidir. Çoğu ebeveyn çocuklarında kendi travmalarını, streslerini ve zorluklarını tekrarlamak istemezler. Önleyici ebeveynlik uygulayın ve çocuğunuza optimal bir ortam sağlayın. Bilinçli bir ebeveyn olmak için tamamen iyileşmiş olmak zorunda değilsiniz. Kendiniz hakkında bilinçlenmeniz, çocuğunuza aktarılmaması adına gerekli olanları iyileştirmeniz ve bunları yapmak için gerekli kaynakları oluşturmanız sizi yeterince iyi ebeveyn yapacaktır. Küçüğünüzü tanımanız güçlendirilmiş erken ebeveynliğin anahtarıdır.4. Erken izlerimiz bizi derinlemesine etkilerEn derin temellerinizin atıldığı gebelik öncesinden yeni doğan haline gelişinize kadarki dönemde inanılmaz ölçüde algılarınız açık ve savunmasızsızındır. Bu durum bilinçli erken ebeveynlik bakış açısına göre oldukça iyi bir şeydir. Çünkü çocuğunuzun gelişebilmesinde ve sağlığında muazzam nüfuzunuzun olabileceği anlamına gelir. Sağduyulu ve gelişime açık çocuklar yetiştirebilir, yeni bilgiler ve iç kaynaklar oluşturabilirsiniz. Çocuğunuzda bilinçli bir şekilde olumlu ve sağlıklı izler oluşturabilirsiniz. Yaşam, aileniz, güvenli bir dünyada olup olmadığınız ve temel inançlarınız hakkındaki inanç ve algılarınız gebelik öncesinden doğuma kadarki süreçte şekillenir. Bu inançlar siz farkında olmadan duygusal, enerjik ve oldukça bilinçsiz olan bilinçaltınızda tutulur. Bilinçaltı anıları davranışlarımızı ve yaşam, insanlar, kendimiz, ebeveynlik vb hakkında nasıl hissettiğimizi etkiler. Yaşamın her seviyesinde izler oluşur, duygusal, psikolojik, fiziksel, hücresel, değişken, spiritüel, ruhani,atadan kalma ve kültürel izler. İzler tüm yaşlarda iyileştirilebilir, yeniden şekillendirilebilir ve entegre edilebilir.5. Güvenli bağlanma gebe kalmadan önce başlarBebeğiniz henüz bir hayal, arzu ve gözlerinizdeki bir parıltıyken ona gebe kalıyorsunuzdur. Bebek-özler hayallerinizin çağrısına kulak verirler ve genellikle enerji alanınızda girebilmeleri oluşacak bir fırsatı beklerler. Hayaliniz ve bebeğiniz henüz bir forma sahip değildir ancak potansiyel ve olasılık taşırlar, bu da doğurganlığı artırır.Gebe kalmadan önce bebeğinizle aranızda bilinçli iki yönlü bağlantı kurmanın bir olasılığı da bağlanmaya başlamaktır. Pek çok anne bu bağlantıyı içgüdüsel ve doğal olarak hisseder, ve hatta daha bebeğe gebe kalmadan ya da fiziksel özelliklerini görmeden ismini ve cinsiyetini bilebilir. Gebe kalmaya ve ebeveynliğe açıldığınız bu kutsal anlarda sezgileriniz yükselir. Bu, bebeğinizle dua, meditasyon, hayalde canlandırma gibi yollarla bağlantı kurmaya başlamak ve ona bir hoş geldin davetiyesi göndermek için harika bir zamandır. Öz ve yaşam döngüsünün bu kutsal kısmını onurlandırmakRahim Bağı’nın başlangıcını oluşturur.Bilinçli gebe kalma, ebeveynliğinizin etkililiğinin yanı sıra bebeğinizin gelişimini de büyük ölçüde artırır. Kadınlar, bebeğin her seviyede beslenip yetiştirilerek geliştiği rahimdir – ruhumuz, fiziksel bedenimiz, enerji bedenimiz, ve atalarımız (eğer yumurta/sperm bağışı aldıysanız onların da ataları dahildir) Rahim bağını oluşturur. – Rahim Bağını bilinçli olarak beslemek Rahim anlayışımızı derinleştiren ve genişleten proaktif bir erken ebeveynlik yaklaşımıdır. Annemiz; yetiştiğimiz, vücut bulduğumuz ve yaşama dair en derin derslerimizi aldığımız topraktır. Gebelik öncesinde ve gebelikte anneye yakın olanlar, buna kardeşler ve diğer ebeveyn de dahil, Rahim Bağının bir parçasıdır ve bir bebeğin doğuşunda, bir ruhun hoş karşılanışında oynadıkları rol hakkında bilinçlenebilirler.