1. Uzman
  2. Ergin DURAN
  3. Blog Yazıları
  4. Yas ve Ölüm Süreci Nedir?

Yas ve Ölüm Süreci Nedir?

Yas ve Ölüm Nedir?


Yas; sevilen ya da kişinin kendisine yakın olarak gördüğü birinin ölümü sonrasında ortaya çıkan doğal bir yaşam süreci olarak ifade edilmektedir. Ölüm ve kayıp insan yaşamının doğasında yer aldığından dolayı her insan yaşamı boyunca mutlaka kayıpla karşılaşmakta ve yas sürecinin içine girmektedir. Yas süreci kimi zaman uzun ve acılı bir şekilde de ortaya çıkmaktadır. Sevilen ya da yakın görülen bir kişinin ölümü sonrasında kişiler fiziksel, duygusal, bilişsel ya da davranışsal tepkiler verebilmektedir.

Yas süreci; normal yas, karmaşık yas ve travmatik yas olmak üzere üç kısımda değerlendirilmektedir. Normal yas süreci yaşamın akışına uygun yas tepkileri vermek anlamındadır. Genelde 6 ay içerisinde yas sürecinin normale dönmesi ve ölümün kabullenilmesi gerektiği düşünülmektedir. Ancak bazı durumlarda sevilen birinin ölümünden aylar sonra dahi yas süreci devam etmektedir. Kişinin yaşam akışı bu durumdan etkilenmeye devam etmekte ve kişinin günlük yaşamı sekteye uğramaktadır. Kronik yas, gecikmiş yas, maskelenmiş yas, patolojik yas ve abartılmış yas karmaşık yasın içerisinde değerlendirilmektedir. Karmaşık yas sürecinde kişinin hissetmiş olduğu acı artarak ve derinleşerek devam etmektedir. Bu tür durumlarda mutlaka bir uzman desteği gerekmektedir.

Travmatik yas ise; beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan ölüm sonucunda verilen tepkilerdir. Trafik kazası, doğal afetler gibi durumlar sonucunda birinin ölümüyle tanışmak buna örnek gösterilebilir.

Yas sürecinde midede boşluk, ağız kuruluğu, güç kaybı, tükenme, göğüs ve boğazda gerginlik gibi fiziksel; ölüme inanmakta güçlük, ölüme yönelik sürekli düşünme, karar vermede zorluk, konsantrasyon kaybı gibi bilişsel; şaşkınlık, üzüntü, suçluluk, çaresizlik, bitkinlik, özlem, yalnızlık gibi duygusal; uykuda düzensizlik, ağlama, yemek yemede zorlanma, aşırı hareketlilik, anlamsız hareketler, ölen kişiyi hatırlatan etkinlikler gibi davranışsal boyutta tepkiler ortaya çıkabilmektedir.

Yas sürecinde ölen kişiyle olan ilişki şekli de yasın yaşanmasında oldukça etkilidir. Ölen kişinin kimliği, yaşamında ne kadar yer tuttuğu, ölen kişiyle olan ilişki, ölüm biçimi, geçmiş kayıplar, kişilik özellikleri (baş etme becerileri, bağlanma stilleri, bilişsel yaklaşımlar), sosyal destek ve yas sürecinde ortaya çıkan sıkıntılar yasın ne şekilde devam edeceğine yönelik bilgi vermektedir.

Yas süreci Kubler Ross tarafından inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme olmak üzere 5 basamakta tanımlanmıştır. Bu basamakların sırayla gerçekleşmesi yas sürecinin normal yaşandığının göstergesi olarak tanımlanır. Bu sürecin ortalama 6 ay devam etmesi beklenir. Ancak daha önceden de bahsettiğimiz gibi kişilik özellikleri bu sürecin farklı sürede tamamlanmasına da neden olmaktadır. Hangi evrede ne kadar süre geçirildiği, basamaklar arası geçişin nasıl yaşandığı tamamen terapi sürecinde ortaya çıkan duygularla anlam bulmaktadır. Kimi insanların baş etme becerileri ve kişilik özellikleri daha farklıdır.


Yas ve Ölüm Terapide Nasıl Çalışılır?


