1. Uzman
  2. Sinem ÇİBAŞ KARLIKLI
  3. Blog Yazıları
  4. HİPNOZ VE HİPNOTERAPİ HAKKINDA HER ŞEY

HİPNOZ VE HİPNOTERAPİ HAKKINDA HER ŞEY

Hipnozun tarihçesi: Hipnozun tarihi oldukça eski dönemlere dayanır. İnsanlar binlerce yıldır, derin trans hallerine girerek zihinlerini değiştirme ve iyileştirme amaçlı çeşitli ritüeller uygulamışlardır. Ancak modern hipnozun tarihi, 18. yüzyıl Avusturya'sında doğan Franz Anton Mesmer ile başlar.

Mesmer, "mesmerizm" olarak da bilinen bir teknik geliştirdi. Bu teknikte, hipnotik transa girmek için etkileyici bir ritüel kullanıyordu. Mesmer, demir çubuklar ve renkli camlar gibi nesneler kullanarak, vücuttaki "manyetik akımı" yönlendirdiğini iddia ediyordu.

Mesmerizm, sonradan bilim adamlarının dikkatini çekti ve Avrupa'da birçok hipnotik çalışmanın temelini oluşturdu. 19. yüzyılın sonlarında, Paris'teki Salpêtrière hastanesinde Jean-Martin Charcot, hipnozu "histerik nöbetlerin" tedavisinde kullanmaya başladı. Charcot'un öğrencilerinden biri olan Hippolyte Bernheim, hipnozu psikolojik bir fenomen olarak kabul etti ve "telkin" terimini kullanarak hipnozun bilimsel bir açıklamasını yaptı.

20. yüzyılın başlarında, hipnoz psikoterapide yaygın bir kullanım alanı buldu. Sigmund Freud, hipnozun bir psikanaliz aracı olarak kullanılmasına yardımcı oldu. Ancak, hipnozun rolü konusunda bazı tartışmalar yaşandı ve hipnoz yerini çeşitli psikoterapi tekniklerine bıraktı.

1960'ların sonlarında, hipnoz yeniden popülerlik kazandı ve tedaviye yardımcı olmak için kullanılan bir teknik haline geldi. Hipnoz, birçok psikolojik ve fiziksel rahatsızlıkta etkili bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmektedir.

Hipnoz nedir? Hipnoz, kişinin zihinsel farkındalığını değiştiren, derin bir trans hali yaratmak için kullanılan bir terapidir. Hipnozun amacı, bilinçaltındaki engelleri aşarak kişinin zihinsel sağlığını iyileştirmektir.

Hipnoz, bir hipnoterapist tarafından yönlendirilen rahatlatıcı bir ortamda gerçekleştirilir. Hipnoterapist, kişinin zihinsel farkındalığını değiştirmek için çeşitli yöntemler kullanır, örneğin sakinleştirici müzik, görselleştirme ve telkinler gibi. Bu yöntemler, kişinin derin bir trans haline girmesine yardımcı olabilir.

Hipnozun aşamaları: Hipnoz, genellikle aşağıdaki dört aşamadan oluşur:

1. İndüksiyon aşaması: Bu aşama, hipnotize edilecek kişinin gevşemesini sağlamak için kullanılır. Kişi, bir hipnoterapistin yönlendirmesiyle, rahat bir pozisyonda oturur veya yatar ve sakinleştirici bir ses tonuyla konuşan hipnoterapistin yönergelerini takip eder.

2. Derinleştirme aşaması: İndüksiyon aşamasından sonra, kişinin zihni derinleştirilir. Hipnoterapist, kişinin hayal gücünü kullanarak, onu daha da derin bir transa sokar. Bu aşamada, kişinin farkındalığı azalır ve rahat bir durumda olması sağlanır.

3. Tedavi aşaması: Hipnoterapist, kişinin bilinçaltına mesajlar göndererek, tedavi amaçlı hedefleri gerçekleştirmeye yardımcı olur. Bu mesajlar, kişinin kendine güvenini arttırabilir, olumsuz düşüncelerini değiştirebilir ve sağlığına yönelik olumlu davranışlar sergilemesine yardımcı olabilir.

