1. Uzman
  2. Nuray ER
Uzman Klinik Psikolog Nuray ER Profil Fotoğrafı

Nuray ER

Uzman Klinik Psikolog

Uzmanlıklar:

İlişki / Evlilik Problemleri, Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları, Depresyon ve Mutsuzluk

Hakkında

Klinik Psikolog NURAY ER, hayatına Balıkesir’in Edremit ilçesinde başlamıştır. Üç kardeşin en küçüğü olarak büyüdüğü Edremit’te lise eğitimini tamamladıktan sonra üniversite öğrenimi için İstanbul’a taşınmıştır.Yeditepe Üniversitesi’nde Psikoloji ve Sosyoloji bölümlerini çift anadal programıyla başarıyla tamamlamış, ardından Esenyurt Üniversitesi'nde Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans yaparak uzmanlığını almıştır. 10 yılı aşkın meslek hayatı boyunca sosyal hizmet kurumlarında, anaokullarında ve özel eğitim kurumlarında görev yapmış; aynı zamanda çeşitli vakıf ve derneklerde gönüllü çalışmalarda bulunmuştur. Şu anda İzmir’de ikamet etmekte; yüz yüze ve online olarak bireysel psikoterapi hizmeti sunmaktadır. Evli ve bir çocuk annesidir.
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir

Danışmanlık/Terapi Süreci Hakkında

Terapi sürecinde ağırlıklı olarak Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yaklaşımını benimsemekle birlikte, danışanlarının ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak farklı terapi ekollerinden de yararlanmaktadır. Her bireyin terapi sürecinin kendine özgü olduğuna inanan Nuray Er, bu nedenle “terapist alet çantasını” sürekli geliştirerek çeşitli teknik ve yöntemlerle zenginleştirmeyi önemsemektedir. EMDR ile travma terapisi alanında çalışırken, Çift ve Aile danışmanlıklarında ise Bağlanma temelli yöntemlerle çalışmayı tercih edebilmektedir. Çalışma alanı içerisinde ergen ve yetişkinlerle Bireysel Terapi, Çift Ve Aile Terapisi ve Ebeveyn Danışmanlıkları yer almaktadır.Terapi sürecinde temel amacı; bireylerin yaşam yolculuklarında onlara eşlik etmek, duygularını anlamlandırmalarına yardımcı olmak ve içsel güçlerini keşfetme süreçlerinde destek sunmaktır.

Çalışma Konuları

  • Anksiyete (Kaygı) Bozukluklukları
  • Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)
  • Travma ve İlişkili Bozukluklar
  • İlişki ve Evlilik Problemleri
  • Kişilerarası İlişkiler ve İletişim Problemleri
  • Stres Yönetimi
  • Öfke Kontrolü
  • Yetersizlik ve Değersizlik Algısı
  • Anlam Arayışı
  • Ergenlik Dönemi ile İlgili Problemler
  • Gelişimsel ve Yaşamsal Krizler
  • Yas Süreci
  • Fobiler
  • Depresyon ve Mutsuzluk
  • Tek Seanslık Psikolojik Destek

Çalışma Grupları

Çift & Partner Yetişkin (65+) Ergen (12-18) Yetişkin (18-65)

Terapi Yaklaşımları

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) EMDR Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi (SFBT) Danışan(Birey) Merkezli Terapi Bilişsel Davranışçı Aile Terapisi Çözüm Odaklı Aile Terapisi Pozitif Psikoloji Varoluşcu Terapi