Terapide yasın bir gerçek olduğu, ölüme yönelik konuşmaları detaylandırarak ölen kişinin artık geri dönmeyeceği ancak ölen kişiyle olan bağın hala devam ettiği bir süreç yaşanır. Ölümle ilgili öykü almak danışanı üzmekte, ölen kişiye dair hatıraları canlandırmaktadır ancak ölüme yönelik konuşmak ölüm gerçeğinin kabullenilmesine de yardımcı olur. Terapi sürecinde ölen kişiye yönelik duyguların ortaya çıkması da önemlidir. Bu duygular bazen öfke, özlem, yalnızlık, huzursuzluk olarak ortaya çıkabilir. Terapi sürecinde ifade edilen duygular yasın kabullenilme sürecinin daha kolay yaşanmasına yardımcı olmaktadır. Böylece hissedilen duygular daha kolay anlamlandırılır.


Ölen kişi olmadan danışanın hayatına nasıl devam edebileceğini konuşmak da yas sürecinin bir gerçeğidir. Ölen kişi olmadan nasıl bağımsız kararlar alınacağı, karşılaşılan problemlerin neler olabileceği, bu problemlerle geçmişte nasıl baş edildiği, ölen kişiden bu konuda neler öğrenildiği, bunları gerçek hayata nasıl aktarılabileceği, hangi noktada nasıl zorlu yaşantıların sizleri beklediği gibi konuları detaylandırmak yas sürecine yönelik olumlu bir adım olacaktır. Yas sürecinde bazen kişinin hayatını derinden etkileyecek kararlar alınabilmektedir. Üniversite eğitimini yarım bırakma, şehir değişikliği, iş değişikliği ya da boşanma gibi. Bu konuların yas süreci içerisinde konuşulması, uzman kontrolünde değerlendirilmesi yanlış bir kararın alınmasının önüne geçebilmektedir.


Danışanlar ölen kişinin kaybına yönelik bir anlam bulmaya çalışmaktadırlar. Bu konuda yas sürecinin en önemli göstergelerinden biri de anlam bulmaktır. Sevilen ve değer verilen kişinin “neden” öldüğüne dair bir yanıt aramak ve anlamlandırmak danışanlar açısından önemi olabilmektedir.


Ölen kişiye yönelik var olan duyguların şu anki ilişkilere yönlendirilmesi de yas sürecinin önemli bir basamağıdır. Burada amaç ölen kişinin oluşturmuş olduğu boşluğu doldurmaktan ziyade duyguları daha kolay ifade etmektir. Yeni ilişkiler ölen kişinin yerini doldurmaz ancak var olan duygularımızı anlamlandırmamıza yardımcı olur.

Yas sürecinde kişi yasını yaşayabilecek bir zamana ihtiyaç duyar. Yas sürecinin nasıl bir süreç olduğuna dair danışan bilgilendirilmelidir. Kültürümüzde 7.gün ve 40.gün, ölüm yıl dönümü gibi günler danışanlar için zor geçebilir. Buralarda danışanın neler yaşadığı konuşularak ölüme dair düşünceler ve duygular alınabilmektedir. Tüm bu süreçler göz önüne alındığında eğer ki patolojik bir durum söz konusu olursa mutlaka danışanı farklı bir uzmana yönlendirmek de gerekebilir.


Ölüm sonrasında herkes farklı tepkiler verebilir. Yapılan çalışmalarda birçok ortak fiziksel, bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkiler gözlemlense dahi herkesin bu tepkileri aynı şekilde vermediği de ortadadır. Yas sürecini yaşayan kişilerin aile geçmiş, daha önceki ölümlere vermiş olduğu tepkiler, çevresel ve kültürel farklılıklar, yas tutma biçimi gibi bazı değişkenler yasın yaşanma sürecini de değiştirmektedir.

Unutmayın; yas bireysel bir yolculuktur. Herkesin yolcuğu farklı bir şekilde devam eder. Yas süreci mutlaka 6 ay devam etmeli gibi bir genelleme söz konusu değildir.


Yayınlanma: 04.02.2021 15:54

Son Güncelleme: 04.02.2021 15:54

Ergin DURAN
Ergin DURAN
Uzman Psikolojik Danışman(*)(*)(*)(*)(*)
Uzmanlıklar: Ölüm/Kriz ve Yas Süreci , Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , İlişki / Evlilik Problemleri
Merhaba, ben Uzman Psikolojik Danış Devamını oku
Online Terapi
süre 45 dk
ücret 1249
Yüz Yüze Terapi
Hizmet vermiyor
Bunları da sevebilirsiniz...