4. Çıkış aşaması: Hipnozun son aşaması, kişinin hipnotik trans halinden çıkmasıdır. Hipnoterapist, kişiyi trans halinden çıkarır ve normal bilinç haline dönmesini sağlar. Bu aşamada, kişi uyanık ve dinç hisseder.

Hipnozda kullanılan yöntem ve teknikler: Hipnoz, farklı teknikler kullanılarak uygulanabilen bir terapi yöntemidir. İşte hipnozda sıkça kullanılan bazı yöntemler:

1. Direkt telkin: Bu yöntemde hipnoterapist, kişiye açık bir şekilde telkinler verir. Örneğin, "Sizi rahatlatacağım" veya "Daha iyi hissedeceksiniz" gibi sözlerle kişiye mesajlar gönderir. Bu mesajlar, kişinin bilinçaltına işlenerek pozitif bir etki yaratır.

2. İmajinasyon: İmajinasyon, kişinin hayal gücünü kullanarak hipnozun derinleştirilmesi için kullanılan bir yöntemdir. Hipnoterapist, kişiyi belirli bir senaryoya yönlendirir ve kişi hayalinde bu senaryoyu canlandırır. Örneğin, kişiye güzel bir plajı hayal etmesi söylenebilir. Bu, kişinin zihnini rahatlatarak hipnozun derinleştirilmesine yardımcı olur.

3. Nörolingüistik programlama (NLP): NLP, hipnozda kullanılan bir başka tekniktir. Bu yöntemde, kişinin dil kullanımı ve düşünce kalıpları incelenir ve kişiye özel telkinler verilir. Bu telkinler, kişinin kendi kendini yeniden programlamasına yardımcı olabilir.

4. Göz hareketleri: Göz hareketleri, hipnozun derinleştirilmesinde kullanılan bir başka tekniktir. Bu yöntemde, kişinin gözleri bir noktaya odaklanır ve hipnoterapist, kişinin gözlerini hareket ettirerek hipnozun derinleştirilmesine yardımcı olur.

Hipnozda kullanılan bu yöntemlerin hepsi, kişinin bilinçaltına mesajlar göndererek, olumlu bir etki yaratmayı amaçlar. Hipnoterapist kişinin ihtiyaçlarına göre hangi yöntemi kullanacağını belirler.

Hipnoz, farklı tekniklerle uygulanabilir ve hipnoterapistler, kişinin bireysel ihtiyaçlarına göre farklı bir yaklaşım benimseyebilirler. Ancak, genel olarak, hipnozun bu dört aşamasından oluştuğu kabul edilir.

Hipnoz hakkında yanlış bilinenler: Hipnoz hakkında birçok yanlış anlaşılmalar ve mitler bulunmaktadır. İşte bazı yaygın hipnoz mitleri ve gerçekler:

MİT: Hipnoz, kontrolü kaybetmek anlamına gelir.

GERÇEK: Hipnoz, kontrolü kaybetmek anlamına gelmez. Hipnoz sırasında bir kişi her zaman kendisini kontrol edebilir ve hipnoterapistin yönlendirmelerine uymak zorunda değildir.

MİT: Hipnoz sadece zayıf ve kolay manipüle edilebilir insanlarda işe yarar.

GERÇEK: Hipnoz herkes üzerinde etkili olabilir; ancak herkes hipnoza yatkın değildir. Hipnoza yatkınlık, kişinin hipnoz öncesi algısal ve kişilik özelliklerine bağlı olabilir.

MİT: Hipnoz insanları tehlikeli hale getirir.

GERÇEK: Hipnoz, insanları tehlikeli hale getirmez. Hipnoz sırasında bir kişi her zaman kontrolünü kaybetmez ve hipnoterapistin yönlendirmelerine uymak zorunda değildir. Ayrıca, hipnoz terapistleri, hipnoz sırasında herhangi bir tehlike durumu yaşanmaması için eğitilmişlerdir.

MİT: Hipnoz sadece sahne gösterilerinde kullanılır.

GERÇEK: Hipnoz, sahne gösterilerinde kullanıldığı gibi, tıbbi ve terapötik amaçlar için de kullanılır. Hipnoterapi, birçok psikolojik ve fiziksel sorunun tedavisinde kullanılan etkili bir terapidir.

