Travma sonrası büyüme Calhoun, Cann, Tedeschi ve McMilian tarafından tanımlanmıştır. Büyük bir yaşam krizi ile mücadeleden kaynaklanan önemli olumlu değişim deneyimi olarak ifade edilir. Aslına bakarsanız travma sonrası büyüme tanımı yeni bir tanım değildir. İnsan ilk günden beri hayatının farklı alanlarında farklı zorluklarla karşılaşır. Bu mücadele kişiyi bilgeliğe, doğruluğa ulaştırır. Bu inanç bu yüzden çok eski zamanlara dayanır. Antik Yunan, Hinduizm, Budizm ve İslam öğretileri insanların çektiği acılarla daha da geliştiğini ifade eder. Son yıllarda yapılan çalışmalar ve araştırmalar bu konunun daha sistematik bir biçimde incelenmesine yardımcı olmuştur. Travma sonrası büyüme özellikle ülkemizde sık sık karşımıza çıkar. Gelin daha detaylı ele alalım.
Türkiye’de travma sonrası büyüme tanımı hepimiz için ayrı bir öneme sahip. Bilindiği gibi ülkemizde pek çok farklı sebeplerden dolayı can sıkıcı olaylar ortaya çıkabiliyor. Doğal afet, deprem, sel , yangın, maden faciaları, terör eylemleri gibi olaylar yaşıyoruz. Bu tür olaylar hem yaşanan bölgeyi hem de tüm ülkeyi olumsuz etkiliyor. Ancak bir taraftan da bu tür yaşantılarla nasıl baş edeceğimize dair bir güç kazanmamıza yardımcı oluyor. Yaşanan pek çok afet durumlarında organize şekilde hareket edilebiliyor. Bu organizasyon bazen devlet kurumları aracılığıyla bazen ise gönüllü halk tarafından ortaya konuyor. Bu tür durumlar travma sonrası büyüme kavramının içinde yer alan problem çözme becerileriyle karşımıza çıkıyor. Aslında bir nevi öğreniyoruz diyebiliriz. Tabii ki gönül ister ki bu tür yaşantılarla karşılaşmayalım. Ancak bunlar karşımıza çıkıyorsa nasıl baş edeceğimizi de öğrenmemiz gerekir.
Travma sonrası büyüme insanlarda aşırı stresli durumlarla mücadele etmek olarak tanımlanır. Kaygı durumlarıyla baş etme, kişinin zarar görmemesi kavramlarıyla karşımıza çıkar. Diğer yandan öz dayanıklılık, uyum, iyimserlik ve dayanıklılık gibi benzer kavramların aksine niteliksel bir değişimi vurgular. Özellikle öz dayanıklılık kavramıyla karıştırılır. Öz dayanıklılık, olumsuz koşullarda etkili bir adaptasyonu kapsar. Bu yüzden dinamik bir süreçtir. Dönüştürücü bir süreç olarak öz dayanıklılık iyileşme, direnç ve yeniden yapılandırma olarak karşımıza çıkar. Ancak Travma Sonrası Büyüme yeniden yapılandırma sürecinin bir sonucudur. Bu yüzden sadece pozitif değişkenlerle karşımıza çıkar. Yaşanan travmatik yaşantının sonucunda kişinin kaygısıyla daha kolay baş etmesini içerir. Diğer bir önemli nokta ise kişinin kendini suçlama duygusundan arınmasıdır. Yaşanan olaylara karşı verdiği tepkilerle büyüdüğünü ve geliştiğini net olarak görür.
Travma sonrası büyüme kişinin çevresel ve bireysel özelliklerinden etkilenir.
Bireysel özellikler;
Kişilik özellikleri,
Stres yönetimi
Baş etme mekanizması
Kendini açma
Koşulsuz kabul
Çevresel özellikler ise;
Travma stres düzeyi
Sosyal destek
Sosyokültürel etkiler gibi özellikleri kapsar.
Çevresel özellikleri ele almamız gerekirse travmatik yaşantı sonucunda kişinin görmüş olduğu desteği ifade eder. Her olumsuz yaşantıdan sonra büyüme gerçekleşir diyemeyiz. Ancak gelişmeyi etkileyen olumsuz durumları tahmin etmemiz mümkün. Bu nedenle sosyal destek oldukça önemli bir rol üstlenir. Sosyokültürel açıdan ise kişinin cinsiyeti, yaşı, eğitim düzeyi TSB’de oldukça önemlidir. Kadınların, gençlerin ve yüksek eğitim düzeyine sahip kişilerin travma sonrası büyüme olasılıkları daha yüksektir. Bireysel özelliklerde ise kişinin dışadönük, deneyimlere açık, uzlaşıcı olması kişiyi olumlu yönde etkiler. Diğer yandan nevrotik kişilik, depresif düşünceler kişinin durumda olumsuz etkilenmesine neden olur. Çünkü psikolojik sağlamlıkları düşük olduğu için yaşadıkları durumları daha olumsuz değerlendirirler. Ancak unutmayalım ki travmatik deneyimler bireysel özelliklerden direkt olarak etkilenir.