Eğitimler

Yeditepe Üniversitesi - Lisans - Sosyoloji

Yeditepe Üniversitesi - Lisans - Psikoloji

İstanbul Esenyurt Üniversitesi - Yüksek Lisans - Klinik Psikoloji

Sertifikalar

Bilişsel Davranışçı Terapi - Hakan Türkçapar - 10.9.2014

Emdr-travma Terapisi - Davranış Bilimleri - 20.9.2019

Çift Ve Aile Danışmanlığı - Ege Üniversitesi Sem - 14.9.2018

Son Blog Yazıları

Kaygı Bozukluğu: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Kaygı Bozukluğu: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi YöntemleriModern çağın hızlı, rekabetçi ve belirsizliklerle dolu yapısı, birçok insanı fiziksel olarak olduğu kadar psikolojik olarak da zorlamaktadır. Teknolojiyle birlikte hayatımız kolaylaşsa da, zihinsel yüklerimiz artmakta; ekonomik kaygılar, toplumsal beklentiler ve bireysel sorumluluklar altında ezilmek, giderek yaygınlaşan bir sorun haline gelmektedir.Bu karmaşık ortamda en sık karşılaşılan ruh sağlığı problemlerinden biri olan kaygı bozukluğu (anksiyete bozukluğu), kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Oysa çoğu kişi yaşadığı bu sorunları fark etmez ya da dile getirmez. Kaygı, belli bir düzeyde hepimiz için doğal ve hatta koruyucu bir duygudur. Ancak bu duygu sürekli hale gelir, aşırıya kaçar ve günlük yaşamın önüne geçerse, artık bir rahatsızlık olarak ele alınması gerekir.Bu yazıda kaygı bozukluğunu daha yakından tanıyacak; türleri, nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri üzerine derinlemesine bilgi bulacaksınız. Haydi başlayalım;1. Kaygı Bozukluğunun TürleriKaygı bozukluğu tek tip bir hastalık değildir; farklı biçimlerde ortaya çıkan ve her biri ayrı dinamikler barındıran çeşitli alt türleri vardır. Bu türlerin anlaşılması, doğru teşhis ve etkili tedavi açısından kritik öneme sahiptir.🔹 Genel Anksiyete Bozukluğu (GAB)Kişinin sürekli ve aşırı endişe duymasıyla karakterizedir. Endişe belirli bir konuya odaklı değildir; günlük hayatla ilgili birçok konuya yayılmıştır (sağlık, gelecek, maddi durum, sevdiklerinin güvenliği gibi). Bu durum genellikle kontrol edilemez niteliktedir ve en az 6 ay süreyle devam eder.🔹 Panik BozuklukAniden ortaya çıkan, yoğun korku ataklarıyla tanımlanır. Panik atak sırasında kişi kalp çarpıntısı, terleme, nefes darlığı, titreme gibi bedensel belirtiler yaşar ve genellikle kalp krizi geçirdiğini ya da öleceğini düşünür.🔹 Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi)Kişi, sosyal ortamlarda olumsuz değerlendirilme korkusu yaşar. Kalabalık önünde konuşma, yeni insanlarla tanışma ya da yemek yeme gibi günlük durumlar büyük kaygılara neden olabilir. Bu kaygı, çoğu zaman kişinin sosyal hayattan uzaklaşmasına yol açar.🔹 Özgül FobilerBelirli bir nesneye, duruma ya da canlıya karşı duyulan mantık dışı ve yoğun korkulardır (örneğin yükseklik, kapalı alan, örümcek, kan görmek vb.). Fobi, kişinin günlük işlevselliğini ciddi şekilde kısıtlayabilir.🔹 Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB)Zihni meşgul eden tekrarlayıcı düşünceler (obsesyonlar) ve bu düşünceleri bastırmak için yapılan zorlayıcı davranışlar (kompulsiyonlar) ile karakterizedir. Örneğin mikroplardan korkan bir kişi, defalarca el yıkamak zorunda hissedebilir.