MİT: Hipnoz, hatıraları değiştirebilir.

GERÇEK: Hipnoz, hatıraları değiştiremez. Hipnoz sırasında bir kişinin anılarına erişmek mümkün olsa da, bu anılar değiştirilemez.

Sonuç olarak, hipnoz hakkında birçok yanlış anlaşılma ve mit bulunmaktadır. Hipnozun insanları kontrolsüz hale getirmediği ve tehlikeli olmadığı, herkes üzerinde etkili olabileceği ancak herkesin hipnoza yatkın olmadığı, hipnozun kalıcı etkileri olmadığı ve hipnozun sadece sahne gösterilerinde değil, tıbbi ve terapötik amaçlar için de kullanılabileceği unutulmamalıdır.

Hipnoz hangi durumlarda kullanılabilir? Hipnoz, psikolojik problemlerin tedavisi için kullanılabilir. Bu problemler arasında fobiler, kaygı bozuklukları, depresyon ve post travmatik stres bozukluğu gibi durumlar yer alabilir. Hipnoz ayrıca kronik ağrı, uyku bozuklukları ve bağımlılık tedavisi için de kullanılabilir. Birçok araştırma, hipnoterapinin fobiler, kaygı ve kronik ağrı gibi durumlarda etkili olduğunu göstermektedir. Hipnoterapi, psikolojik problemlerin tedavisi için diğer tedavilerle birlikte kullanılabilir ve birçok kişi için etkili bir seçenek olabilir.

Yayınlanma: 01.05.2023 17:30

Son Güncelleme: 01.05.2023 17:31

Sinem ÇİBAŞ KARLIKLI
Sinem ÇİBAŞ KARLIKLI
Uzman Psikolog(*)(*)(*)(*)(*)
Uzmanlıklar: Depresif Bozukluklar , Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Travma ve İlişkili Bozukluklar
Merhabalar, Alanda 16 senedir çalı Devamını oku
Online Terapi
süre 60 dk
ücret 2250
Yüz Yüze Terapi
süre 55 dk
ücret 2250
Bunları da sevebilirsiniz...
baglanma-stillerimiz-ayrilik-surecini-nasil-etkiliyor

