Erteleme Alışkanlığından Kurtulmak Mümkün mü?
Kendinizi önemli işlerinizi sürekli ertelerken buluyorsanız ya da bir işe başlamadan önce; Bunu daha sonra yapabilirim? Genellikle zamanınızı önemli işlerle mi geçirirsiniz? Bir iş yapmaya başladığınızda hemen mola verir misiniz? İşe başlamak üzereyken benim için doğru zaman ve ruh hali değil haline girer misiniz? Ve işlerinizi son dakika ile mi yetiştirmeye çalışırsınız?
Bu sorulara cevabınız evet ise, yalnız değilsiniz. Eğer işlerimizi ertelemeye başladıysak ve günlük iş planımızı engelleyecek duruma geldiyse erteleme alışkanlığı ile karşı karşıyasınız demektir. İnsanların % 20’si erteleyici kişi olarak tanımlamaktadır.
Erteleme alışkanlığı; bağışıklık sistemini zayıflatır. Geceleri uyanık kalmanıza neden olur ve ilişkilerinizi olumsuz yönde etkileyebilir. Sorumluluklarınızı ertelemeniz, sevdiğiniz insanları kırılganlaştırabilir. Aynı zamanda erteleme alışkanlığı doğuştan değildir, sonradan kazanılan bir davranış çeşididir. Öğrenilerek kazanılan bir tepkidir. Erteleme alışkanlığı, değiştirilebilir bir davranıştır fakat kişi içten değişmeyeceği hissine kapılabilir. Ayrıca kendilerini gerçekten erteleyici kişiler olarak düşünen insanlar aslında yapılacaklar listesiyle kendilerini planlamış kişilerdir. Sorumluluklarını yapılacaklar listesine yazarlar ve zamanında yerine getirirler. Bu kişilerin planlı davranışlarını erteleme alışkanlıklarına sahip insanlarmış gibi düşünmek doğru değildir. Erteleme alışkanlığı olan kişiler yapılacak listesine sahiptir evet, önemli bir ayrım noktası var bunun yapılacaklar listesindeki sorumlulukların adım adım ertelenmesidir. Prof. Ferrari’ ye göre gerçek erteleme alışkanlığına sahip olan kişiler kendilerine 5 yalan söyler;
1. Kişiler görevlerini gerçekleştirmeye çalışırken görevlerini gözlerinde çok büyütürler.
2. Kişiler görevlerini tamamlamaya çalışırken küçümserler ve oyalanırlar.
3. Kişi gözünde büyüyen sorumlulukları karşısında gelecek günü, haftayı ve ayı nasıl geçirebileceğini düşünür ve bütün sorumluluklarını kenara itmeye başlar.
4. Kişi onca sorumluluğu arasında sadece bir tanesinde başarılı olduğu zaman kendisinin tüm işleri yapmış gibi hisseder.
5. Kişi eğer kendini iyi hissetmiyor ve o gün havasında değil ise çalışmak onun için optimaldir.
Erteleme alışkanlığı olan kişiler çoğunlukla oyalayıcı işler ile uğraşırlar ve ağır görev gerektirecek işler almazlar. Yani, bazı görevler masanın üzerinde adeta marine edilmişçesine beklerler ve daha ne kadar bekleyeceği bilinmez. Görev başarısızlıklarının kendi yetersizliklerinden değil, dış koşullardan olduğunu sayarak kendi öz imajını korumaya çalışır. Burada devreye self-sabotaj yani, kişinin başarısızlık beklentisi karşısında kendi performanslarını sabote ederek beklenen başarısızlık için geçerli bahaneler üretmesi devreye girmektedir. Öz imaja sabote edileceği vakit erteleme devreye girer ve yönetir. Erteleme niyet ve eylem arasındaki boşluktan faydalanarak kişinin erteleme davranışı gerçekleştirmesine sebep olur. Peki ama ertelemekte ki temel neden nedir? Neden erteme eylemi gerçekleştiririz biraz buna değinelim;
Birincil olarak, kişiler genellikle caydırıcı durumlar ile karşı karşıya kaldığında ertelemek isterler. Bizleri üzeceğini düşündüğümüz, etkileyeceğini düşündüğümüz durumlar.. Elimizdeki zorlu ya da caydırıcı bir görev bizi rahatsız hissettiriyor ve biz bu rahatsız olumsuz duygularımız ile karşılaşmak istemiyoruz. Şuan iyi hissetmek istiyorum deyip görevi önümüzden kaldırarak erteliyoruz. Sonunda, uzun vadeli bir hedeflerimiz erteleme davranışımızdan dolayı sabote edilmiş oluyor.
İkinci olarak, niyetlerimizin belirsiz ve zayıf olması, bizlerin sık sık ertelememize neden oluyor. Örneğin; görevimi gerçekleştirmek adına kendimi iyi hissetmiyorum ‘Bunu bu hafta yapacağım’ ya da ‘Bunu daha sonra yapacağım’ gibi benzeri muğlak cümleler kurarız.
