DEPRESYON


Depresyon Nedir?

Depresyon, kişinin duygusal, zihinsel ve fiziksel sağlığını etkileyen yaygın bir ruhsal bozukluktur. Her insan zaman zaman kendini üzgün ya da mutsuz hissedebilir, ancak depresyon bu duyguların ötesinde, sürekli bir umutsuzluk, değersizlik ve çaresizlik hislerini içeren bir durumdur. Günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmeyi zorlaştırır ve hayat kalitesini olumsuz etkiler.

Belirtileri Nelerdir?

Depresyonun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir, ancak genellikle şunları içerir:

  • Sürekli üzgün, karamsar veya boş hissetmek
  • İlgi ve zevk kaybı: Önceden keyif alınan aktivitelerden artık keyif alamama
  • Yorgunluk ve enerji kaybı
  • Uyku bozuklukları: Uykusuzluk ya da aşırı uyuma
  • Konsantrasyon güçlüğü ve karar verme sorunları
  • Değersizlik, suçluluk veya kendini eleştirme düşünceleri
  • İştah değişiklikleri: Aşırı yeme ya da iştahsızlık
  • İntihar veya ölüm düşünceleri

Depresyon Neden Ortaya Çıkar?

Depresyonun tek bir nedeni yoktur. Genellikle biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu sonucu ortaya çıkar:

  • Biyolojik Faktörler: Genetik yatkınlık, hormonal değişiklikler ve beyin kimyasallarındaki dengesizlikler depresyona yol açabilir.
  • Psikolojik Faktörler: Çocukluk travmaları, düşük özgüven ve stresle başa çıkma becerilerindeki zayıflık depresyon riskini artırabilir.
  • Çevresel Faktörler: Sosyal izolasyon, maddi zorluklar, ilişkilerde yaşanan sorunlar ve yaşam olayları (iş kaybı, ölüm, ayrılık vb.) depresyonu tetikleyebilir.

Depresyonun Tedavisi Mümkün Mü?

Evet, depresyon tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır. Tedaviye yanıt veren birçok yöntem bulunmaktadır:

  • Psikoterapi: Depresyon tedavisinde en etkili yöntemlerden biridir. Özellikle dinamik psikoterapi, bireyin geçmiş yaşam deneyimlerini ve bilinçdışı süreçlerini inceleyerek depresif duyguların kaynağına inmekte yardımcı olabilir.
  • İlaç Tedavisi: Antidepresan ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzeltmeye yardımcı olur. Ancak ilaç tedavisinin etkili olabilmesi için genellikle psikoterapi ile desteklenmesi önerilir.
  • Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve uyku düzeni depresyonun hafifletilmesine katkı sağlayabilir.

Sonuç

Depresyon, bireyin yaşamını derinden etkileyen ciddi bir durum olsa da, doğru tedavi yöntemleriyle iyileşme mümkündür. Eğer kendinizde ya da çevrenizde birinde depresyon belirtileri fark ediyorsanız, bir uzmana başvurmak büyük önem taşır. Unutmayın, depresyon tedavi edilebilir ve destek almak bu yolda atılacak en önemli adımdır.

Bu blog yazısı, depresyon hakkında temel bir farkındalık yaratmayı hedefler. Daha derinlemesine bilgi ve destek için bir uzmana başvurmanız önemlidir.


Depresyonda olup olmadığınızı anlamak, hissettiğiniz ruh halini ve davranış değişikliklerini dikkatlice gözlemlemeyi gerektirir. Herkes zaman zaman kendini kötü hissedebilir, ancak depresyon, geçici bir üzüntü halinden çok daha fazlasıdır. İşte depresyonda olup olmadığınızı anlamanıza yardımcı olabilecek bazı işaretler:

1. Sürekli Üzgün ve Karamsar Hissetme

Depresyonda olan kişiler genellikle haftalar, hatta aylar boyunca kendilerini üzgün, boş veya umutsuz hissederler. Bu duygular günün büyük bir bölümünü kapsar ve yaşamın diğer alanlarını etkiler.

2. İlgi ve Zevk Kaybı

Eğer önceden keyif aldığınız etkinliklere, hobilerinize veya sosyal aktivitelere karşı ilginizi kaybettiyseniz, bu depresyonun bir işareti olabilir. Özellikle sevdiğiniz şeylere karşı artık aynı heyecanı veya isteği duymamak yaygın bir belirtidir.