🔹 Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)Ciddi bir travma sonrası gelişir. Kişi, olayla ilgili flashback'ler, kabuslar, yoğun kaygı ve duygusal tepkiler yaşayabilir. Travma yaşayan birey, olaydan sonra aylarca hatta yıllarca etkilenmeye devam edebilir.2. Kaygı Bozukluklarının NedenleriKaygı bozuklukları çok boyutlu nedenlerle ortaya çıkabilir. Genetik mirastan yaşam deneyimlerine kadar birçok faktör bir araya gelerek bu bozuklukların gelişmesine zemin hazırlar.🧬 Biyolojik FaktörlerGenetik yatkınlık: Ailede kaygı bozukluğu öyküsü olan bireylerde risk artar.Beyin kimyası: Serotonin, dopamin ve GABA gibi nörotransmitterlerin dengesizliği kaygı düzeyini etkileyebilir.Beyin yapısı: Özellikle amigdala gibi duyguları işleyen bölgelerdeki yapısal farklar rol oynayabilir.🌪️ Çevresel ve Psikososyal EtkenlerTravmatik yaşantılar (istismar, kayıp, kazalar)Uzun süreli stresAile içi çatışmalarSosyal izolasyonYoğun baskı ve beklentiler🧠 Psikolojik ÖzelliklerAşırı sorumluluk hissiMükemmeliyetçilikDüşük özgüvenOlumsuz düşünce kalıpları3. Kaygı Bozukluklarının BelirtileriKaygı bozuklukları sadece zihinsel değil, bedensel belirtilerle de kendini gösterir. Kişi çoğu zaman yaşadığı fiziksel şikayetlerin kaynağının psikolojik olduğunu fark etmeyebilir.Psikolojik Belirtiler:Sürekli endişe ve kötü bir şey olacak hissiKötü senaryolar kurmaHuzursuzluk ve gerginlikOdaklanma zorluğuKontrol kaybı korkusuFiziksel Belirtiler:Kalp çarpıntısıTerleme ve titremeNefes darlığıBaş dönmesiKas gerginliğiMide bulantısı, sindirim sorunlarıUyku problemleri (uyuyamama, sık uyanma)4. Tedavi YöntemleriKaygı bozuklukları etkili yöntemlerle kontrol altına alınabilir ve büyük ölçüde tedavi edilebilir. Tedavi, kişiye özel olarak planlanmalı ve bir uzmanın rehberliğinde yürütülmelidir.🔹 PsikoterapiÖzellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), kaygı bozukluklarında en etkili yöntemlerden biridir. BDT, kişinin olumsuz düşünce kalıplarını fark etmesini ve bunları yeniden yapılandırmasını sağlar.🔹 İlaç TedavisiKaygı semptomlarını azaltmak için antidepresanlar veya anksiyolitikler (kaygı giderici ilaçlar) kullanılabilir. İlaç tedavisi, genellikle psikoterapi ile birlikte yürütüldüğünde daha etkili sonuç verir.🔹 Yaşam Tarzı DüzenlemeleriDüzenli egzersiz: Endorfin salınımını artırarak ruh halini iyileştirir.Sağlıklı beslenme ve uyku: Ruhsal dayanıklılığı artırır.Stres yönetimi: Meditasyon, yoga, nefes egzersizleri gibi gevşeme teknikleri kaygıyı azaltabilir.Kafein ve alkol tüketiminin sınırlandırılması önemlidir.🔹 Destek Grupları ve Sosyal DestekBenzer sorunları yaşayan bireylerle deneyim paylaşımı, kişinin yalnız olmadığını hissetmesine yardımcı olur. Aile desteği ve anlayışı da iyileşme sürecinde kritik rol oynar.Son Söz: Kaygıyı Tanımak, Yönetmek ve İyileşmek MümkünKaygı bozukluğu, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir ruh sağlığı sorunudur. Her geçen gün daha fazla insan, bu durumla sessizce mücadele etmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki; kaygı, tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Erken tanı, doğru tedavi ve çevresel destekle bireyler daha dengeli, huzurlu ve üretken bir yaşama yeniden kavuşabilirler.Toplum olarak yapmamız gereken, bu rahatsızlıkları tabu olmaktan çıkarmak, ruh sağlığına dair açık ve destekleyici bir iletişim ortamı oluşturmaktır. “Sadece fiziksel değil, ruhsal sağlığın da değerlidir” diyebilen bir kültür, daha sağlıklı bireyler ve daha güçlü bir toplum demektir.Kaygınız sizi tanımlamaz. Yardım istemek güçsüzlük değil, cesarettir. Siz de kaygılarınızın üzerine giderek bir adım atın ve cesaretinizin nasıl büyüdüğünü farkedin.