Günümüzde ayrılığa dair hepimizin bildiği bir gerçek var. Ayrılık kararı bizi hem psikolojik hem de fiziksel anlamda fazlasıyla olumsuz etkiliyor. Peki bizi bu kadar olumsuz etkileyebilecek kararı nasıl alabiliyoruz? Araştırmalara göre, ayrılık kararı almamızda en önemli etkenlerden biri iletişim problemleri. Bunun yanı sıra, partner ile yakınlık kurmakta güçlük çekme, güven ve sadakat ile ilgili yaşanan problemler, finansal problemler, ilişki içerisinde sıkça çatışmaların yaşanması, cinsel problemler yer alıyor.Peki ayrılık sonrası davranışlarımızı ve duygularımızı belirleyen faktörler neler?Yapılan pek çok farklı çalışmaya göre ayrılık sonrasında sergilediğimiz davranışlar ve duygular bağlanma stillerimiz ile oldukça ilişkililer. Bağlanma stilimizin ne olduğunu keşfetmek, romantik ilişki içerisinde yaşadığımız problemlerin kökenini bulmamıza ve bu problemleri çözmemize yardımcı olur. O zaman aklımızda şöyle bir soru canlanıyor, nedir bu bağlanma stilleri?Bağlanma stilleri, doğumdan itibaren diğer insanlarla nasıl bağ kuracağımızı, çevremizle nasıl iletişime geçeceğimizi ve romantik partnerimiz ile nasıl bir ilişki yaşayacağımızı belirleyen bir yapıdır. Biliyoruz ki, hayatta kalabilmemiz için diğer insanlara ve bağlanmaya ihtiyacımız var. Yapılan pek çok araştırmaya göre, insanlarla sağlıklı bağlar kurduğumuzda, daha mutlu ve psikolojik açıdan daha sağlıklı bireyler oluyoruz. İnsanlarla sağlıklı bağlar kurmak, bizi hem psikolojik hem de fiziksel olarak olumlu etkiliyor. Temel olarak 3 farklı bağlanma stili vardır. Bunlar; güvenli bağlanma, kaygılı bağlanma ve kaçıngan bağlanmadır.Güvenli BağlanmaÇocukluk hayatında güvenli bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkinlik hayatında uzun vadeli ilişkiler yaşayan, yüksek özgüvene sahip olan, yakın ilişkilere girmekten kaçınmayan ve keyif alan, ihtiyacı olduğunda çevresinden sosyal destek talep edebilen ve duygularını yakın çevresiyle çekinmeden paylaşabilen kişilerdir.Kaygılı BağlanmaÇocukluk hayatında kaygılı bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkin hayatlarında çevresindeki insanlara karşı güvenmekte zorluk çekerler, genel olarak başkalarına karşı duygusal bağ kurma ve yakınlık kurma konusunda isteksizdirler. Çevresindeki insanları ve kendi duygularını anlamakta güçlük çekerler ve duygulara karşılık vermekte zorlanırlar.Kaçıngan BağlanmaÇocukluk hayatında kaçıngan bağlanma gerçekleştirmiş bireyler, yetişkin hayatlarında yakın ve derin ilişkiler kurmakta fazlasıyla zorlanırlar. Yakın ilişki içerisinde bulunmaktansa, özgürlüğü ve bağımsızlığı tercih ederler. Romantik ilişkileri kendilerinin özgürlüğüne ve bağımsızlığına yönelik bir tehdit olarak algılama eğilimindedirler. Birini derinden tanımaya ve bağlanmaya karşı koyarlar.Nasıl güvenli bağlanan biri olabilirim?Bağlanma stilleri çocukluktan itibaren bize yerleşmiş olsalarda değiştirebilmek ve güvenli bağlanan bir insan olmak mümkündür. Öncelikli olarak hangi bağlanma stiline sahip olduğunuzu bulun. Fark etmek değişimin birinci adımıdır. Sonrasında bir ilişkide nelere ihtiyacınız olduğunu, neleri beklediğinizi, partnerden beklentilerinizi, kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi keşfetmeye çalışın. Bunları keşfettikten sonra bilişsel çarpıtmalarınızı bulup, onları gerçekçileriyle düzenlemeye çalışın. Bilişsel çarpıtmalarınızı düzenlemekte güçlük çekerseniz, bir uzmandan destek alabileceğinizi unutmayın.Bağlanma stilleri ayrılık sonrası verdiğimiz tepkileri nasıl etkiliyor?Ayrılık