Üçüncü olarak, bizler günlük çalışmamızda çok kolay bölünebiliyor hatta bazılarımız düşünmeden hareket edebiliyoruz. Olay bir e-postama bakayım ile başlıyor devamında bir bakmışız facebook sayfa güncellememiz, öz-çekim ile sanal ortamda şu anımızı belirtmemiz, twitter tt’leri, uygulama güncellemesi, tarif bulmak, blog gezmek derken…. Bu sadece bir dakika ile başlamıştı ‘Üzgünüz ama günümüz nereye gitti?’
Peki, Erteleme alışkanlığımızı nasıl saf dışı bırakabiliriz? Uygulayabileceğimiz yöntemler nelerdir? İşte bizlere bu alışkanlığımızdan kurtulmamıza yardımcı olabileceğini belirlediğimiz 4 yöntemimiz
1-Belirsizlik ve dikkat dağıtıcılığı azaltın; Yapacağınız görevleri ya da işleri planlayın. Plana koymak bir şeydir, eyleme geçmek başka bir şey. Plana ve niyete koyduğumuz görevlerimize hedef ve anlam belirlemediğimiz zaman görevlerimiz caydırıcı hale gelir. Hedefini belirlemediğimiz görevi yapmak istemeyecek ve devreye erteleme davranışımız girecektir. Olasılıkla görev üzerinde oyalanacağız. Bu yöntemde amaç, Evet önümde şuan bu işim var ve şimdi ona odaklanmalıyım. Etrafınızda dikkat dağıtacak şeyleri kaldırın ve belirsizliği bir kenara koyun. Kendinizi işinizi tamamlaya çalışırken, yapabildiğiniz kadar çevreden uzaklaştırın. Çünkü şuan odak noktanız tamamlamanız gereken hedeflediğiniz göreviniz. İradenizi ve dikkatinizi güçlendirin, baskı yapmayın. İradenizle konuşun ve onu bunu yapabileceğinize ikna edin.
2-İradenizi güçlü kılın; Yapılan birçok araştırma iradenin kaslar gibi olduğu göstermektedir. İrademizi baltalayarak kullanırsak bu durum kısa sürede kendi davranışlarımızı düzenlemekte bizleri kontrolsüz hale getirir. Yani görevlerimiz üzerinde irademizi kullandığımız zaman ona olan bağlılığımız için kendimize sürekli görevin bizim üzerimizdeki değerini hatırlatmamız gerekir. Kendimize olumlu olmamız irademizi güçlendirecektir. Ayrıca, erteleme alışkanlığına sahip kişiler, diğer insanlara göre daha olumlu düşünceye sahiptirler.
3-Yapılacaklar listesi oluşturmak; Yapmanız gereken görev ya da işlerin listesini oluşturun. Listeyi oluştururken öncelik sırasına önem verin. Görevinizi parça parça tamamlayın. Bir puzzle tamamlıyor hissi ile adım adım ilerlerseniz, her parçanın bitimi sizi motive edip işinizi bitirmenizde devamlılığınızı sonuna kadar destekleyecektir. Ayrıca gerçekçi görevler belirleyip listenize ekleyin. Yapamayacağınız görevler listeniz için gereksiz kalabalık ve sizin içinde gözünüzün korkmasına neden olabilir. Kendinize karşı dürüst olun! Listenizdeki görevlerinizi yapamayacağınızı düşündüğünüzde ortadan kaldırmayın. Ayrıca ,erteleme alışkanlığı olan kişilerin zaman tahmin etmesi diğer kişilerde farklı değildir.
4- Kendinizi ödüllendirin; Planladığınız görevlerinizi ya da işlerinizi tamamladığınız zaman kendinizi ödüllendirin. Sizi mutlu edeceğini düşündüğünüz ödüller belirleyin ve uygulayın. Kendinize vermiş olduğunuz ödülünüz sizi bir sonraki işinize ya da görevinize karşı motive edecektir. Zamanınızı paylaşmayı hoşlandığınız sevdiğiniz kişilerle birlikte etkinlik yaparak da kendinizi ödüllendirmiş olursunuz. Böylelikle aktif ve etkili bir işin tamamlamanın ertesi kişilerle iletişimde bulunmak sizlere iyi gelecektir. Unutulmaması gereken bir nokta ödüllerinizi her zaman yeteri kadar dozda kullanın. Çünkü bir sonraki ödülünüz de daha maymun iştahlı davranmanıza neden olabilir.
Kaynaklar;
– Timothy Pychyl
– Hara Estroff Marano
Psk. Tuğba ÖZYÜREK
Yayınlanma: 21.09.2020 07:29
Son Güncelleme: 21.09.2020 07:29
Bunları da sevebilirsiniz...