Özellikle anneler, güvenle bağlanmış, istendiğini, güvende olduğunu ve sevildiğini hisseden çocuklar yaratmada pozitif anlamda oldukça nüfuzlu olabilirler.6. Gebelik boyunca bağoluşturunEdinebileceğiniz en yakın ilişki annenizledir, özellikle de onun bedeninde ve zihninde büyürken. Hamilelik boyunca doğum öncesi bağını oluşturma pratikleri, anne ve rahimdeki bebek arasındaki iki yönlü bağlantı akışını besler. Erken bağlanma sayesinde her ikinizin hayatı da çok yönlü olarak iyileşir. Bebeğinize bilinçli ve düzenli ilgi göstermeyi öğrenerek ve onu en baştan itibaren dinleyerek onda sakinlik, emniyet ve güvenlik duygularını geliştirebilirsiniz. O büyüdükçe, sevgi bağınız her hücresine ve uzvuna işlenir. Bilinçli Doğum öncesi bağlanma, erken güvenli bağlanmayı teşvik eder ve bebeğinizin hoş karşılandığı hissine sahip olmasını sağlar. Güvenli bağlanma bebeğinize koruyucu bir tampon bölge oluşturur ve çocuklarda esnekliği destekler. Yaşamınızda her ne olursa olsun bebeğinizin tampon bölgesi- sevgi yastığı her daim var olacaktır; bu onun hayatın tüm fırtınalarına göğüs verebilmesini sağlayacaktır. Bir ebeveyn olarak çocuğunuzu bu güzel ve basit yöntemle her ikiniz için de zenginleştirici şekilde koruyabileceğinizi bilmek oldukça rahatlatıcıdır. Ve bir de bonusu var; bebeğinizi tam bir yıl önceden tanımaya ve öğrenmeye başlarsınız!Doğum öncesi bağlanma aynı zamanda doğum anını da olumlu ektiler; güçlü ve sağlam kurulmuş bağınız sizi ve bebeğinizi doğumun merkezine yerleştirerek kendinize güven ve güçlenmiş hissi verir. Bu bağı oluşturduğunuzda bebeğinizin durumunu bilen kişi siz olursunuz. Otorite ve ana yetiştirici unsur sizsinizdir. Bebeğinize doğum süresince neler olup bittiğini anlatan kişisinizdir. Bu, özellikle de doğum planlandığı gibi gitmediğinde, müdahale gerektiğinde ve sezaryen durumlarında çok yardımcı olur. Doğum bir yakınlık hadisesidir; istediğiniz şekilde bir doğum gerçekleştirmek ve olası zorlukları önlemek ya da azaltmak adına yakınlık bağınızı kullanmak için mükemmel bir fırsattır. Sağlam kurulmuş bağınızı bu yönde kullanmak, sağlığı, huzuru, güçlülüğü ve kendine güveni destekleyen bebek ve anne için çok farklı bir doğum deneyimi oluşturur. Doğum öncesi bağlanmayı deneyimleyen bebekler, “…ileri düzeyde görsel, işitsel, dilsel ve motor gelişimi gösterirler. Genel olarak, daha iyi uyurlar ve tetikte olurlar, kendine güven ve tatmin olma seviyeleri bu bağı uterusta kuramamışbebeklerden daha fazladır. Doğum öncesi bağı kurabilen ailelerdeki doğumlarda daha az müdahale gereksinimi, daha gelişmişve güçlü bebekler gözlemlenir.”Kate White ve Myrna Martin, New Edge Science sayı 36. Doğum öncesi bağlanma (BA) araştırmaları, doğum öncesi bağ kurulduğunda , doğum sonrası depresyonun neredeyse tamamen ortadan kalktığını göstermektedir.7. Anılarınızı, içgüdülerinizi ve sezgilerinizi dinlemeyi öğreninBebekler ve çocuklar yaşama yolculukları hakkında bizimle sürekli bir iletişim içindedirler. İçinizdeki küçüğü ve doğmuş ya da doğmamış bebeğinizin sesini duymak için genişletilmiş bir bellek anlayışına ve yeni