sonrasında sergilediğiniz davranışlar ve aklınızdan geçen düşünceler çocukluk çağında ailenizin size sergilediği tutum ve davranışlardan şekilleniyor olabilir mi? Yapılan araştırmalara göre bu sorunun cevabı evet. Çocukluk çağlarımızda güven duyabileceğimiz bir bakım verene sahip olmak, olumsuz duygular yaşarken bu duygularla baş edebilmemiz konusunda bize yol gösterecek birinin olması, neden böyle hissettiğimizi anlattığımızda bakım verenin bizi dinlemesi ve anlayışlı bir şekilde yaklaşması, bu olumsuz duygularla baş edebilmek için bize çözüm konusunda yardımcı olması yetişkinlik hayatımızda ilişkilere, problemlere ve ayrılıklara bakış açımızı oldukça şekillendiriyor ve etkiliyor.Çocukluk yıllarında güvenli bağlanma geliştiren bireyler, ayrılık sonrasında kontrol etme veya zarar verme davranışlarını daha az sergiliyorlar. Her ayrılığın getirmiş olduğu doğal ayrılık sürecini yaşayarak, hayatlarındaki işlevselliği geri kazanıyorlar. Çocukluk çağında kaçıngan bağlanma geliştiren bireylerde ayrıldıktan sonra kontrol etme veya zarar verme davranışlarını daha az sergiliyorlar. Ancak araştırma sonuçlarına göre bunun sebebi zaten yakınlık kurmakla ilgili yaşadıkları problemlerin var olması ve yakın ilişkiler kurmayı özgürlüklerine bir tehlike olarak algılamalarıyla oldukça ilişkili.Çocukluk çağında kaygılı bağlanma geliştiren bireylerde ise ayrılık sonrasında kontrol etme ve zarar verme davranışları oldukça sık gözlemleniyor. Özellikle eski partneri rahatsız edici boyutta aramaya veya mesaj atmaya yönelik davranışlar oldukça sık gözlemlenenler arasında yer alıyor. Eski partnerlerinden bekledikleri veya istedikleri tepkileri alamadıklarında ise hakaret etme veya manipülatif davranışlarda bulunma olasılıkları oldukça artıyor.Kaygılı bağlanmaya sahip olan kişiler ayrılığın getirmiş olduğu doğal süreci yaşamayı da çoğu zaman reddedip, yaşanmış olan ayrılığı inkar edip, duygularını ve düşüncelerini bastırmaya çalışabiliyorlar. Bu durum ayrılıkla ilgili yaşanması gereken süreçlerin yaşanmasının önüne geçiyor ve kaygılı bağlanan kişiler yoğun bir biçimde korku, acı, öfke, üzüntü duygularını deneyimliyor. Duyguların yoğunluğundan kaynaklı olarak duygu regülasyonu yapmakta güçlük çektiklerinden ötürü düşünce ve davranışlarınıda düzenlemede problemler yaşıyorlar. Buda uzun vadede hayatlarında daha çok olumsuzluklar ve depresif belirtiler oluşmasına, kişide gerçekçi olmayan gelecekteki partnerlere yönelik terk edilme korkusunun ortaya çıkmasına sebep olabiliyor.Geçmiş ilişkide ve ayrılık sürecinde oldukça olumsuz deneyimlerle karşılaşan bu bireyler, gelecekteki var olabilecek ilişkisinde de aynı problemleri yaşamamak adına, çeşitli bilişsel çarpıtmalar yaparak daha şüpheci, kuşkucu ve çatışmalardan uzak durmayı seçen veya çatışmalarla zor başa çıkabilen bireyler haline gelebiliyorlar.Yapılmış olan bu çalışma bize gösteriyor ki, ayrılık sonrası yaşadığımız duygular, düşünceler ve sergilediğimiz davranışlar bağlanma stillerimiz ile oldukça ilişkili.Bu nedenle, sizde ayrılık sürecini zorlu geçiriyorsanız, duygularınızı ve düşüncelerinizi yönetmekte çeşitli zorluklar çekiyorsanız buda günlük hayatınızda çeşitli sorunlara neden oluyorsa, bir uzmandan destek alarak ayrılık sürecini nasıl daha sağlıklı geçirebileceğiniz konusunda gerekli olan yardımı alabilirsiniz.Unutmayın, hayatımızdaki sorunların çoğu genellikle hiç yoklarmış gibi davranmamızdan kaynaklanır. Görmezden gelmek çoğu zaman olumlu bir davranış değildir. Yazıyı Oku