Belirsizlik DuygusuNe Zaman ve Neden Olur?Belirsizlik duygusu, hayatın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir ve çoğu insanın hissettiği yaygın bir duygudur. Bazen, belirsizlik duygusu belli bir durumla ilgili net bir cevap veya sonuç alamadığımızda ortaya çıkar. Diğer zamanlarda, hayatımızda büyük bir değişiklik olacağı zamanlarda, belirsizlik duygusu daha da baskın hale gelebilir.Belirsizlik duygusu, endişe, stres ve hatta korkuya neden olabilir. Örneğin, bir iş değişikliği yapmak, bir ilişkiyi sonlandırmak, mahkeme süreçleri veya kendimizin veya sevdiğimiz bir kişinin sağlık sorunları yaşaması gibi hayatımızı önemli ölçüde etkileyecek herhangi bir durumda, belirsizlik duygusu yaşamak oldukça yaygındır.Belirsizlik duygusuyla mücadele etmekte zorlanan kişilerin genel özellikleri arasında şunlar yer alır:Kontrol ihtiyacı: Belirsizlik duygusu hissedildiğinde, kişi olayların kontrolünü kaybettiğini hisseder. Bu nedenle, bu duyguyu hisseden kişiler, yaşanan durumlar üzerinde kontrol sağlama ihtiyacı hissedebilirler.Riskten kaçınma: Belirsizlik duygusu yaşayan kişiler, riskli durumlardan kaçınma eğiliminde olabilirler. Çünkü riskli durumlar, belirsizlik duygusunu daha da artırabilir.Kararsızlık: Belirsizlik duygusu, karar verme sürecini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, bu duyguyu hisseden kişiler karar vermede zorlanabilirler.Endişe: Belirsizlik duygusu, gelecek hakkında endişe duymaya neden olabilir. Bu endişeler, kişinin günlük hayatında işlevselliğini azaltabilir.Duygusal tepkiler: Belirsizlik duygusu, kişilerde duygusal tepkilere neden olabilir. Örneğin, kaygı, korku, öfke gibi duygular belirgin hale gelebilir.Bu özellikler, belirsizlik duygusu yaşayan kişilerde farklı şekillerde kendini gösterebilir. Ancak, belirsizlik duygusu normal bir duygu olduğu için, bu özelliklerin ortaya çıkması da normaldir. Önemli olan, bu duyguyu yönetebilmek ve yaşam kalitesini koruyabilmektir.Belirsizlik Duygusuyla Nasıl Başa Çıkılır?Belirsizlik duygusuyla başa çıkmak herkes için farklı olabilir, ancak bazı yöntemler insanların genellikle hissettikleri stresi azaltmalarına yardımcı olabilir.Kendinize güveninizi yeniden inşa edin: Belirsizlik duygusu, kendimize olan güvenimizi sarsabilir. Kendimize ve yeteneklerimize güvenmek, stresi azaltmanın bir yoludur. Olumlu düşünceler geliştirerek ve kendimize başarılı olduğumuz konularda hatırlatmalar yaparak kendimize olan güvenimizi yeniden kazanabiliriz.Kontrol edebileceğiniz şeylere odaklanın: Kontrol edemediğimiz şeyler üzerinde düşünmek yerine, elimizde olan şeylere odaklanmak bize daha fazla kontrol duygusu verir. Kendimizle ilgili kararlar vermek ve belirli hedeflere odaklanmak, belirsizlik duygusunu azaltabilir.Meditasyon ve nefes egzersizleri yapın: Meditasyon ve nefes egzersizleri, stresi azaltmanın etkili yollarıdır. Bu teknikleri kullanarak zihninizi sakinleştirebilir, stresi azaltabilir ve belirsizlik duygusundan kurtulabilirsiniz.Kendinize zaman tanıyın: Belirsizlik duygusu, hayatımızdaki değişikliklerden dolayı kaygılandığımız zamanlarda ortaya çıkabilir. Kendinize zaman tanıyarak ve yeni duruma uyum sağlamak için yavaşça ilerleyerek, belirsizlik duygusunu azaltabilirsiniz.Sosyal destek arayın: Aile, arkadaşlar veya profesyonel bir danışman gibi güvenilir kişilerle konuşmak, belirsizlik duygusundan kurtulmanın etkili bir yoludur. Bu kişiler size destek olabilir, farklı perspektifler sunabilir ve endişelerinizi hafifletebilirler.Geçmişteki deneyimlerden öğrenin: Hayatımızda daha önce belirsizlik duygusu yaşamışızdır ve bu deneyimlerden öğrenebiliriz. Önceki