bir tür dinleme alışkanlığına ihtiyacınız vardır. Bunun için bedeninizle, içgüdülerinizle ve sezgilerinizle bağlantı kurmalı; kendinize güvenmeyi öğrenmeniz gerekir.Bellek bizim bütünümüzde varlık ve ifade bulur. Bellek anlayışınızı genişleterek daha duyarlı hale gelebilirsiniz. Bebekler bizimle çeşitli yollarla konuşur; ağlamalarıyla, hareketleriyle, rahatlık/rahatsızlık seviyeleriyle, somut varlıklarıyla, hareket şemalarıyla, sinir sistemi döngüleriyle, dokunsal hassaslıklarıyla, sindirim problemleriyle, beslenmeleriyle, uyumalarıyla ve ağlama davranışlarıyla gibi… Dinlemede kalın ki bebeğiniz duyulabilsin, dahil olabilsin ve iyileşebilsin.Çocuklar erken yolculuklarında daha az ağlama sergilerler, çünkü daha fazla hareket, sözcük kullanımı ve oyun alanları bulunur. Empatik bir oyun ortamında, tanıklık edildiği ve derinden işitildiği müddetçe, kendi hikayelerini anlatırlar. Çocuklar enerjiye oldukça odaklıdırlar ve içgüdü ve sezgileriyle temas halindedirler. İnsanlar duyarlı olduklarında bunu anlarlar ve ihtiyaç duyduklarında yardım edeceklerini bilirler. Çocuğunuzun yaşama gelişte kendi deneyimlerinin olduğunu anlar ve bunu dinlemek istediğinizi iletirseniz, ona paha biçilmez bir hediye bahşetmiş olursunuz.Bir yetişkin olarak siz, erken izlerinizin bağlanma tarzınız/dinamiklerinize, ilişki dinamiklerinize, sağlığınıza, inançlarınıza, algınıza, bulunma seviyenize, hareket şemanıza, fiziksel sorunlarınıza, ebeveynliğinize, spiritüelliğinize ve sinir sistemi durumunuza yansıdığını görebilirsiniz.Bebeğinize gebe kalmadan önce dahi kendi erken izleriniz ebeveyn olmak konusundaki duygularınıza nüfuz edebilir ve doğurganlığınızı etkileyebilir. Sizin doğum deneyiminiz nasıl bir doğum yapacağınızı etkileyebilir. İlk üç ayda uterusta size bir şey olduysa, bu durumubilinç dışı olarak siz de ilk üç ayda tekrar yaratabilir ve bu çözümlenmemiş travmayı çocuğunuza aktarabilirsiniz.8. Bir Erken ebeveynlik becerisi olarak ayırt etmeAyırt etme, kendi duygularımız ve problemlerimizi bebeğimiz, çocuğumuz ve bizim için önemli olan diğer yakınlarımızınkilerden ayırmamızı sağlar. Bu temel bir ebeveynlik aracıdır çünkü anne rahminde dahi çocuklar, ebeveynlerinin sorunlarını benimseme eğilimi gösterirler. Küçükken ebeveynlerinizin tartışmasının sizin suçunuzmuş gibi hissettiğinizi hatırlarsınız belki? Bu sorunları çok derinden benimser ve bizimle ilgili olduğuna ya da bizim yüzümüzden olduğuna inanırız – eğer daha farklı olsaydım, bazı şeyleri daha farklı yapsaydım ya da daha iyi olsaydım diye düşünürüz. Aslında bizi aşan ve elimizden bir şey gelmeyecek sorunları çözmenin bizim sorumluluğumuz olduğuna gerçekten inanarak büyürüz. İşte tam burada ayırt edici ebeveynlik paha biçilemez bir hal alır.Ayırt etme, doğmuş ve doğmuş çocuklarımızı ailedeki duygusal ve psikolojik karmaşayı yersiz olarak benimsememesi bakımından destekler ve sağlıklı ilişki alışkanlıkları kazandırır. Bir ebeveyn olarak bebeğinize zarar veriyor olma hissi duymadan kendi duygusal yaşantınız olmasını sağlar. Gebe kalmadan önce ayırt etmeyi bir ebeveynlik aracı olarak kullanmaya başlayın ve tüm ebeveynliğiniz süresince kullanın. “Ben kendi hislerimi yaşıyorum, bunun seninle ve seninde bununla bir ilgisi yok.” Şeklinde devamlı ayrımsama yaparak mükemmel ebeveyn olmak