Uzman: Merve Ece KAYHAN

Yayınlanma: 18.08.2022

hayal-kirikligi-yasamak

Hayal kırıklığı yaşamak, insanların hayatlarında zaman zaman karşılaştıkları bir duygudur. Genellikle insanların beklentilerinin karşılanmaması veya umdukları sonucun gerçekleşmemesi sonucu ortaya çıkan bu duygu psikolojik sağlığımızı olumsuz etkileyebilir. Hayatımızın her alanında hayal kırıklığı yaşamış ya da yaşayacak olabiliriz. Örneğin, İlişkilerde: İlişkilerdeki beklentiler, genellikle hayal kırıklığına neden olabilecek en yaygın faktörlerden biridir. Özellikle romantik ilişkilerde, beklentilerin karşılanmaması, ortaya çıkan sorunlar veya ayrılıklar, insanların hayal kırıklığı yaşamasına neden olabilir. İş hayatında: İş hayatında, terfi beklentileri veya maaş artışı beklentileri karşılanmadığında, işlerin yolunda gitmemesi veya işyerinde haksızlıklar yaşanması durumlarında da hayal kırıklığı yaşanabilir.Eğitim hayatında: Eğitim hayatında, sınav sonuçlarının beklenenden düşük olması, başarısızlık yaşanması veya okul seçimleri gibi beklentilerin karşılanmaması, öğrencilerde hayal kırıklığına neden olabilir.Sağlıkla ilgili durumlarda: Sağlıkla ilgili durumlarda, hastalıkların tedavi edilememesi veya umulduğu gibi sonuçlanmaması, kişilerde hayal kırıklığına neden olabilir.Spor ve hobilerde: Spor ve hobilerde, bir yarışmada veya etkinlikte başarısız olunması veya beklenen sonuçların elde edilememesi, hayal kırıklığına neden olabilir.Hukuksal alanda: Mahkemeye gitmek, genellikle insanların haklarını koruma veya adaleti sağlama amacıyla yaptığı bir eylemdir. Bu nedenle, bir kişi mahkemeye gittiğinde, kazanmak için bir beklentiye sahip olabilir. Ancak, mahkemeyi kaybetmek, bu beklentiyi karşılamadığında, kişide büyük bir hayal kırıklığı yaratabilir. Bu durum, kişinin kendine veya avukatına güveni sarsabilir, maddi veya manevi kayıplara neden olabilir ve hatta uzun vadeli sonuçlar doğurabilir. Bununla birlikte, hayal kırıklığı yaşamak, aslında olumlu bir şey de olabilir: Kendimizi ve beklentilerimizi yeniden değerlendirme fırsatı yakalarız: Hayal kırıklığı, kendimizi ve hedeflerimizi yeniden değerlendirmemize, gerçekçi olmayan beklentilerimizi düzeltmemize yardımcı olabilir. Bu süreçte, hangi beklentilerin gerçekçi olduğunu ve hangilerinin olmadığını anlayabiliriz. Öğrenme fırsatı ediniriz: Hayal kırıklığı, yaşadığımız durumu analiz edip, nedenlerini anlamamıza yardımcı olabilir. Bu sayede, gelecekte benzer bir durumla karşılaştığımızda, daha iyi hazırlanabiliriz. Kişisel büyüme fırsatı elde ederiz: Hayal kırıklığı, kişisel büyüme fırsatı da sunabilir. Bu süreçte, duygusal zorluklarla başa çıkmayı, esnekliği, sabrı ve dayanıklılığı öğreniriz. Olumsuz duygularımızı ifade etme fırsatımız olur: Hayal kırıklığı yaşadığımızda, olumsuz duygularımızı ifade etme fırsatı buluruz. Bu, sağlıklı bir duygusal çıkış yoludur ve bizi daha rahatlatıcı bir duruma getirebilir. Hayal kırıklığı ile başa çıkmak bazen zor olabilir. Bu nedenle, hayal kırıklığı yaşadığınızda şunları deneyebilirsiniz:Kendinize zaman tanıyın: Hayal kırıklığı yaşadığınızda, duygularınızı anlamak için zaman ayırın. Bu duyguları bastırmaya çalışmak veya görmezden gelmek, duygularınızın daha da kötüye gitmesine neden olabilir.Kendinize iyi bakın: Kendinizi iyi hissettirecek şeyler yapın. Kendinize vakit ayırın, sevdiğiniz bir şey yapın veya dinlenin. Kendinizi iyi hissetmek, hayal kırıklığı yaşamanıza rağmen, pozitif bir perspektif sağlayacaktır.Gerçekçi olun: Hayal kırıklığı yaşamamak için, beklentilerimizi gerçekçi hale getirmeliyiz. Bu, gelecekte