Bipolar Bozukluk: Duyguların İki Ucunda Yaşamak

Her yıl 30 Mart, dünya genelinde Bipolar Bozukluk Farkındalık Günü olarak anılır. Bu özel günün tarihi, yalnızca bipolar bozukluğa dikkat çekmek için değil, aynı zamanda bu hastalıkla yaşamış ve sanat dünyasında çığır açmış bir isme ithafen seçilmiştir: Vincent van Gogh. 19. yüzyılın en önemli ressamlarından biri olan Van Gogh, yaşadığı duygu durum dalgalanmalarına rağmen (veya belki de bu dalgalanmalar sayesinde) ardında yüzlerce eser bırakmış, renkleriyle, çizgileriyle ve tutkusu ile adeta ruhunun iç dünyasını tuvale aktarmıştır.Peki, böylesine yaratıcı bir dehanın da etkisi altında kaldığı bipolar bozukluk nedir? Gelin, bu psikolojik rahatsızlığı daha yakından tanıyalım.Bipolar Bozukluk Nedir?Bipolar bozukluk, bir duygu durum bozukluğudur. Eski adıyla “manik depresif hastalık” olarak da bilinen bu durum, bireyin ruh halinin normalden çok daha fazla dalgalanmasına neden olur. Yani kişi yalnızca üzgün ya da mutlu hissetmekle kalmaz; zaman zaman taşkın bir neşeyle (manik dönem), zaman zaman ise derin bir karamsarlıkla (depresif dönem) mücadele eder.Bu ataklar bazen aylarca sürebileceği gibi, bazı bireylerde bir gün içinde bile değişkenlik gösterebilir. Atakların ne zaman geleceği ya da ne kadar süreceği kişiden kişiye farklılık gösterir, bu da hastalığın öngörülemez ve zorlayıcı yönlerinden biridir.Manik Dönem: Enerjinin TaşmasıBipolar bozukluğun en çarpıcı belirtileri, çoğu zaman manik dönemde ortaya çıkar. Bu dönem, bireyin normalden çok daha enerjik, coşkulu ve hatta taşkın bir hale bürünmesiyle karakterizedir.Manik dönemde görülebilecek belirtiler şunlardır:Aşırı neşe, özgüven ve taşkınlıkUyku ihtiyacının azalması (örneğin 2-3 saat uyuyarak yetinme)Hızlı ve durmaksızın konuşmaDüşüncelerin hızla akması (zihinsel taşkınlık)Riskli davranışlar (düşünmeden para harcama, hızlı araba kullanma, dürtüsel ilişkiler)Kolay öfkelenme ve tahammülsüzlükGerçeklikten kopma (ağır vakalarda psikotik belirtiler)Bu dönem bazı kişiler için yaratıcılığın doruk noktası olabilir. Van Gogh gibi birçok sanatçının, edebiyatçının ve bilim insanının bu tür ataklar sırasında önemli eserler verdiği düşünülmektedir. Ancak bu taşkınlık hali sürekli değildir; çoğu zaman bu yüksek enerjili dönem, yerini derin bir çöküşe bırakır.Depresyon Dönemi: Sessiz Bir ÇöküşManik dönemin ardından ya da bazen bağımsız olarak gelen depresif dönem, bireyin enerjisinin tükenmiş, umutlarının sönmüş ve hayatla bağlarının zayıflamış olduğu bir evredir.Depresif dönemde görülebilecek belirtiler:Sürekli üzgün, umutsuz ya da boşlukta hissetmeGünlük aktivitelerden zevk alamamaUykusuzluk ya da aşırı uyumaYorgunluk, halsizlik, motivasyon kaybıDeğersizlik, suçluluk ve kendine yönelik eleştirilerİntihar düşünceleri ya da girişimleriBu dönem, kişinin hem kendi hayatını hem de çevresindeki ilişkilerini ciddi şekilde etkileyebilir. İş kaybı, sosyal izolasyon ve aile içi çatışmalar gibi ikincil sorunlar da depresyonun etkisiyle daha da derinleşebilir.Bipolar Bozuklukla Yaşamak Mümkün mü?Evet, bipolar bozukluk ömür boyu süren bir hastalık olabilir. Ancak bu durum kişinin sağlıklı, üretken ve tatmin edici bir yaşam süremeyeceği anlamına gelmez. Doğru tanı, etkili bir tedavi planı, düzenli takip ve bireyin kendini tanıması ile atakların sıklığı ve şiddeti önemli ölçüde azaltılabilir.Tedavi yaklaşımları:İlaç tedavisi: Duygu durum düzenleyiciler, antidepresanlar ya da antipsikotikler gibi ilaçlarPsikoterapi: Bireysel