zorunda olduğumuz düşüncesinden uzaklaşabiliriz. Çocuklarımıza kendileri olmaları için gerekli alanı bırakarak ve bizim sorunlarımızı benimsememelerini sağlayarak gerçek ebeveynler olabiliriz.Ayırt etme ile beraber bir diğer gerekli beceri ise tamir etmedir. İstediğiniz gibi bir ebeveyn olamadığınız, öfkenize yenildiğiniz, çocuğunuza veya onun önünde bir başkasına incitici bir şey söylediğiniz zamanlarda oluşan ihlalleri tamir etmek için zaman ayırın. Örn. “Üzgünüm, sinirimi senden çıkardım, seninle ilgili değildi, bu tamamen benim öfkemden kaynaklıydı.” Bir ihlale tanıklık ettiğinde neler hissettiğini dinlemek tamir etme sürecine oldukça yardımcı olur. Tamir etme ve ayırt etme oldukça iyi birer partnerdirler. Örn. İlk üç ayında kızının kürtajla alınmasını isteyen bir babanın, bebeğin rahimde bilinci olduğunu öğrendiğinde onunla rahimdeyken bağ kurması, duygusal bir savunmasızlık ve gözyaşlarıyla ondan özürdilemesi ve bunun onunla değil kendi hisleriyle ve sorumluluk korkusuyla ilgili olduğunu söylemesi.Bu basit ama güçlü ebeveynlik becerilerini kullanmak için asla çok erken değildir. Her yaştan çocukla ve yetişkin ilişkilerinde başarıyla uygulanabilir.9. Somutlaşmayı/vücut bulmayı desteklemeYaşama yolculuğunuz, somutlaşmaya deneyimimizin önemli bir parçasıdır. Sizin ve annenizin başına gelenler bedeninizle olan ilişkinizi etkiler. Kendi deneyimlerinizi ediniyor ve çevrenize kendi tepkilerinizi oluşturuyorsunuz. Büyüdükçe size olanlar ve çevreninizde olan olaylar tarafından etkileniyorsunuz. Olaylar, stres ve travma gelişiminizi, ne kadar somutlaşabileceğinizi etkiler. Olabildiğince somutlaşmak önemlidir çünkü hayatınızda tam anlamıyla var olmanızı ve kendi bedeninizde evinizde hissetmenizi sağlar. Ebeveynler ve bebeklerin/çocukların etrafındaki herkes bu önemli bilgiye sahip olmalıdır ki, tam somutlaşmayı destekleyici ortamı hazırlayabilelim.Hepimiz terketmiş, ışıkları açık bırakıp gitmiş kişilerle karşılaşmışızdır. Kendi bedeninde çeşitli derecelerde var olamayan pek çok bebek, çocuk ve yetişkin tanıdım. Genellikle önceden olmuş bir şeyin izlerinin, bedenden kopukluk ve bağlantısızlık yoluyla kendini göstermeye devam etmesi yüzünden var olma güçlüğü yaşamaktalar. Bir kişinin var olamamasının arkasında her zaman için işitilmesi ve onurlandırılması gereken bir hikaye yatar. Geçmiş olayların iyileştirilmesi ve entegre edilmesi; tam somutlaştırmalı, hafifletmeyi ve rahatlamayı destekler.Ani yıkım, travma, doğum sonrası anneden uzun süreli ayrılma ve tıbbi müdahaleler somutlaştırmayı etkileyebilir. Somutlaştırmadaki erken kesintiler sebebiyle sağlığınız olumsuz etkilenebilir, çünkü olaylar ve travmalar bedeninizde kayıt edilir ve saklanır. Gebelik öncesi ve sırası somatik çalışmalar, kopukluk şemasını çözümlemekte yardımcı olur, daha büyük kapasite sağlar ve hayatlar değiştirir. Çoğunlukla insanlar somutlaşma sorunuyla yaşar ve bunun çözümlenebilir bir erken iz olduğunun farkına varmaz. Erken izler ‘ben buyum’ veya ‘hayat işte böyle bir şey’ gibi cümleler kurdurtabilir. Oysa ki onlar aslında size olan bir şeyle ilgilidir, gerçekte siz değildir. Doğru destek ve farkındalıkla ve yaşam yolculuğunu daha ileriye taşıma istekliliğiyle her daim somutlaşabiliriz.Somutlaşma izleri, neden bebeklerin rahimdeyken iyileşmeleri