3. Yorgunluk ve Enerji Eksikliği

Depresyondaki kişiler, günlük işleri yapmak için gereken enerjiyi bulmakta zorlanırlar. Sabah uyanmak zor gelir, sürekli bir bitkinlik hissi yaşanır ve sıradan işler bile büyük bir çaba gerektirir.

4. Uyku Problemleri

Depresyon, uyku düzeninizi önemli ölçüde etkileyebilir. Uyuyamama (insomnia) veya aşırı uyuma (hipersomnia) gibi durumlarla karşılaşabilirsiniz. Uyuduğunuzda bile dinlenmiş hissetmemeniz de depresyonun belirtisi olabilir.

5. Konsantrasyon ve Karar Verme Zorlukları

Depresyon, düşünceleri odaklamayı ve karar vermeyi zorlaştırabilir. Bu durum iş yerinde, okulda ya da günlük hayatta zorlanmalara yol açabilir. Zihinsel bulanıklık, unutkanlık ve karar verme zorluğu sıkça görülür.

6. Kendini Değersiz Hissetme

Depresyondaki kişiler genellikle kendilerini değersiz, yetersiz ya da suçlu hissederler. Bu tür olumsuz düşünceler kişinin kendine olan güvenini zedeler ve gelecekle ilgili umutlarını azaltır.

7. İştah ve Kilo Değişiklikleri

Depresyon iştahı da etkileyebilir. Bazı kişilerde iştah kaybı görülürken, bazıları ise daha fazla yemek yeme eğiliminde olabilir. Bu da kilo kaybına ya da kilo alımına yol açabilir.

8. Sinirlilik ve Huzursuzluk

Depresyon her zaman sadece üzüntü ya da karamsarlıkla sınırlı değildir. Bazı insanlar kendilerini sinirli, huzursuz veya sabırsız hissedebilirler. Küçük şeylere bile aşırı tepki vermek bu duruma işaret olabilir.

9. İntihar veya Ölüm Düşünceleri

Depresyonun en ciddi belirtilerinden biri, ölüm ya da intihar düşünceleridir. Bu tür düşünceler ciddiye alınmalı ve acilen bir uzmana başvurulmalıdır. Eğer bu tür düşünceleriniz varsa, yalnız olmadığınızı unutmayın ve profesyonel yardım almaktan çekinmeyin.

Depresyon Testi Yapabilir miyim?

Birçok online test ya da anket depresyon belirtilerini değerlendirmenize yardımcı olabilir, ancak bu testler kesin bir tanı koymaz. Depresyondan şüpheleniyorsanız, mutlaka bir ruh sağlığı profesyoneline başvurmalısınız.

Ne Yapmalısınız?

Eğer bu belirtilerden birkaçını yaşıyorsanız, depresyonda olma olasılığınız yüksek olabilir. Depresyonla başa çıkmak zorlayıcı olsa da, yardım almak ve tedavi sürecine başlamak mümkündür. Bir psikolog veya psikiyatrla görüşmek, durumunuzu anlamanıza ve tedavi seçeneklerini değerlendirmenize yardımcı olacaktır.

Unutmayın, depresyon tedavi edilebilir bir durumdur ve yalnız değilsiniz. Yardım almak, iyileşme yolunda atılacak en önemli adımdır.

Depresyon ve İyileşme

Depresyon yaşayan birçok insan, doğru tedavi ve destekle tamamen iyileşir veya önemli ölçüde iyileşir. İyileşme süreci kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve tedavi yöntemleri kişinin ihtiyaçlarına göre şekillendirilir.

Depresyonun İyileşme Süreci Nasıldır?

  1. Psikoterapi: Psikoterapi, depresyon tedavisinde en etkili yöntemlerden biridir. Özellikle dinamik psikoterapi, depresyonun kökenindeki bilinçdışı süreçleri anlamaya ve çözmeye odaklanarak kişinin depresif hislerinin nedenini keşfetmesine yardımcı olur. Ayrıca bilişsel davranışçı terapi (BDT) gibi yöntemler, olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmeyi hedefler. Psikoterapi, kişinin duygusal farkındalığını artırarak depresyonla başa çıkma becerilerini geliştirir.
  2. İlaç Tedavisi: Bazı durumlarda, özellikle orta veya şiddetli depresyonda antidepresan ilaçlar kullanılabilir. Bu ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzenleyerek depresyon belirtilerini hafifletebilir. İlaç tedavisi, genellikle psikoterapi ile birlikte kullanıldığında daha etkili olur.
  3. Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sağlıklı alışkanlıklar geliştirmek depresyonla başa çıkmada önemli rol oynar. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, yeterli uyku ve stres yönetimi, depresyonun iyileşme sürecine katkı sağlar. Egzersiz, beyinde endorfin salgılayarak ruh halini iyileştirir. Ayrıca, sosyal destek almak ve sevdiklerinizle zaman geçirmek de önemlidir.
  4. Kendi Kendine Yardım: Kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi anlamak, farkındalık geliştirmek ve stresle başa çıkma teknikleri öğrenmek depresyonun üstesinden gelmenize yardımcı olabilir. Meditasyon, nefes egzersizleri ve farkındalık çalışmaları (mindfulness) depresyon belirtilerini hafifletebilir.