terapi, aile terapisi ya da grup terapileriYaşam tarzı düzenlemeleri: Uyku düzeni, stres yönetimi, sağlıklı beslenme, alkol ve madde kullanımından kaçınmaSosyal destek: Aile, arkadaşlar ve destek gruplarıyla kurulan güçlü bağlarAyrıca bireyin, hastalığını kabullenmesi, tetikleyici durumları tanıması ve atak belirtilerini erkenden fark edebilmesi, bu süreçte oldukça önemlidir.Toplumsal Etiketleme ve DamgalanmaNe yazık ki bipolar bozukluk gibi ruhsal hastalıklar, toplumda hâlâ önyargı ve damgalanma ile karşılaşabiliyor. Oysa psikolojik rahatsızlıklar, tıpkı diyabet ya da tansiyon gibi tedavi edilebilir ve yönetilebilir sağlık sorunlarıdır.Bireyler, sadece bu hastalığa sahip oldukları için dışlanmamalı, küçümsenmemeli ya da işe alınmaktan mahrum bırakılmamalıdır. Toplumsal farkındalık arttıkça, hem hastaların yaşam kalitesi artacak hem de toplum daha şefkatli ve kapsayıcı hale gelecektir.Son Söz: Anlamak ve Yanında DurmakUnutmayalım ki, hiç kimse bir ruhsal rahatsızlıkla doğmayı ya da yaşamayı seçmez. Ancak bazı insanlar, hayat yolculuklarında bipolar bozukluk gibi karmaşık bir duygu durum hastalığı ile mücadele etmek zorunda kalabilirler. Onların bu mücadelesi, dışarıdan göründüğü kadar basit değildir; kimi zaman zihinsel bir fırtınayla, kimi zaman içsel bir sessizlikle, kimi zaman da her ikisinin arasında savruldukları bir belirsizlikle geçer.Bipolar bozukluk, sadece kişinin psikolojik sağlığını değil; ilişkilerini, iş yaşamını, sosyal çevresini ve hayata dair umutlarını da etkileyebilir. Ancak bu, o kişilerin “zayıf” olduğu anlamına gelmez. Tam tersine, bu hastalıkla yaşamaya devam eden bireyler çoğu zaman inanılmaz bir içsel güç ve direnç geliştirirler. Yaşadıkları her iniş ve çıkış, duygularının derinliği kadar yaşama tutunma çabalarının da bir göstergesidir.Bizler, bu insanlara yardımcı olabilmek için illa ki psikolog ya da doktor olmak zorunda değiliz. Empati kurmak, yargılamamak, onları oldukları gibi kabul etmek bile başlı başına iyileştirici bir adımdır. "Yanındayım" demek bazen ilaçtan daha etkili bir destek olabilir. Onların yaşadığı her duygu geçişini anlamak zorunda değiliz, ama saygı göstermek bizim elimizdedir.Toplum olarak yapmamız gereken en önemli şeylerden biri de, ruhsal hastalıkları damgalamaktan vazgeçmek ve bu bireylerin yalnız olmadığını hissettirmektir. Çünkü her birey sevgiye, anlayışa ve desteğe layıktır — ruhsal durumu ne olursa olsun. Ayrıca unutmayalım ki; bipolar bozukluğa sahip insanlar sadece “hasta” değil, aynı zamanda sanatçı, öğretmen, mühendis, ebeveyn, dost ya da komşudur. Onlar da hayatın tam içindedir ve üretmeye, sevmeye, katkı sunmaya devam ederler.Vincent van Gogh gibi insanlar bize sadece renkleri, ışığı ve sanatı öğretmekle kalmaz; aynı zamanda insan zihninin ne kadar karmaşık ama bir o kadar da etkileyici bir yapı olduğunu da gösterir. Belki de onun fırçasından dökülen o eşsiz resimlerin ardında, sadece sanat değil, bir çığlık, bir içsel yolculuk, bir anlam arayışı vardır.Bugün, 30 Mart Dünya Bipolar Günü vesilesiyle, sadece bir hastalığı tanımakla kalmayalım — aynı zamanda bu hastalıkla yaşayan insanların yanında durmayı da kendimize sorumluluk bilelim. Anlamaya çalışalım, kabullenelim ve en önemlisi: unutmayalım, yalnız değiller.Çünkü gerçek iyileşme, bazen bir teşhisle değil, bir “Ben seni görüyorum ve olduğun gibi kabul ediyorum” cümlesiyle başlar.🎗️ 30 Mart Dünya Bipolar Günü'nde, gelin hep birlikte daha fazla bilinçlenelim, anlayalım ve destek olalım.