gerektiğini savunduğumun sebeplerinden biridir. İhlaller ve travma rahimde iyileştirilebilir ve böylece doğmamış bebeğiniz çözümlenmemiş bir deneyimin içinde büyümeye devam etmek zorunda kalmaz ve güvende hissederek tamamen somutlaşmış bir varlık haline gelebilir.Sonuç:Rahim bağını, bilinçli erken ebeveynliği, bilinçli gebeliği beslemek ve Doğum öncesi bağlanma ile bebeğinize bir sevgi yastığı oluşturmak tam somutlaşmayı destekler. İhlalleri onarmak, ayırt etmek ve özüne bakmaya istekli ebeveynler gelişen ve esnek çocuklar yetiştirmeye yardımcı olur. Hatırlayın gebelikten itibaren bir ebeveynsiniz, ve hatta daha öncesinden. Bununla ilgili neler yapmayı seçeceğiniz sizin elinizde. Umuyorum ki, erken bağlanmayı ve bebeğinizin ve içinizdeki küçüğün büyülü bilincine kulak vermeyi seçeceksiniz. Çocuklar ve yetişkinler olarak bizler, içimizdeki erken bilinci taşıyoruz ve buna erişmek bedenimizle, doğum öncesi ve sonrası somatik çalışmalarla oldukça kolay. Ebeveynlik, yaşam ve onun gizemleri hakkındaki en derin eğitim olma özelliğini taşır. Ebeveyn olarak siz ne denli somutlaşırsanız çocuklarınızın somutlaşma potansiyeli de o denli artar. Çocuğunuza hayata en iyi başlangıcı sağlamayı seçebilirsiniz ve bundan hem tüm aileniz hem de tüm gezegen faydalanır.Karen Milton’ un hikayesiBen planlanmamış bir bebektim. Annem bekar bir katolikti; hamile kalmak onun için evlenmek ve ayıplanmak demek oluyordu, başka seçenek yoktu. 1950lerin Galler’inde kürtaj yasal değildi ve pek çok kadın kendisine kürtaj yapıyordu. Tabii annem de ben beş haftalıkken bunu denemişti.23 yaşımda, rastgele gözümün önünden geçen bir film şeridi ile ‘gördüm’; görsel, enerjik ve tüm bedenle hissedilen bir deneyimle gördüm ki, rahimdeki travmam hayatımın her alanını derinden etkiliyormuş. Daha öncesinde bir saniye bile kuşkuya düşmediğim derin ve tartışmasız bir gerçeği öğrenmiş gibi hissettim. O günden sonra tedavi ve bilgi aramak için göreve çıktım ancak bu görev meyvelerini 40 yaşımda Kaliforniya’ya taşınana kadar vermedi. Şimdi 58 yaşımdayım ve kendi yolculuğumdan ve de somatik Doğum öncesi ve sırası psikoloji ve sağlık alanı sayesinde edindiğim tedaviden çok şey öğrendim. Bu çalışma kendim halkında pek çok şeyi anlamlandırmama ve vücuda gelmek için neler gerektiğini kavramama yardım etti. Doğum öncesi travmamı entegre ettim ve iyileştirdim ve tüm hayatım boyunca gizlenen korku ve aşırı ihtiyatı ortadan kaldırdım. Yine de erken travmam sağlığımı bozdu çünkü çok ekstremdi. Bunu sizlere söylemekteki amacım, sizi erken travmayı önlemeye ve optimal Rahim ortamını hazırlamaya teşvik etmek. Önlemek her zaman için en iyi seçenektir. Yine de stres ve travma hayatın bir parçasıdır. Şanslıyız ki gerekli tedavi elimizde mevcut. Eğer tedaviyi bebekken ya da çocukken alabilseydim,hayatım ve sağlığım çok daha farklı yönde ilerlerdi. Ancak yaşamımın ileri safhasında bu tedaviyi alabilmiş olmayı da en büyük kutsanmışlıklarımdan biri sayıyorum .Hepinize sevgiler, özellikle de içinizde işitilmeyi, sevilmeyi ve elinden tutulmayı bekleyen tüm küçüklere.Bilinçli ve Erken Ebeveynlik Hakkında DüşüncelerimDoğum öncesi bağlanma anne ve bebek için besleyici olduğu gibi, bu bağlama ile de stress ve travmaya karşı tampon görevi sağlar. Hepimiz bazen stress ve travma ile