İyileşme Ne Kadar Sürer?

Depresyonun iyileşme süresi kişiden kişiye değişir. Bazı insanlar birkaç ay içinde büyük bir ilerleme kaydederken, diğerleri daha uzun sürede iyileşebilir. Önemli olan, sürecin kişiye özel olduğunu unutmaktır. Tedaviye erken başlamak, iyileşme sürecini hızlandırabilir.

Tekrarlama Riski Var mı?

Depresyon tekrarlayabilen bir hastalık olabilir, ancak tedavi sürecinde sağlanan destek ve öğrenilen başa çıkma becerileri, tekrarlama riskini azaltabilir. Düzenli terapi seansları, stres yönetimi ve yaşam tarzı değişiklikleri, depresyonun tekrar etme olasılığını minimize edebilir.

Sonuç:

Depresyon, doğru tedaviyle iyileşebilir ve birçok insan sağlıklı ve dengeli bir yaşama geri dönebilir. Önemli olan, depresyon belirtilerini göz ardı etmemek ve profesyonel yardım almaktır. Yardım almakta tereddüt etmeyin; çünkü depresyon tedavi edilebilir ve iyileşme mümkündür.






Yayınlanma: 11.10.2024 17:10

Son Güncelleme: 11.10.2024 17:10

Didem GENÇ YALÇIN
Didem GENÇ YALÇIN
Psikolog
Uzmanlıklar: Sınav Kaygısı ile İlgili Sorunlar , Depresyon ve Mutsuzluk , Performans Kaygısı
Mersin Üniversitesi psikoloji bölüm Devamını oku
Online Terapi
süre 40 dk
ücret 699
Yüz Yüze Terapi
süre 40 dk
ücret 300
Bunları da sevebilirsiniz...