deneyimlerimizi hatırlayarak, benzer durumlarda nasıl başa çıktığımızı ve nelerin işe yaradığını düşünebiliriz.Kendinize zaman ayırın: Belirsizlik duygusuyla başa çıkmak zaman ve sabır gerektirir. Kendinize zaman ayırın, kendinizi tanıyın ve hangi yöntemlerin size en uygun olduğunu belirleyin. Kendinize şefkatli olun ve kendinizi zorlamayın.Olumlu düşünceler geliştirin: Olumsuz düşünceler ve endişeler, belirsizlik duygusunu artırabilir. Bunun yerine, olumlu düşünceler geliştirerek, olaylara daha iyimser bir bakış açısıyla yaklaşabilirsiniz. Bu, zihninizi sakinleştirebilir ve stresi azaltabilir.Belirsizlik duygusu herkesin hayatında bir kez bile olsa ortaya çıkan yaygın bir duygudur. Ancak, belirsizlik duygusundan kurtulmak için yukarıda bahsedilen yöntemleri kullanarak stresi azaltabilir, kendinize güveninizi yeniden inşa edebilir ve daha olumlu bir bakış açısı geliştirebilirsiniz. Kendinize zaman tanıyın, sabırlı olun ve kendinize şefkatli olun. Unutmayın ki, bu duygular normaldir ve sizinle aynı duyguları yaşayan birçok insan var.Hangi aşamada uzman desteğine başvurulmalıdır?Belirsizlik konusunda sıkıntı yaşayan kişiler terapi veya psikolog desteğine başvurmayı düşündüklerinde, genellikle belirsizlik duygusunun yaşam kalitelerini önemli ölçüde etkilemeye başladığını veya belirsizlik duygusunu yönetmede güçlük yaşadıklarını fark ederler. Terapi veya psikolog desteği, belirsizlik duygusuyla başa çıkmakta zorlanan kişilere destek sağlamak, bu duyguyla ilgili kaygılarını hafifletmek ve yaşam kalitelerini artırmak için etkili bir yöntem olabilir.Terapi ya da psikolog desteği, belirsizlik konusunda kişilere yardımcı olmak için bir dizi yöntem kullanabilir. Bu yöntemlerden bazıları şunlardır:Bilişsel davranışçı terapi: Bu terapi, belirsizlik duygusunu yönetmek için düşünce ve davranış değişikliği yoluyla çalışır. Bu terapi, kişinin düşünce ve inanç kalıplarını belirlemeye ve değiştirmeye odaklanır. Kişinin duygu ve davranışları üzerinde olumsuz bir etkisi olan düşünce ve inanç kalıpları, bu terapi ile değiştirilerek, belirsizlik duygusu daha iyi yönetilebilir.Kabul ve farkındalık terapisi: Bu terapi, belirsizlik duygusunu kabul etmek ve farkındalık yaratmak için çalışır. Kişiye, belirsizlik duygusunu inkar etmek yerine, kabul etmeyi ve farkındalık yaratmayı öğretir. Bu terapi, kişinin belirsizlik duygusuyla daha iyi başa çıkmasına ve stresi azaltmasına yardımcı olabilir.Duygusal odaklı terapi: Bu terapi, kişinin belirsizlik duygusuna neden olan duygusal yaraları ve sorunları keşfetmesine ve ele almasına yardımcı olur. Bu terapi, kişinin kendini daha iyi anlamasına ve belirsizlik duygusunu yönetmesine yardımcı olabilir.Terapi ya da psikolog desteği, belirsizlik konusunda kişilere farklı yöntemlerle yardımcı olabilir. Terapi süreci, kişinin ihtiyaçlarına göre özelleştirilebilir ve kişinin belirsizlik duygusunu daha iyi yönetmesine yardımcı olmak için tasarlanabilir. Terapi veya psikolog desteği, kişinin belirsizlik duygusuyla başa çıkmasında etkili bir yöntem olabilir ve yaşam kalitesini önemli ölçüde artırabilir.KAYNAK:Hassler, C. (2018). The power of not knowing: How to thrive in uncertainty. New World Library.Fleming, J. E., & Kocovski, N. L. (2007). Mindfulness and acceptance-based group therapy for social anxiety disorder: A treatment manual. New Harbinger Publications.Center for Research on Environmental Decisions. (2013). The uncertainty handbook: A practical guide for climate change communicators. Columbia University.Tan, V. (2021). The uncertainty mindset: Innovation insights from the frontiers of food. Columbia University Press. Yazıyı Oku