başa çıkmak/uğraşmak zorundayız. Bu yüzden bağlanma, çocuklarımız için stresi azaltmanın etkili yollarından biridir.Genellikle tüm ebeveynler, gebelikle birlikte erken ebeveynlikle ilgili bilgiler edinmeye deneyimler yaşamaya başlarlar. Bu gebeliğin herhangi bir sürecinde orta çıkmaktadır. Aslında bu hazırlıklara gebe kalmadan once hazırlanmak bir sonraki adım olan doğum öncesi bağlanmaya yardımcı olucaktır.Bebeğiniz bilinçli ve duyarlı oluşu sizin erken ebeveynlik döneminizde onu hayatınızın neresine yerleştirdiğinize bağlıdır. Ve aslında bu iki yönlü bir iletişim ve etkileşimdir, sizden bebeğinize bebeğinizden size doğru… aileler hamile kalmayı, gebeliği ya da doğum sonrasını düşünmeye başladıklarında kendi içsel yolculuklarına dönmeye başlarlar bu çok normaldir. Anne ve babanın yaşamının bu yönünü geliştirmez bilinçsiz kalırsa, kendi yaşadıkları izleri tekrarlayabilirler.Dah güçlü ve bilinçli hamilelik-doğum deneyimi için, anne- baba olmadan once kendi hayat hikayelerini keşfetmelerini destekliyorum. Ve böylece stresli ya da travmatik durumları bilinçsiz olarak tekrar etmeyi engellerler. Nesilden nesile aktarılan dinamiklerin, değiştirilebileceğinin ya da durdurulabileceği erken ebeveynlik modelinin bir parçasıdır. Bunun iyi yanı atalarımızdan aktarılan dinamiklerin onlar sayesinde de iyileşebileceğinizdir.Doğum öncesi bağlanmanın oluşturulması, rahim içindeki optimal büyümesine, nörolojik, duygusal, psikolojik ve ruhsal olarak en uygun gelişimi destekler.Ayrıca bebeğinize stresli-travmatik olay sırasında söylemeniz gereken önemli şeyler vardır;(Karen Milton)1. bunu sen yapmadın/buna sen sebep olmadın.2.bu senin suçu değil.3.seninle ilgili değil(doğruysa) ve bunun hakkında hiç bi rşey yapmak zorunda değilsin.Örneğin, annenin kendisiyle ya da başka şeylerle ilgili zor durumda olması buna bağlı olarak zor duygular yaşayabilir. Eğer anne terapide çalışıyorsa, bebeği ile bağlantı kurabilir ve bunuavantaja çevirebilir. ‘Annecim şu an bazı duygular sana işliyor olabilir. Senin hakkında değiler, onlar hakkında hiçbir şey yapmak zorunda değilsin.’Ya da anne ve baba kavga ediyorsa, gene bebekle bağlantı kurulabilir ve ‘Biz kavga ediyoruz ve bu seninle ilgili değil, bizden kaynaklı ve konuşarak bunu çözeceğiz, sen birşey yapmak zorunda değilsin’ gibi cümleler ile hem bebeğinize, hemde kendi iniş ve çıkışlarınıza yardımcı olabilirsiniz.Hamilelik sırasında çok acı verici duygularınızı bebeğiniz fark eder, bebeğinizle sürekli iletişimi açık tutun. Böylelikle, bebeğinizle güvenli bağınızı güçlendirecek ve dayanıklılığını arttıracaksınız. Değişen duygularınız ve yaşam olaylarınızı bebeğinizden ayırırsanız onun rahatlamasına yardımcı olur. Yazıyı Oku

Uzman: Tuğba ÖZYÜREK

Yayınlanma: 21.09.2020

baglanma-stillerimiz-ayrilik-surecini-nasil-etkiliyor