Endişe duygusu ve anksiyete birbirine oldukça fazla karıştırılmaktadır. Herkes zaman zaman endişe duygusunu yoğun bir şekilde hisseder. Yeni bir işe başlarken, bir gösteriye çıkmadan hemen önce veya bir sınava girerken endişe hissetmemiz kadar doğal vesağlıklı bir durum yoktur. Endişeyi sonucu belli olmayan ancak olumsuz sonuçlanacağına inandığımızolaylar olarak tanımlayabiliriz. Endişeyi zihnimizde yaşarız. Hayatımızı, günlük aktivitelerimizi engellemeyecek düzeyde yaşamamız bunu sağlıklı boyutta tutar. Bu tür endişeler bizi tedirgin olduğumuz durumlara düzgün bir şekilde hazırlamaya teşvik eder ve dikkatli ve farkında olmamıza yardımcı olur.Endişe spesifik konularda belirir. Örneğin yeni bir arkadaş grubuyla tanışırken, üniversite sınavına girerken, yeni bir şehre taşınırken endişe duygusu hissedebiliriz. Endişe duygusu problem çözmeyi tetikler. Örneğin bir proje hazırlarken yanlışlıkla silinen bir dosya endişeyi yoğun bir şekilde tetikler. Endişe duygusu ile birlikte problem çözme becerimiz de devreye girer. Ayrıca endişe kişiliğimizi ya da profesyonel becerilerimizi etkilemez, işlevselliğimize zarar vermez. Silinen projeyi kurtarmak için adım atmamıza engel olmaz. Gündelik yaşantımızda aslında bize oldukça yardımcı olur.Anksiyete gerçek bir neden olmadan yaşadığımız endişe halidir. Sözlü düşünceler ve zihinsel imgelemeler içerir. Anksiyete atakları genelde aniden gelişir ve kişiden kişiye göre süresi ve atak sıklığı değişebilir. Zamana yayılmış bir devamlılık gösterir. Anksiyete tanısı alabilen için Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı(DSM - 5) ‘na göre en az altı aylık bir sürenin çoğu gününde bir takım olaylar ya da etkinliklerle ilgili olarak, aşırı bir kaygı ve kuruntu (kaygılı beklenti) vardır. Kişi, kuruntularını denetim altına almakta güçlük çeker. Anksiyeteyi tüm bedenimizle deneyimleriz. Hızlı kalp atışı, çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, sık nefes alma, boğulma hissi, uyuşma, karıncalanma, bulantı, karın ağrısı, halsizlik, ölüm hissi ve korkusu bazı çok görülen belirtileri arasındadır. Anksiyete endişe gibi bir çözüm sürecine neden olmaz. Kişiliğinizi ya da profesyonel becerinizi etkiler. Anksiyete kişiyi uyumaktan, konsantre olmaktan, başkalarıyla konuşmaktan, hobileri yapmaktan, hatta evden çıkmaktan bile alıkoyabilir. Anksiyete bozuklukları yaygın anksiyete, özgül fobiler, sosyal anksiyete, panik bozukluk ve agorafobi gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilir.Panik atak birdenbire başlayan, çok kısa sürede şiddetlenen, başı ve sonu belli yoğun korku nöbeti olarak tanımlanabilir. Panik atak yaşarken belirtiler genellikle 10 dakika içerisinde yoğunlaşır ve sonrasında yavaş yavaş azalır. Yaşanan panik ataklar beklemedik zamanlarda ortaya çıkıyor ve yineliyorsa, kişi panik atak geçirmekten korkar ve nöbetlerin sonucundan endişelenir hale geldiyse, atakların sonucu olarak davranış değişikliği gözleniyor ve kaçınma davranışları sergileniyorsa panik bozukluk olarak adlandırılır. Sosyal anksiyetede kişiler günlük hayattaki aktiviteleri ve kişilerarası etkileşimleri işlevsel olmayan ve hayatlarını sıkıntıya sürükleyecek bir kaygıyla devam ettirirler. Kişilerde işlevsellik o kadar az seviyededir ki bu kişiler yeni insanlarla tanışmak, sunum yapmak, bir kafede yalnız yemek yemek gibi eylemlerden kaçınır hatta evden çıkamaz