benzer durumlarla karşılaştığımızda hayal kırıklığı yaşama olasılığımızı azaltacaktır.Olumlu düşünün: Hayal kırıklığı yaşadığınızda, olumsuz düşüncelerinizi pozitif düşüncelere dönüştürmeye çalışın. Kendinize şunu sorun: "Bu hayal kırıklığı bana ne öğretebilir?" Hayal kırıklığından ders çıkararak, gelecekte daha başarılı bir kişi haline gelebilirsiniz.Kendinizi suçlamayın: Hayal kırıklığı yaşadığımızda, genellikle kendimizi suçlarız. Ancak, hayal kırıklığı yaşamanın sorumluluğu sadece bizde değildir. Hayatımızdaki birçok faktör, hayal kırıklığına yol açabilir. Kendinizi suçlamak, durumun daha da kötüye gitmesine neden olabilir.Destek alın: Hayal kırıklığı yaşadığınızda, kendinize destek sağlamak için ailenizden, arkadaşlarınızdan veya bir psikologdan yardım alabilirsiniz. Konuşmak, duygularınızı paylaşmak ve başkalarının bakış açısını dinlemek, kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olabilir.Yaşadığınız hayal kırıklığı ile ilgili olarak bir psikolog veya terapist ile çalışmak, duygusal destek sağlama ve ilişkiyle ilgili sorunları ele alma konusunda faydalı olacaktır.İlişkilerdeki zorlukları anlamanıza ve başa çıkma stratejileri geliştirmenize yardımcı olacaktır. Terapinin size sağlayabilecekleri bazı faydalar şunlardır:Duygusal Destek: Bir terapist, duygusal sıkıntılarınızı dinleyecek ve anlayışla karşılayacaktır. Size güvenli bir ortam sağlayacak ve duygusal yükünüzü hafifletmek için yeni yöntemler geliştirmenize sağlayacaktır.İlişki Dinamiklerini Anlama: Terapistiniz, ilişki dinamiklerini anlamanıza yardımcı olacaktır. İlişkideki sorunların kökenini ve nasıl geliştiğini anlamak, sağlıklı bir ilişki için önemlidir. Bu anlayış, gelecekteki ilişkilerde benzer sorunları önlemek için size rehberlik edecektir.İletişim Becerileri: İlişkilerde iletişim, sağlıklı bir ilişkinin temelidir. Bir terapist, iletişim becerilerinizi geliştirmenize ve anlaşmazlıkları daha sağlıklı bir şekilde çözmenize yardımcı olacaktır. İyi bir iletişim ile hayal kırıklığına neden olan ya da hayal kırıklığınız sonrası yaşanan çatışmaları azaltabilir ve duygusal bağları güçlendirebilir.Kendi Kendine Değerlendirme: Terapistiniz, deneyimlerinizi anlamanıza ve kendinizle ilgili farkındalık geliştirmenize yardımcı olacaktır. Kendi değerlerinizi, ihtiyaçlarınızı ve sınırlarınızı tanımak, hem hayal kırıklığınızı onaracak hem bir daha bu sorundan minimum düzeyde etkilenmenizi sağlayacaktır.Problem Çözme Stratejileri: Bir terapist, hayal kırıklığınız akabinde ortaya çıkan sorunları çözme becerileri kazandırır. Sorunları ele almak, esneklik göstermek ve çözüm odaklı olmak, sağlıklı bir hayatın sürdürülmesinde önemlidir.Psikolog veya terapist seçerken, uyumlu bir ilişki kurabileceğiniz, sizinle çalışma konusunda deneyimli birini bulmaya özen gösterin. Kendinizi rahat hissettiğiniz, güvendiğiniz ve anlayışlı bir uzmanla çalışmak, terapi sürecinin verimli olmasını sağlayacaktır. Sonuç olarak, hayal kırıklığı normal bir duygu olsa da, bu duyguya kapılmak zor olabilir. Ancak, hayal kırıklığından ders çıkarmak ve gelecekte daha iyi hazırlanmak için, kendinize zaman tanıyın, kendinize iyi bakın, gerçekçi olun, olumlu düşünün, kendinizi suçlamayın ve destek alın. Hayatın bazen bizi hayal kırıklığına uğratabileceğini unutmayın, ancak bu durumda ne yapacağımızı kontrol edebiliriz. Yaşadığınız hayal kırıklığı ile mücadele etmekte zorlanıyorsanız bir psikologdan mutlaka destek alın. Sağlıklı bir iletişim yakaladığınız bir psikolog size bu mücadele için ihtiyacınız olan desteği sağlayacaktır. Yazıyı Oku