Günümüzde ayrılığa dair hepimizin bildiği bir gerçek var. Ayrılık kararı bizi hem psikolojik hem de fiziksel anlamda fazlasıyla olumsuz etkiliyor. Peki bizi bu kadar olumsuz etkileyebilecek kararı nasıl alabiliyoruz? Araştırmalara göre, ayrılık kararı almamızda en önemli etkenlerden biri iletişim problemleri. Bunun yanı sıra, partner ile yakınlık kurmakta güçlük çekme, güven ve sadakat ile ilgili yaşanan problemler, finansal problemler, ilişki içerisinde sıkça çatışmaların yaşanması, cinsel problemler yer alıyor.Peki ayrılık sonrası davranışlarımızı ve duygularımızı belirleyen faktörler neler?Yapılan pek çok farklı çalışmaya göre ayrılık sonrasında sergilediğimiz davranışlar ve duygular bağlanma stillerimiz ile oldukça ilişkililer. Bağlanma stilimizin ne olduğunu keşfetmek, romantik ilişki içerisinde yaşadığımız problemlerin kökenini bulmamıza ve bu problemleri çözmemize yardımcı olur. O zaman aklımızda şöyle bir soru canlanıyor, nedir bu bağlanma stilleri?Bağlanma stilleri, doğumdan itibaren diğer insanlarla nasıl bağ kuracağımızı, çevremizle nasıl iletişime geçeceğimizi ve romantik partnerimiz ile nasıl bir ilişki yaşayacağımızı belirleyen bir yapıdır. Biliyoruz ki, hayatta kalabilmemiz için diğer insanlara ve bağlanmaya ihtiyacımız var. Yapılan pek çok araştırmaya göre, insanlarla sağlıklı bağlar kurduğumuzda, daha mutlu ve psikolojik açıdan daha sağlıklı bireyler oluyoruz. İnsanlarla sağlıklı bağlar kurmak, bizi hem psikolojik hem de fiziksel olarak olumlu etkiliyor. Temel olarak 3 farklı bağlanma stili vardır. Bunlar; güvenli bağlanma, kaygılı bağlanma ve kaçıngan bağlanmadır.Güvenli BağlanmaÇocukluk hayatında güvenli bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkinlik hayatında uzun vadeli ilişkiler yaşayan, yüksek özgüvene sahip olan, yakın ilişkilere girmekten kaçınmayan ve keyif alan, ihtiyacı olduğunda çevresinden sosyal destek talep edebilen ve duygularını yakın çevresiyle çekinmeden paylaşabilen kişilerdir.Kaygılı BağlanmaÇocukluk hayatında kaygılı bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkin hayatlarında çevresindeki insanlara karşı güvenmekte zorluk çekerler, genel olarak başkalarına karşı duygusal bağ kurma ve yakınlık kurma konusunda isteksizdirler. Çevresindeki insanları ve kendi duygularını anlamakta güçlük çekerler ve duygulara karşılık vermekte zorlanırlar.Kaçıngan BağlanmaÇocukluk hayatında kaçıngan bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkin hayatlarında yakın ve derin ilişkiler kurmakta fazlasıyla zorlanırlar. Yakın ilişki içerisinde bulunmaktansa, özgürlüğü ve bağımsızlığı tercih ederler. Romantik ilişkileri kendilerinin özgürlüğüne ve bağımsızlığına yönelik bir tehdit olarak algılama eğilimindedirler. Birini derinden tanımaya ve bağlanmaya karşı koyarlar.Nasıl güvenli bağlanan biri olabilirim?Bağlanma stilleri çocukluktan itibaren bize yerleşmiş olsalarda değiştirebilmek ve güvenli bağlanan bir insan olmak mümkündür. Öncelikli olarak hangi bağlanma stiline sahip olduğunuzu bulun. Fark etmek değişimin birinci adımıdır. Sonrasında bir ilişkide nelere ihtiyacınız olduğunu, neleri beklediğinizi, partnerden beklentilerinizi, kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi keşfetmeye çalışın. Bunları keşfettikten sonra bilişsel çarpıtmalarınızı bulup, onları gerçekçileriyle düzenlemeye çalışın. Bilişsel çarpıtmalarınızı düzenlemekte güçlük çekerseniz, bir uzmandan destek alabileceğinizi unutmayın.Bağlanma stilleri ayrılık sonrası verdiğimiz tepkileri nasıl etkiliyor?Ayrılık sonrasında sergilediğiniz davranışlar ve aklınızdan geçen düşünceler çocukluk çağında ailenizin size sergilediği tutum ve davranışlardan şekilleniyor olabilir mi? Yapılan araştırmalara göre bu sorunun cevabı evet. Çocukluk çağlarımızda güven duyabileceğimiz bir bakım verene sahip olmak, olumsuz duygular yaşarken bu duygularla baş edebilmemiz konusunda bize yol gösterecek birinin olması, neden böyle hissettiğimizi anlattığımızda bakım verenin bizi dinlemesi ve anlayışlı bir şekilde yaklaşması, bu olumsuz duygularla baş edebilmek için bize çözüm konusunda yardımcı olması yetişkinlik hayatımızda ilişkilere, problemlere ve ayrılıklara bakış açımızı oldukça şekillendiriyor ve etkiliyor.