hale gelirler.Agorafobi kişinin hemen çıkamayacağı veya yardım alamayacağı yerlerde bulunma korkusu olarak tanımlanabilir. Örneğin tren, uçak gibi ulaşım araçlarında bulunmaktan, evde tek başına kalmaktan, tünel, köprü gibi yerlerden geçmekten, yoğun kalabalık yerlerde beklemekten korkabilir ve bu durumlardan kaçınırlar. Yaygın anksiyete bozukluğu bireyin bilinen bir sebep yokken aşırı kaygılı ve korku halinde olması şeklinde tanımlanabilir. Yaygın anksiyete bozukluğunda yoğun kaygı ve huzursuzluk, halsizlik gibi belirtiler dışında odaklanma sorunları, kas gerginliği, uyku ve iştahta değişimler görülmektedir. Özgül fobiler bireyin belli bir nesne veya duruma karşı beslediği yoğun korku ya da kaygı durumudur. Kişiler belirli hayvanlardan, mekanlardan (asansör, yükseklik gibi ) durumlardan (kan, iğne) yoğun şekilde korkabilir ve kaygı duyabilirler.Anksiyete atağı yaşadığınızı düşündüğünüz anda sizi destekleyen kişilerle iletişime geçebilirsiniz. Bu kişilerin varlığı veya sesi sizi rahatlatacak ve anda kalmanıza yardımcı olacaktır. Rahatlama ve nefes teknikleri öğrenebilirsiniz. Doğru ve düzenli nefes almak nefes darlığına ve çarpıntıya iyi gelecektir. Kendinizi meşgul edecek aktiviteler bulabilirsiniz. Müzik dinlemek, sayı saymak, ritim tutmak gibi eylemler içinde bulunduğunuz ana odaklanmanıza yardımcı olur. Kendinizi o ana odaklamak sizi zihninizdeki düşüncelerden uzaklaştırarak atağınızın hafiflemesine yardımcı olacaktır. Düşüncelerinizin doğruluğunu kontrol edin. Uyku kalitenizi arttırın. Düzenli uyku atakları azaltabilir. Kafein, alkol gibi uyarıcı maddelerden uzak durun. Bu tarz uyarıcı maddeler atakları arttırabilir. Aynı zamanda dengeli ve düzenli beslenin. Enerji arttırıcı karbonhidratlardan uzak sağlıklı beslenmek size yardımcı olacaktır.Anksiyete yaşadığınızı düşünüyorsanız mutlaka bir ruh sağlığı uzmanından yardım almalısınız. Anksiyete hafife alınacak bir problem değildir. Ataklar günlük hayatınızı, işlevselliğinizi etkileyebilir. Anksiyete tedavisinde genelde kişilere bilişsel davranışçı terapi desteğiyle yardımcı olunur. Bilişsel davranışçı terapide kişiye yaşadığı olaylara ilişkin olumsuz ve işlevsiz düşüncelere karşı yeni düşüncelerin oluşması için bilişsel müdahaleler uygulanır. Bilişsel davranışçı terapi bu alanda en kısa sürede etki eden yöntemlerden biridir. Psikoterapinin yanında kişinin ihtiyacına yönelik olarak psikiyatriste yönlendirilerek ilaç tedavisi de uygulanabilir.Terapi ve ilaç tedavisinin yanında okuyabileceğiniz bazı kitapları da sizlere önermek istiyorum. Bu tarz kendine yardım kitaplarını okuyarak kaygı seviyenizi azaltabilirsiniz. "Yaygın Kaygı Bozukluğu Çalışma Kitabı" , "İyi Hissetmek", "Kaygı Döngüsünü Kırmak" gibi kitaplarla başlayarak terapi ve ilaç tedavinizi destekleyebilirsiniz. Kitap okumak aynı zamanda zihninizdeki düşünceleri uzaklaştırmanıza da yardımcı olacaktır. Anksiyete ile başa çıkmak ilk başta sizlere çok zor gibi gözükebilir. Ancak her şey sizin elinizde. Profesyonel yardım alarak hayatınızı bu kadar etkileyen, sizi zorlayan bu durumdan tamamen kurtulabilirsiniz. Yukarıda anlattığım anksiyete belirtilerinden kendinizde olduğunu düşünüyorsanız, mutlaka bir ruh sağlığı danışanından yardım alarak işlevselliğinizi ve hayatınızın kalitesini arttırabilir, anksiyeteden kurtulabilirsiniz. Psikolojik Danışman Belciz Keski Yazıyı Oku