Uzman: Sinem ÇİBAŞ KARLIKLI

Yayınlanma: 05.07.2023

panik-bozukluk-belirtileri-nedenleri-ve-tedavisi

Panik bozukluk, beklenmedik ve tekrarlayıcı panik ataklarla karakterize edilen bir anksiyete bozukluğudur. Bu ataklar, ani ve yoğun korku hissi, nefes alma güçlüğü, kalp çarpıntısı, titreme ve terleme gibi belirtilerle kendini gösterir. Panik bozukluğu olan bireyler, ataklarından sonra gelebilecek tekrarlayan ataklar korkusuyla yaşayabilirler, bu da günlük yaşam aktivitelerini olumsuz yönde etkileyebilir.Panik Atağın BelirtileriPanik ataklar genellikle ani ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkar. Belirtiler şiddetli olabilir ve kişi tarafından kontrol edilemez. Tipik belirtiler arasında şunlar bulunabilir:Nefes Alma Zorluğu: Kişi nefes almakta güçlük çekebilir, hatta nefes alamayacağını hissedebilir.Kalp Çarpıntısı veya Hızlı Nabız: Kalp atışlarının hızlanması veya düzensizleşmesi, kişiyi daha da endişelendirebilir.Terleme: Eller, koltuk altları veya alın gibi bölgelerde aşırı terleme olabilir.Titreme veya Sarsıntı: Kaslarda titreme veya vücutta sarsıntı hissedilebilir.Baş Dönmesi veya Sersemlik: Kişi başının döndüğünü, sersemlediğini veya bayılacak gibi hissettiğini söyleyebilir.Mide Rahatsızlığı: Bulantı, karın ağrısı veya sindirim sorunları gibi mide rahatsızlıkları görülebilir.Gerçeklikten Kopma Duygusu: Kişi olayların gerçek dışı olduğunu veya kendisinin gerçeklikten kopmuş gibi hissettiğini belirtebilir.Ölüm veya Delirme Korkusu: Kişi, öleceklerini veya akıl sağlıklarını yitireceklerini düşünebilir.Panik Atak ve Panik Bozukluk Arasındaki FarkBirçok kişi zaman zaman panik ataklar yaşayabilir, ancak panik bozukluk tanısı, bu atakların sıklığı ve etkisiyle belirlenir. Panik bozukluk, tekrarlayan panik ataklarla birlikte, bu ataklardan sonra kişinin normal yaşamını etkileyecek derecede belirgin endişe, korku veya davranış değişikliklerini içerir.Panik Bozukluğunun NedenleriPanik bozukluğu karmaşık bir durumdur ve genellikle birden fazla faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Potansiyel nedenler arasında genetik yatkınlık, biyolojik faktörler, kimyasal dengesizlikler, travmatik olaylar, stresli yaşam olayları ve beyin kimyası bulunabilir.Panik Bozukluğunun TedavisiPanik bozukluğunun tedavisi, birçok farklı yaklaşımı içerebilir ve genellikle kişinin bireysel ihtiyaçlarına ve semptomlarına göre belirlenir. Tedavi seçenekleri şunları içerebilir:İlaç Tedavisi: Antidepresanlar, anksiyolitikler veya beta blokerler gibi ilaçlar panik atak semptomlarını hafifletebilir.Psikoterapi: Bilişsel davranışçı terapi (BDT) panik atakları yönetmek için etkili bir yaklaşım olabilir. Bu terapi, kişinin düşünce ve davranışlarını değiştirerek anksiyeteyi azaltmaya odaklanır.Nefes ve Rahatlama Teknikleri: Derin nefes alma, kas gevşeme egzersizleri, meditasyon ve yoga gibi teknikler, panik atak sırasında kişinin rahatlamasına yardımcı olabilir.Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, yeterli uyku ve stresten kaçınma, panik atakların sıklığını ve şiddetini azaltmaya yardımcı olabilir.SonuçPanik bozukluk, yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilen ciddi bir anksiyete bozukluğudur. Ancak uygun tedavi ve destekle, birçok insan panik ataklarını yönetmeyi ve günlük yaşamlarını daha iyi bir şekilde yaşamayı öğrenebilir. Panik bozuklukla mücadele eden kişilere destek ve anlayış göstermek, tedavi sürecinde önemli bir rol oynayabilir.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yazıyı Oku

Uzman: Eray ARSLAN

Yayınlanma: 19.04.2024