Adresi

Mansuroğlu, 288. Sk., 35535 Bayraklı/İzmir, Türkiye

Uzmanın Adresi

Danışan Yorumları

yaptıktan sonra uzman hakkında yorum bildirebilirsiniz.
Henüz yorum bildirilmemiş.

Soru - Cevap

yaptıktan sonra uzmana ücretsiz soru sorabilirsiniz.

Eşler Arasındaki Kıskançlık

KullanıcıSedattt - 16 gün önce
Merhabalar, eşimle aramızdaki sorunlar nedeniyle çok mutsuzum. Kendisi çok kıskanç, şuan hayatımızda beni kıskanması için herhangi bir sebep yok ama onun gözü sürekli üzerimde bana hiç nefes aldırmıyor.Bu sebepten evde sürekli sesler yükseliyor çocukların da psikolojisi çok etkileniyor. Eşimin kıskançlık krizlerini nasıl sakinleştirebilirim bilmiyorum neredeyse her yolu denedim. Terapiye başlaması için ikna etmeye çalışıyorum ama onu da kabul etmiyor. Lütfen bana yardımcı olun kıskanç kadınlar ne ister fikir edinmek istiyorum

Güvensizlik

KullanıcıDerya - 19 gün önce
Hiç kimseye güvenemiyorum, sürekli içimde bir şüphe hissediyorum diğer insanlara karşı o yüzden arkadaşlıklarım ve sevgili ilişkilerim çok iyi gitmiyor. Bu sorunu aşmak mümkün mü nasıl aşabilirim