Uzman: Belciz KESKİ

Yayınlanma: 11.07.2023

emdr-terapisi-nedir

EMDR Terapisi Nedir?EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing), yani Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme terapisi, travma ve anksiyete bozukluklarının tedavisinde kullanılan yenilikçi ve etkili bir psikoterapi yöntemidir. 1987 yılında Amerikalı psikolog Francine Shapiro tarafından geliştirilen EMDR, özellikle travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tedavisinde büyük başarı elde etmiştir. Peki, EMDR nedir ve nasıl çalışır? Bu yazıda, EMDR'nin ne olduğunu, nasıl uygulandığını, etkinliğini ve faydalarını detaylı bir şekilde ele alacağız.EMDR'nin Tarihçesi ve GelişimiEMDR, 1980'lerin sonunda Dr. Francine Shapiro tarafından keşfedildi. Shapiro, yürüyüş yaparken rahatsız edici düşüncelerinin azaldığını ve göz hareketlerinin bu düşünceleri nasıl etkilediğini fark etti. Bu gözlem, Shapiro'yu EMDR'nin temellerini atmaya yönlendirdi. Daha sonra yapılan klinik çalışmalar, EMDR'nin özellikle travmatik anıların işlenmesinde ve duygusal rahatsızlıkların azaltılmasında etkili olduğunu gösterdi.EMDR'nin Temel PrensipleriEMDR terapisi, travmatik anıların beynimizde uygun şekilde işlenememesi ve bu nedenle rahatsız edici semptomlara yol açması prensibine dayanır. Travmatik anılar, beynin normal işleme süreçlerinden geçmez ve bu nedenle sıkışmış kalır. Bu durum, bireyde yoğun stres, anksiyete, depresyon ve diğer psikolojik sorunlara neden olabilir.EMDR, bu sıkışmış anıların yeniden işlenmesini sağlar. Bu süreçte, danışanın göz hareketleri veya diğer çift yönlü uyarımlar kullanılarak beyin yarımkürelerinin senkronize çalışması sağlanır. Bu sayede, travmatik anılar yeniden işlenir ve duygusal yoğunluğu azalır.EMDR'nin Sekiz AşamasıEMDR terapisi, belirli bir protokol dahilinde sekiz aşamada uygulanır. Bu aşamalar, terapinin sistematik ve etkili bir şekilde yürütülmesini sağlar.Tarihçe ve Tedavi Planlaması: Terapist, danışanın geçmişini ve mevcut sorunlarını değerlendirir. Tedavi planı oluşturulur ve hedef anılar belirlenir.Hazırlık: Danışana EMDR'nin nasıl çalıştığı açıklanır. Danışanın rahatlaması ve güvenli bir terapötik ilişki kurulması sağlanır.Değerlendirme: Danışanın hedef anıları ve bu anılarla ilgili olumsuz inançları belirlenir. Olumlu inançlar da tanımlanır.Duyarsızlaştırma: Danışan, hedef anıyı düşünürken göz hareketleri veya diğer çift yönlü uyarımlar kullanılır. Bu süreç, anının duygusal yoğunluğunu azaltır.Yerleştirme: Danışanın olumsuz inançları yerine, belirlenen olumlu inançlar güçlendirilir.Tarama: Danışanın vücudundaki duygusal tepkiler değerlendirilir ve bu tepkilerle çalışılır.Kapanış: Seansın sonunda danışanın rahatlaması sağlanır ve destekleyici stratejiler kullanılır.Yeniden Değerlendirme: Gelecek seanslarda önceki çalışmaların etkileri değerlendirilir ve gerekirse ek çalışmalar yapılır.Bilateral Uyarım ve Anıların İşlenmesiEMDR'nin temelinde bilateral uyarım yer alır. Bu uyarım, genellikle danışanın gözlerini sağa ve sola hareket ettirmesiyle sağlanır. Alternatif olarak, dokunsal (örneğin, ellerin hafifçe vurulması) veya işitsel uyarımlar (kulaklıklardan gelen sesler) kullanılabilir. Bilateral uyarım, beynin her iki yarımküresinin aynı anda aktive olmasını sağlar. Bu durum, travmatik anıların beynin doğal işleme sistemleri tarafından yeniden işlenmesine yardımcı olur.Beynimiz, normalde günlük anıları işlerken bu anıların duygusal yükünü azaltır ve anlamlandırır. Ancak travmatik anılar, bu işleme sürecinden geçemez ve yoğun duygusal yükle birlikte sıkışır kalır. EMDR, bu süreci hızlandırarak anıların daha sağlıklı bir şekilde işlenmesini sağlar.EMDR'nin Etkinliği ve AraştırmalarEMDR'nin etkinliği üzerine yapılan birçok araştırma, bu terapinin travma ve anksiyete bozukluklarının tedavisinde oldukça başarılı olduğunu göstermektedir. 2007 yılında yapılan bir meta-analiz, EMDR'nin TSSB tedavisinde diğer terapilere kıyasla daha hızlı ve etkili sonuçlar verdiğini ortaya koymuştur. Ayrıca, EMDR'nin anksiyete, depresyon, fobiler ve diğer psikolojik sorunların tedavisinde de etkili olduğu belirlenmiştir.Birçok kişi, EMDR seanslarından sonra travmatik anılarının duygusal yoğunluğunun azaldığını ve bu anıları hatırladıklarında daha az rahatsızlık hissettiklerini bildirmiştir. Bu durum, EMDR'nin beynin doğal iyileşme süreçlerini hızlandırdığını ve travmatik anıların daha sağlıklı bir şekilde işlenmesine yardımcı olduğunu göstermektedir.EMDR'nin FaydalarıEMDR terapisi, birçok psikolojik sorunun tedavisinde çeşitli faydalar sağlar:Hızlı İyileşme: EMDR, diğer terapi yöntemlerine göre daha hızlı sonuçlar verebilir. Kısa süreli tedavilerle bile belirgin iyileşmeler görülebilir.Travmatik Anıların İşlenmesi: EMDR, travmatik anıların duygusal yükünü azaltarak bu anıların daha sağlıklı bir şekilde işlenmesini sağlar.Duygusal Rahatlama: EMDR, anksiyete, depresyon