Uzman: Sinem ÇİBAŞ KARLIKLI

Yayınlanma: 12.04.2023

anksiyete-bozuklugu-gunluk-yasami-etkileyen-korku-ve-endisenin-ic-dunyasi

Anksiyete bozukluğu, bireyin günlük yaşamını etkileyen aşırı korku ve endişe duygularını içeren yaygın bir ruh sağlığı sorunudur. Bu bozukluk, kişinin normal yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir, sosyal ilişkilerini zayıflatabilir ve işlevselliğini azaltabilir. Bu yazıda, anksiyete bozukluğunun ne olduğunu, semptomlarını, nedenlerini, türlerini ve tedavi seçeneklerini derinlemesine inceleyeceğiz.Anksiyete Bozukluğunun Tanımı: Anksiyete bozukluğu, kişinin belirli durumlar, nesneler veya etkinlikler karşısında aşırı endişe, korku ve gerilim hissettiği kronik bir durumdur. Bu endişe ve korku duyguları, kişinin normal işlevselliğini etkiler ve genellikle mantıklı bir neden olmaksızın ortaya çıkar. Anksiyete bozukluğu olan kişiler, endişe ve korkularının kontrolünü kaybederler ve sıklıkla bu duyguların etkileriyle başa çıkmakta zorlanırlar.Semptomlar: Anksiyete bozukluğu semptomları kişiden kişiye değişebilir ve genellikle fiziksel, duygusal ve davranışsal belirtiler içerir. Bu semptomlar arasında sürekli endişe, huzursuzluk, sinirlilik, uyku bozuklukları, kas gerginliği, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, nefes darlığı, mide rahatsızlığı ve panik ataklar bulunabilir.Nedenler ve Risk Faktörleri: Anksiyete bozukluğunun nedenleri karmaşıktır ve birden fazla faktörün etkileşimiyle ortaya çıkabilir. Genetik yatkınlık, beyin kimyasındaki dengesizlikler, çocukluk travmaları, stresli yaşam olayları, kronik hastalıklar, yanlış öğrenilmiş davranışlar ve zorlu yaşam koşulları gibi birçok faktör anksiyete bozukluğunun gelişimine katkıda bulunabilir.Anksiyete Bozukluğu Türleri: Anksiyete bozukluğu, farklı alt tiplere sahip olabilir. Bu alt tipler arasında genelleşmiş anksiyete bozukluğu (GAD), panik bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve özgül fobiler bulunmaktadır. Her alt tip, belirli semptomlarla ilişkilendirilir ve farklı tedavi yaklaşımları gerektirebilir.Tedavi Seçenekleri: Anksiyete bozukluğunun tedavisi, bireysel ihtiyaçlara ve semptom şiddetine bağlı olarak değişir. Tedavi genellikle bir kombinasyon yaklaşımını içerir ve şunları içerebilir:Psikoterapi (bilişsel davranışçı terapi, kabul ve kararlılık terapisi, duygusal odaklı terapi)İlaç tedavisi (antidepresanlar, anksiyolitikler)Stres yönetimi teknikleri (derin nefes egzersizleri, meditasyon, yoga)Yaşam tarzı değişiklikleri (sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, uyku düzeni)Sonuç: Anksiyete bozukluğu, bireyin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen ve günlük işlevselliği azaltan ciddi bir ruh sağlığı sorunudur. Ancak, uygun tedavi ve destekle, anksiyete bozukluğu olan bireyler genellikle semptomları yönetebilir ve yaşamlarını iyileştirebilirler. Önemli olan, bireylerin bu konuda yardım istemekten çekinmemesi ve uygun tedavi seçeneklerini araştırmalarıdır.Bu yazı, anksiyete bozukluğunun tanımını, semptomlarını, nedenlerini, türlerini ve tedavi seçeneklerini kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Ancak, anksiyete bozukluğu gibi ciddi bir sağlık sorunuyla karşı karşıya kalan bireylerin bir uzmana danışmaları ve profesyonel destek almaları önemlidir.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yazıyı Oku