Yaşanılan travmatik yaşantılar her zaman olumsuz duygular ortaya çıkarmaz. Aile bağları zayıf olan kardeşler ebeveynlerini kaybettikten sonra daha güçlü duygularla birbirlerine yaklaşabilir. Bu tür durumlar tamamen kişilerin bireysel özellikleriyle ilgilidir. Bu noktada TSB’yi etkileyen faktörlere göz atmakta fayda var. Umutsuzluk ve travma sonrası stres değişkenleri kişinin duygu durumunu olumsuz etkiler. Stres durumuyla baş edememek kişinin kaygısını artırır. Bu ise yaşanılan olaya dair umutsuzluğu tetikler.
Bir diğer konu ise yaşanılan olayın üstünden geçen süre. Mülteciler üzerine yapılan bir çalışmada maruz kalınan travmatik yaşantıların üzerinden geçen sürenin travma sonrası büyümeyi etkilediği ortaya çıkmıştır. Olumsuz yaşam deneyimlerinin üstünden süre geçmesinin kişinin olgunlaşmasını olumlu yönde etkilediği ifade edilir. Belki de dikkatimizi çeken en önemli değişken umutsuzluktur. Umutsuzluk, kişinin artık değişimin olmayacağını kabul etmesi anlamına gelir. Artık pes etmek ve vazgeçmektir. Bu tür yenilgiler kişinin daha fazla içine kapanmasına neden olur. Diğer taraftan kendisini daha üzgün ve suçlu hissetmesine neden olur. Ancak kişinin umut düzeyi arttıkça travma sonrası büyüme düzeyi de yükselir. Çünkü içinde bulunduğu durumdan kurtulacağını, üstesinden gelebileceğini kendisine söyler.
Travma durumunun sonucunda kişi düşüncelerinin değiştiğini fark eder. Bu tür bilişsel yeniden yapılandırma kişinin düşünce sistemine göre olumlu ya da olumsu şekilde karşımıza çıkar. Eğer ki savunmasız ve kırılganlık şeklinde algılarda ve kontrolünde olmadığını kendisine söylerse suçlu olmadığını fark eder.
Çünkü yaşamın kontrolü her zaman bizde değildir. Bu tür farkındalıklar kişinin düşünce sisteminin değişmesini sağlar. Ayrıca daha önce hayatında önemsiz olarak gördüğü, dikkat etmediği pek çok konuya daha fazla dikkat etmeye başlar. Böylece yaşamı daha fazla takdir ederek travma sonrası büyümeyi gerçekleştirir.
Kriz durumu sonrasında kişi yaşamış olduğu durumu anlamlandırmaya çalışır. Her anlam kişinin stres ve kayıpla baş etmesine yardım eder. Bu tür olumsuz deneyimlerden sonra kimi insan içe kapanır, kimi insan ise birilerine daha fazla ihtiyaç duyar.İ
Eğer ki diğer kişilerle olumsuz deneyim açık açık konuşulursa bu aslında kişi için iyi bir şeydir. İçine kapanmadığını, kendisini suçlamadığını, mücadele etmeye çalıştığını gösterir. Böylece daha yüksek ve daha yoğun duygusal bağ gelişir. Diğer insanlara karşı kendisini daha yakın hisseder. Var olan sosyal ilişkileri daha anlamlı hale gelir.
Yaşanan olumsuz yaşam deneyimleri kişilere bir tecrübe katar. Bu tecrüte kişinin daha güçlü hale gelmesini sağlar. Böylece travma sonrası büyüme ve olgunlaşma gerçekleşir. Kişi, bu deneyimden önce kendi yeteneğini belki de bu kadar fark etmez. Ancak baş ettiği duygulara karşı mücadelesini gördüğünde kendisini taktir etmeye başlar. Böylece kişisel güç duygusu daha da gelişir.
Stresli yaşam koşulları sonucunda kişi bazı yerlerde maneviyat duygusuna yönelir. Bu yüzden travmatik olaylardan sonra dini ya da spiritüel sorgulama, ilgilenme artar. Daha yüksek bir varlığa olan inanç bu tür olumsuz deneyimlerden sonra artar. Böylece kişi başa çıkma mekanizması geliştirir. Bununla birlikte , dindar olmayan insanlar açısından bakıldığında onlarda da spirtüel açıdan bir gelişim dikkat çeker.
Travmatik yaşantılara dair EMDR Terapisi ya da BDT Terapisi almak için sitemizde yer alan online psikolog ve psikolojik danışmanlardan anında online terapi oluşturabilirsiniz.