ve stres semptomlarının azalmasına yardımcı olur.Pozitif İnançların Güçlenmesi: EMDR, bireyin kendisi hakkındaki olumsuz inançları yerine daha pozitif ve destekleyici inançlar geliştirmesine yardımcı olur.Geniş Uygulama Alanı: EMDR, TSSB dışında fobiler, anksiyete bozuklukları, depresyon, yas, kronik ağrı ve daha birçok durumda etkili bir tedavi yöntemi olarak kullanılabilir.EMDR Kimler İçin Uygundur?EMDR, travma yaşamış bireyler için özellikle etkili bir tedavi yöntemidir. Bununla birlikte, anksiyete, depresyon, fobiler, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), yeme bozuklukları, kronik ağrı ve yas gibi çeşitli psikolojik sorunlar yaşayan bireyler için de uygundur. EMDR, çocuklar, ergenler ve yetişkinler dahil olmak üzere geniş bir yaş aralığında uygulanabilir.SonuçEMDR, travmatik anıların ve duygusal rahatsızlıkların tedavisinde devrim niteliğinde bir terapi yöntemidir. Bilimsel araştırmalar, EMDR'nin etkinliğini ve güvenilirliğini desteklemekte ve birçok kişi bu terapi sayesinde yaşam kalitelerinde önemli iyileşmeler sağlamaktadır. EMDR'nin anılarımızı silmediğini, ancak bu anıların duygusal yoğunluğunu azaltarak daha sağlıklı bir şekilde işlenmesine yardımcı olduğunu unutmamak önemlidir. Eğer travmatik anılarla başa çıkmakta zorlanıyorsanız, bir EMDR terapistiyle görüşmek sizin için faydalı olabilir.EMDR Terapisi Sonucunda Ne Olur?EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing) terapisi, birçok insan için travmatik anıların ve duygusal rahatsızlıkların üstesinden gelmede etkili bir yöntemdir. Peki, EMDR terapisi süreci sonunda neler olur? İşte EMDR terapisi sonucunda beklenebilecek etkiler ve sonuçlar:1. Travmatik Anıların İşlenmesi ve Duygusal Yükün AzalmasıEMDR terapisi, travmatik anıların duygusal yükünü azaltır. Travmatik olaylar sırasında beynin normal bilgi işleme süreci kesintiye uğrayabilir, bu da bu anıların yoğun duygusal yükle birlikte sıkışmasına neden olabilir. EMDR terapisi, bu anıların yeniden işlenmesini sağlar ve duygusal yoğunluğu azaltır. Terapi sonunda, danışanlar travmatik anıları hatırladıklarında eskisi kadar rahatsızlık hissetmezler.2. Pozitif İnançların GelişmesiEMDR terapisi, olumsuz inançların yerine pozitif inançların gelişmesine yardımcı olur. Örneğin, "Ben yetersizim" gibi olumsuz bir inanç, terapi sürecinde "Yeterliyim ve değerliyim" gibi pozitif bir inanca dönüşebilir. Bu, danışanların kendilerine olan güvenini ve özsaygısını artırır.3. Duygusal ve Fiziksel RahatlamaEMDR terapisi, anksiyete, stres ve depresyon semptomlarını azaltarak duygusal ve fiziksel rahatlama sağlar. Danışanlar, daha az stresli ve daha huzurlu hissederler. Bu, genel yaşam kalitesini artırır ve günlük işlevselliği iyileştirir.4. Gelişmiş Başa Çıkma BecerileriEMDR terapisi, danışanların stresle başa çıkma becerilerini geliştirir. Terapi sürecinde, danışanlar daha sağlıklı ve etkili başa çıkma stratejileri öğrenirler. Bu, gelecekteki stresli durumlarla başa çıkma yeteneklerini artırır ve duygusal dayanıklılığı güçlendirir.5. Daha Sağlıklı İlişkilerEMDR terapisi, bireylerin kendileri ve başkaları ile daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olabilir. Travmatik deneyimlerin ve olumsuz inançların işlenmesi, bireylerin ilişkilerinde daha açık, güvenli ve sevgi dolu olmalarını sağlar. Bu, hem kişisel hem de profesyonel ilişkilerde iyileşmelere yol açar.6. Artan İçsel Huzur ve MutlulukEMDR terapisi, bireylerin içsel huzur ve mutluluk düzeylerini artırır. Travmatik anıların ve duygusal rahatsızlıkların işlenmesi, bireylerin daha dengeli ve huzurlu bir zihinsel duruma ulaşmalarını sağlar. Bu, genel yaşam memnuniyetini ve mutluluğu artırır.7. Kişisel Gelişim ve Kendini GerçekleştirmeEMDR terapisi, bireylerin kişisel gelişimlerini destekler ve kendilerini gerçekleştirme yolunda ilerlemelerine yardımcı olur. Travmatik anıların ve olumsuz inançların üstesinden gelmek, bireylerin potansiyellerini gerçekleştirmeleri için gerekli olan içsel özgürlüğü sağlar.8. Uzun Süreli İyileşme ve DayanıklılıkEMDR terapisi, uzun süreli iyileşme ve duygusal dayanıklılık sağlar. Terapinin etkileri kalıcıdır ve bireylerin yaşamlarının geri kalanında daha sağlam ve dirençli olmalarına yardımcı olur. Bu, bireylerin gelecekte karşılaşabilecekleri zorluklarla daha etkili bir şekilde başa çıkmalarını sağlar.SonuçEMDR terapisi, travmatik anıların ve duygusal rahatsızlıkların üstesinden gelmede güçlü bir araçtır. Terapi süreci sonunda, bireyler travmatik anılarının duygusal yoğunluğunu azaltarak, daha pozitif inançlar geliştirir, duygusal ve fiziksel rahatlama yaşar, daha iyi başa çıkma becerileri kazanır, daha sağlıklı ilişkiler kurar, içsel huzur ve mutluluğa ulaşır, kişisel gelişimlerini destekler ve uzun süreli iyileşme ve dayanıklılık elde ederler. EMDR, bireylerin daha sağlıklı, dengeli ve mutlu bir yaşam sürmelerine yardımcı olur. Yazıyı Oku