Uzman: Eray ARSLAN

Yayınlanma: 18.04.2024

pekistirebildiklerimizden-misiniz

Kişiler arası ilişkilerimizde, diğerinin bize yönelik davranışları ve tercihleri nedeniyle olumsuzluklar yaşayabiliyoruz. Romantik partnerimizin bizi arama sıklığının daha çok olmasını, bizimle daha az tartışmamasını ya da daha sık bizimle buluşmasını isteyebiliyor; fakat bu isteğimize partnerimize bunu açıkça ve defalarca ifade etmemize rağmen karşılık bulamadığımız zamanlarla karşılaşabiliyoruz. Öte yandan; çocuğumuz bir yaramazlık yaptığında nasıl davranırsak bu davranışının azalmasını sağlayabileceğimize ilişkin birtakım soru işaretlerimiz olabiliyor. Ona bir ceza mı vermeli, ödüllendirmeli mi, nötr mü kalmalı, nötr kalınırsa ne olmalı gibi birçok soruyla yani iç sesimizle cebelleşebiliyoruz. Aferin demek önemli biliyoruz, sınırlar olmalı biliyoruz. Son zamanlarda cezanın kötü bir şey olduğunu da öğrendik, kimi zaman uyguluyor kimi zaman uygulayamıyoruz ve pek ayırt edemiyor, ne yapacağımıza karar veremiyoruz sanki. Bilişlerimizi, motivasyonumuzu ve inançlarımızı bir kenara koyduğumuzda, her konuda işimize yarayacak Pavlov formüllerini iyice sindirmek,21. Yüzyılda halen oldukça önemli. Tam da bu noktada bahsetmek istediğim önemli bir yaklaşım var: Uygulamalı Davranış Analizi (UDA). UDA, davranışçılık yaklaşımının aile, arkadaşlık ve romantik ilişkilerimizde olumlu ve olumsuz pekiştirme yoluyla işleri nasıl daha kolay yoluna koyabileceğimizi gösteriyor. Bu yöntem, kişiler arası iletişimlerinizdeki diğerinden kaynaklı istenmeyen davranışlara bir ket vurmak, azaltma eğilimine ön ayak olmak gibi. Kişilik değişikliği yapmamızın ve bir başkasının tercihlerini tümüyle değiştirmemizin imkansız olduğu ve değiştiremeyeceklerimiz kümesinde olduğundan da hareketle; bir diğerine karşılık kendi davranışlarımızı düzenlediğimizde diğerinin de davranışının değişiminde rol almamız mümkün. Önce kendimiz; ve sonra diğeri.Size biraz bu yöntemden ve ilişkilerinize nasıl uygulayabileceğinizden bahsedeceğim.Bilmemiz gereken ilk bilgi, evet, ceza vicdani gelişimi azalttığı gerekçesiyle kaçınmamız gereken bir şey.Ceza, var olan istenmeyen davranışı kısa vadede azaltsa da, cezayı koyan otoritenin olmadığı durumlarda istenmeyen davranışın sürdürülmesi ya da daha sık gerçekleşmesi sonucunu ortaya çıkarabilir. Çünkü ceza verilen kişi, kendini suçlu ve öfkeli hissedecek, isyankar davranma arzusunda olacaktır. Örneğin; arkadaşını ısırdığını gördüğümüz çocuğumuza duvar kenarında tek ayak üzerinde durma cezası verirsek, arkamızı döndüğümüzde çocuğumuzun arkadaşını ısırmak için fırsat kollaması oldukça olasıdır. Burada var olan sisteme negatif ve suçlayıcı “Tek ayak üzerinde durma eylemi” nin eklendiği, uzun vadede ise bu davranışın istenmeyen davranışı arttırmaya neden olması olası olacaktır. Bir diğer örnekle; erkek arkadaşınıza sizi arayıp sormadığı için trip atmak da sisteme negatif ve suçlayıcı bir unsurun eklenmesini içerir. Erkek arkadaşınız, şikayet ettiğiniz arayıp sormama davranışını, bir süre gerginlikten kaçınma kaynaklı olarak bırakabilir ve ilgisini sürdürebilir. Fakat; uzun vadede erkek arkadaşınızın uzaklaştığını ve ilişkiden koptuğunu görmeniz oldukça olasıdır. Yani siz azalmasını beklerken, trip atma cezasının istenmeyen davranışın sıklığının artmasına neden olduğunu görebilirsiniz. Var olan sisteme unsur ya da unsurların eklenmesi; böylece istenen davranışın sıklığının