Neye isaret ediyor ne yapmalym

KullanıcıNisa - 51 gün önce
Normalde günlük hayatım normal ama tetiklenince çok değişiyorum. • Kendimi hissetmiyorum gibi oluyorum. • Bazen çok yiyorum hızlı kilo alıyorum, bazen hiç yemiyorum. • “Nasılsın?” sorusunu anlamakta zorlandığım oluyor. • Stresliyken kendi kendime mimik yapıp güldüğüm anlar oluyor, hayal kurarken oluyor. Bunun hayal olduğunu biliyorum. • İnsanlarla kavga edince herkes benden nefret ediyor gibi geliyor. • Bazen izleniyormuşum gibi hissediyorum. • Stres anında duygularım çok hızlı değişiyor • İlişkilerimde aşırı bağlanıyorum, sürekli ilgi ve kontrol istiyorum. Çok alttan alıyorum ama sonra aniden kopuyorum. • Tetiklenince dürtülerim artıyor (para harcama vs. Rahatlamis hissediyorum ). • Uzun saatler hayal kuruyorum, şarkı açıp odada dönerek hayal kuruyorum. Hayalde biriyle konuşuyormuşum gibi mimik yapıyorum ama bunun hayal olduğunu biliyorum. Ama durduramıyorum da Takıntılar: • Sayı sayma, yazıları tekrar tekrar okuma, dolabı defalarca kontrol etme ama yine emin olamama • Telefon sesini önce kısıp sonra açmazsam kötü bir şey olacak gibi hissediyorum. • Yazıları İngilizce’ye çevirip tekrar okuyorum. • 7 ve 8 sayısına takıyorum • Kirpik koparma davranışım var Aynı seyler tekrar tekrar söylüyorum farkında olmadan Yeme-Kilo: • Yemekleri gram gram tartıyorum, kalorisini hesaplıyorum. • 1000 kalori aldıysam mutlaka 1100 yakmam gerektiğini düşünüyorum. • Aç kalma, kusma girişimi, demir ilacı kullanmama (kilo alırım diye). • Reglim kesildi, saçlarım döküldü. • Kilo alınca kirlenmiş gibi hissediyorum. • Aşırı spor yapıp sakatlandım. Panik Atak: • Çarpıntı, baş dönmesi, terleme, göz kararması. Nabzım 181’e çıktı. • Yemek yerken bile kalbim hızlanıyor, uykuda çarpıntıyla uyanıyorum. • Melatonin işe yaramadı, aylarca 3-4 saat uyudum. Disardan izleme • Ortamdan kopmuş gibi hissediyorum, vücudum bana ait değil gibi. • Çocukluğumun çoğunu hatırlamıyorum, bazı anıları 3. kişi gözünden hatırlıyorum. • Yazıları okurken boş okuyormuşum gibi hissediyorum. Ani Duygu Değişimleri: • Bir anda özgüvenli hissedip sonra çıldırıyorum • Gün içinde defalarca kendimden nefret edip sonra aşırı seviyorum. İlişki/İlgi: • Birine bağlanınca semptomlar azalıyor ama ilgi azalırsa panik atak geçiriyorum. • İlgi çekmek için garip şeyler yaptım. Bazen böyle anlık olarak tuhaf düşüncecelerm oluyor Böyle kişilik değiştiriyorum ben kimim diye sorguluyorum böyle her ortama uyum sağlayabiliyorum Kontrolsüz Davranışlar: • Ani para harcama, saç bakımı için para harcama, yüksek ağırlık denemek. İnsanların ilgilendiği şeylere göre hareket etmek Fiziksel Belirtiler: • Kaslarım kasıldı, 1 ay yürüyemedim, tekerlekli sandalye kullandım. • 4 kutu kas gevşetici işe yaramadı. • Bağırsaklarım tamamen durduğu oldu. • Bacak kasılmalarından günlerce okula gidemedim. Düşünce: • Bazen deliriyormuşum gibi hissediyorum. • Mantıklı düşünme kapanıyor, okuduğumu anlayamıyorum. • Düşüncelerim içinde saatlerce kayboluyorum. ⚪️Ailemden uzaklaştığımda ya da birine sarılınca böyle beni koruyabilecek anlayabilecek terk etmeyecek sevecek biri olunca veya hastane gibi güvende hissettiğimde semptomlar azalıyor okbden kurtuluyor gibi oluyorum .⚪️ 🔴Travmatik bir olay sonrası beden birini seçiyor ve ona aşırı bir şekilde konuşmaya başlıyorum rahatsız edicek kadar sürekli sonra çok konuştuğum için vicdan azabi çekiyorum mahvediyorum kendimi o kisiyide kendimden uzaklastiriyorum aynı zamanda mantıklı düşünme algım kapanıyor kendimi hissetmiyorum ve çok hızlı kilo almaya başlıyorum çok hızlı ruh hali değişimlerim oluyor 🔴 • Evde ve okulda kaygım çok artıyor, panik atak geçiriyorum. • Ani duygu değişimleri ve kişilik dışı davranmalarım OKB tetiklendiğinde oluyor, o zaman kilo alıyorum. Trk Hocam merhabalar ever bu gerçekten problem çıkardı bana bağlandığım kişiyi çok boğdum aylardır 700-800 mesaj birden sürekli kendi içimi döktüm ama ona sürekli bak abartırsam lütfen söyle diyordum bak yanbana asla söylemedi sonra bir anda kırıcı bir şekilde konuşmaya başladı ve sürekli aynı seyleri söyledğümi söyledi evet bu doğru okbden dolayı güven arıyorum ama yeni farkettim ne yapacağım bilmiyorum Ama öncesinde de o beni abartı paylasim yaptıgım icin instagramdan çıkarmıştı bende dedim ki keşke bana söyleseydin sonra işte diyordum hep hatta hergün bak abartı konuşursam söyle o da söylerim zaten diyordu sonra bir anda böylr patladı onu suçlamaya başladığımda Gerçekten çok suçlu ve kötü hissediyorum ne yapacağım bilmiyorum

Toplam 3 soru.