Çocukluk yıllarında güvenli bağlanma geliştiren bireyler, ayrılık sonrasında kontrol etme veya zarar verme davranışlarını daha az sergiliyorlar. Her ayrılığın getirmiş olduğu doğal ayrılık sürecini yaşayarak, hayatlarındaki işlevselliği geri kazanıyorlar. Çocukluk çağında kaçıngan bağlanma geliştiren bireylerde ayrıldıktan sonra kontrol etme veya zarar verme davranışlarını daha az sergiliyorlar. Ancak araştırma sonuçlarına göre bunun sebebi zaten yakınlık kurmakla ilgili yaşadıkları problemlerin var olması ve yakın ilişkiler kurmayı özgürlüklerine bir tehlike olarak algılamalarıyla oldukça ilişkili.Çocukluk çağında kaygılı bağlanma geliştiren bireylerde ise ayrılık sonrasında kontrol etme ve zarar verme davranışları oldukça sık gözlemleniyor. Özellikle eski partneri rahatsız edici boyutta aramaya veya mesaj atmaya yönelik davranışlar oldukça sık gözlemlenenler arasında yer alıyor. Eski partnerlerinden bekledikleri veya istedikleri tepkileri alamadıklarında ise hakaret etme veya manipülatif davranışlarda bulunma olasılıkları oldukça artıyor.Kaygılı bağlanmaya sahip olan kişiler ayrılığın getirmiş olduğu doğal süreci yaşamayı da çoğu zaman reddedip, yaşanmış olan ayrılığı inkar edip, duygularını ve düşüncelerini bastırmaya çalışabiliyorlar. Bu durum ayrılıkla ilgili yaşanması gereken süreçlerin yaşanmasının önüne geçiyor ve kaygılı bağlanan kişiler yoğun bir biçimde korku, acı, öfke, üzüntü duygularını deneyimliyor. Duyguların yoğunluğundan kaynaklı olarak duygu regülasyonu yapmakta güçlük çektiklerinden ötürü düşünce ve davranışlarınıda düzenlemede problemler yaşıyorlar. Buda uzun vadede hayatlarında daha çok olumsuzluklar ve depresif belirtiler oluşmasına, kişide gerçekçi olmayan gelecekteki partnerlere yönelik terk edilme korkusunun ortaya çıkmasına sebep olabiliyor.Geçmiş ilişkide ve ayrılık sürecinde oldukça olumsuz deneyimlerle karşılaşan bu bireyler, gelecekteki var olabilecek ilişkisinde de aynı problemleri yaşamamak adına, çeşitli bilişsel çarpıtmalar yaparak daha şüpheci, kuşkucu ve çatışmalardan uzak durmayı seçen veya çatışmalarla zor başa çıkabilen bireyler haline gelebiliyorlar.Yapılmış olan bu çalışma bize gösteriyor ki, ayrılık sonrası yaşadığımız duygular, düşünceler ve sergilediğimiz davranışlar bağlanma stillerimiz ile oldukça ilişkili.Bu nedenle, sizde ayrılık sürecini zorlu geçiriyorsanız, duygularınızı ve düşüncelerinizi yönetmekte çeşitli zorluklar çekiyorsanız buda günlük hayatınızda çeşitli sorunlara neden oluyorsa, bir uzmandan destek alarak ayrılık sürecini nasıl daha sağlıklı geçirebileceğiniz konusunda gerekli olan yardımı alabilirsiniz.Unutmayın, hayatımızdaki sorunların çoğu genellikle hiç yoklarmış gibi davranmamızdan kaynaklanır. Görmezden gelmek çoğu zaman olumlu bir davranış değildir. Yazıyı Oku

Uzman: Merve Ece KAYHAN

Yayınlanma: 18.08.2022