artması diye bir olasılığımız da vardır. Bu olasılığa “Olumlu pekiştireç” diyoruz. Olumlu pekiştireçler, sisteme unsur eklemeyi ve bu unsurun da etkisiyle istenen davranışın azalmasını sağlayan; yanı sıra arkamızı döndüğümüzde davranış değişikliğine neden olmayacağını bildiğimiz değişimi yaratan, asıl faydalanmamız gereken olarak ifade edilebilirler. Çocuğunuzun kazanmasını düşündüğünüz davranışlar için pekiştireçleri kullanabilirsiniz. Örneğin; çocuğunuzun alnına başarıyla tamamladığı ödevin ardından yıldız yapıştırmak, onu bu başarısı için birlikte dondurma yemeye götürmek ya da sinemaya götürmek olumlu pekiştireç örneğidir. Böylece bir sonraki başarısında, çocuğunuzun ödevi yapmak için daha motive olduğunu görebilirsiniz. Bir başka örnekle; eşiniz romantik ihtiyaçlarınıza tam da sizin istediğiniz ölçüde karşılık verdiğinde, mesela romantik bir ortam hazırlayıp size yemek yaptığı bir durumda; sizin de onun romantik ihtiyaçlarına karşılık verecek şekilde davranmanız bir ödül olabilir. Bir sonraki yemeği siz hazırlayabilir, hep şikayetçi olduğunuz maç gününde şikayet etmekten vazgeçerek onun konfor alanına katkı sunabilirsiniz. Böylece bu olumlu davranışın sıklığının artmasına katkı sunabilirsiniz.Olumsuz pekiştireç kullanımı ise, sistemden bir şeyler eksilterek istenmeyen davranışı azaltmayı hedefleyen, istenen davranışın sürdürülmesine hizmet eden bir yöntemdir. Örneğin; çocuğunuz ödevini tamamlamayı reddettiğinde rutininde severek yapmakta olduğu bir etkinliğin süresini azaltmanız ya da sistemden çıkarmanız; ödevi yapma eğilimini arttıracaktır. Bu bağlamda, ebeveynlerin tutarlı olması, yapılması istenen davranışa ilişkin sürekli olmayan, yeterli ölçüde ve uygun açıklamalar sunmaları, dürüst olması, karşılaştırma yapmaması gibi pek çok faktörün etkili olabileceğini hatırlatmakta da fayda var. Bir başka örnek; her aradığınızda telefonlarınıza çıkmayan arkadaşınızın bu istenmeyen davranışına, bu sefer onu aramayı azaltarak karşılık vermeniz ya da yerine başka bir arkadaşınızı aramayı seçmeniz, onu cezalandırmadığınız, var olan sistemi bağlama ve koşullara uygun olarak düzenlediğiniz anlamına gelir. Arkadaşınızla görüşmeyi sürdürür; fakat onun bu davranışı çerçevesinde özsaygınızı da koruma ihtiyacınızın bir neticesi olarak var olan davranışınızı düzenlersiniz. Burada da kişilerin doğru iletişim kurmaları, duygulanımları, bilişleri, duygu düzenlemeleri gibi birçok faktör söz konusu olacaktır.Bir diğer önemli olan da, ödül olarak algılamasını istediğimiz şeyleri belirlemektir. Ödül olarak belirlediğimiz şeyler, bireyler için daha değerli ve arzulanan şeyler olacağı için neyi arzulamalarını istiyorsak uygun ölçüde bu şeyleri ödül olarak seçebiliriz. Örneğin; eğer fazladan televizyon izlemeyi ya da bilgisayarda oyun oynamayı çocuğunuza ödül olarak sunarsanız, aynı zamanda televizyon izlemeyi ya da bilgisayar oyunu oynamayı onlar için istenen haline getirmiş olursunuz. Davranışçılıktan şimdilik bu kadar. Pekiştiremediklerimiz için gelsin bilişler, gelsin duygular! Sizlere Notum: Uygulamalı Davranış Analizi (UDA)' ni, yaşamınıza aktardığınızda yaşamlarınızda nasıl bir farklılık yaratacağını siz de göreceksiniz. Bu yöntem bağlamında, ilişkilerinizdeki istemediğiniz davranışlara dokunuşlarda bulunmak isterseniz, hadi randevu oluşturalım, analiz edelim, farkı hissedin.Uzm. Psk. Özge Engin Yazıyı Oku

Uzman: Özge ENGİN

Yayınlanma: 11.05.2021