Uzman: Esra KÜTLE

Yayınlanma: 09.06.2024

neden-telefonumuzu-elimizden-birakamiyoruz

Her şey internet kullanımının hızla artması, yaygınlaşmasıyla başladı. Eskiden zor ulaştığımız internet artık iki parmağımızın ucunda. İnternetin erişilebilir olmasıyla önce Facebook ardından twitter, instagram vb. hayatımıza girdi. Yaygınlaşan sosyal medya kullanımı ile telefonumuzla dakikalar, saatler geçiriyoruz. O küçücük ekranda tüm bilgilerimizi görüyoruz. Bazen zamanı geçirmek için, bazen dinlenirken telefonlarımızı elimize alıyoruz. Hatta farkında olmadan bile elimiz telefona gidiyor.Sosyal medya kullanımı giderek artarken zamanla zorunluluk haline geldi. Sosyal medya üzerinde aktif olarak kalmak, katılım sağlamak gerekliymiş izlenimi toplum üzerine yerleşti. 7'den 70'e herkes sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor. Bu kadar aktif olarak kullanılmasının altında şüphesiz andan haberdar olmak yatıyor. Aslında günümüz şartlarında aktif bir kullanıcı olmamız bireylere şartlanıyor. Sosyal medya kullanmayan kişiler garipseniyor. Onlara "Senin İnstagram hesabın yok mu?" diyerek şaşkınlığımızı dile getiriyoruz.İnsanlar başka hayatları sosyal medya ile daha da tanır oldu. Kolay erişilebilir hale geldi. Yeni meslek grupları ortaya çıktı. Fenomenler bu ortamın en fazla para kazananları arasında yer aldı. Sosyal medya ortamı kalabalık ve eğlenceli gelirken aslında kaçırdığımız önemli bir nokta var, insanların yalnızlaştığı. Sosyal hayatlarımızdan koparak daha fazla telefonumuzla vakit geçirdiğimizde yalnızlaşıyoruz, sosyal hayatımızdan geri kalıyoruz, insanlarla diyalog kurmuyoruz. Peki sonra ne oluyor? İçe dönük bir yaşam, yalnızlaşma... Bu durum giderek bireyin ev içinde kalmasına, sosyal olarak geri kalmasına, arkadaşlarından uzaklaşmasını getiriyor. Depresyon ve artan bilgisayar, tablet, cep telefonu kullanımı.Evet yaşadığımız çağda internetsiz yaşamak çok zor. Sınırlı ölçüde ailemizden, arkadaşlarımızdan uzaklaşmadan sosyal medya kullanımını sağlamalıyız. Hayatımızın tamamen sosyal medyadan ibaret olmadığını bilerek yaşamalıyız. Başka yaşam becerileri ile sosyal medya bağımlılığına engel olmalıyız. Aktiviteler, egzersizler, sosyal hayat mutlu olmamızı, hayatta aktif olmamızı sağlar. Doğru sosyal medya kullanımı ile hayatımızı daha aktif yaşayabiliriz. Yazıyı Oku

Uzman: Çağla KÖSE OK

Yayınlanma: 28.09.2020