Aldatma, bir ilişkide karşı tarafın güvenini sarsan ve duygusal bir yaralanmaya yol açan derin bir ihanet hissiyle bağlı bir deneyimdir. Çoğu zaman, aldatmanın ardından bir ilişkiye devam etmek zor gibi görünse de, doğru adımlar ve şeffaf bir çabayla affetmek ve yeniden bağlantı kurmak mümkün olabilir. Bu yazıda, aldatma sonrası affetme süreciyle başa çıkmak için izlenebilecek yolları inceleyeceğiz.1. Aldatma Sonrası İlk Tepkiler: Kendinizi AnlamakAldatmanın hemen ardından ortaya çıkan şok, kızgınlık, üzülme ve kafa karışıklığı gibi duygular son derece doğal ve insani bir tepkinin parçasıdır. Bu süreçte:Kendi duygularınıza alan tanıyın: Hangi duyguları yaşadığınızı anlamak için kendinize zaman verin. Üzülmek, kırgın hissetmek veya köşkünlük duyumsamak normaldir.Bir karar vermek zorunda olmadığınızı hatırlayın: İlişkiyi devam ettirip ettirmeme konusunda aceleci bir karar almak zorunda değilsiniz. Kendinize düşünme ve süreci anlamlandırma zamanı tanıyın.2. Güveni Yeniden Kurmak: Zorlu ama MümkünAldatmadan sonra en büyük zorluklardan biri, kaybolan güveni yeniden inşa etmektir. Güvenin tekrar kurulması zaman alabilir ve tarafların her ikisinin de yoğun çabasını gerektirir.İçten bir özür: Aldatma eylemini gerçekleştiren tarafın samimi bir şekilde özür dilemesi çok önemlidir. Bu özür, yalnızca bir sözde değil, aynı zamanda eylemlerle de desteklenmelidir.Açıklık ve şeffaflık: Güveni yeniden tesis etmenin en etkili yollarından biri, gelecekte şeffaf bir iletişim sürdürmektir. Bu, hem duygusal hem de fiziksel anlamda sadakat taahhüdünü kapsar.3. Profesyonel Destek Almayı DeğerlendirinBir ilişkide aldatmanın yarattığı hasarla başa çıkmak, bazen bireysel veya çift terapisi gibi profesyonel yardımları gerektirebilir.Çift terapisi: Bir çift terapisti, aldatmanın temel nedenlerini ve etkilerini anlamaya yardımcı olabilir. Aynı zamanda, yeniden bağlantı kurma yolları önerir.Bireysel terapi: Aldatılan kişi, bireysel olarak duygularını ve yaşadığı travmayı anlamlandırmak için bir terapiste başvurabilir. Bu, iyileşme sürecini hızlandırabilir.4. Affetmenin Anlamını KavrayınAffetmek, yaşanan şeyleri tamamen unutmak veya onaylamak anlamına gelmez. Aksine, affetmek, duygusal yüklenmeleri serbest bırakma ve kendi iyiliğiniz için bir adım atma eylemidir.Affetmek sizin ıyiliğiniz içindir: Affetme, diğer kişiyi mazur görme anlamına gelmez. Bunun yerine, kendi duygusal sağlığınız ve huzurunuz için yapılan bir eylemdir.Zamanınıza saygı duyun: Affetme süreci hızlı bir şekilde gerçekleşmez. Kendi hızınızı belirlemek ve aceleci olmamak önemlidir.5. Yeni Bir Temel OluşturunAldatma sonrası, ilişkinin tamamen yeni bir temele oturtulması gerekebilir. Bu, hem bireylerin hem de çiftin birlikte yapması gereken çalışmaları kapsar.Beklentileri ve sınırları belirleyin: Gelecekte benzer sorunların yaşanmaması için çiftler, birbirlerinden ne beklediklerini açıkça ifade etmelidir.Pozitif deneyimler yaratın: Olumlu anılar oluşturmak, ilişkinin iyileşmesine yardımcı olabilir. Birlikte vakit geçirmek, yeni aktiviteler denemek ve paylaşımlar yapmak bu süreci destekler.6. Kendi Değerinizi HatırlamakAldatma sonrası, kişisel değerinizi sorgulamanız olağandır. Ancak, bu süreçte kendi değerinizi fark etmek ve kendinize önem vermek, iyileşme yolunda kritik bir adımdır.Kendi özsaygınızın farkına varın: Aldatma, sizin yetersiz olduğunuz anlamına gelmez. Bu durum, diğer tarafın yanlış kararlarıyla ilgilidir.Kendi hedeflerinize odaklanın: Kendi bireysel hedeflerinizi belirlemek ve bu hedeflere yönelmek, yaşadığınız olumsuz deneyimlerin etkisini azaltabilir.7. Karar Alma ZamanıSonunda, aldığınız yaraların şifalandığını hissettiğinizde, ilişkiyi sürdürüp sürdüremeyeceğiniz konusunda bir karar vermeniz gerekebilir.Duygularınıza ve mantığınıza danışın: Kalp ve zihin arasında bir denge kurmaya çalışın. Bu kararın sizi ve geleceğinizi nasıl etkileyeceğini değerlendirin.Mutlu olup olmayacağınıza odaklanın: İlişkide mutlu olup olamayacağınız, kararınızda belirleyici bir faktör olacaktır.8. Aldatmanın Kökenlerini AnlamakAldatma eylemi, genellikle daha derin sorunların bir belirtisi olabilir. Bu sorunlar bireysel, ilişkisel veya her iki düzeyde de olabilir.Bireysel faktörler: Aldatan kişinin kendi duygusal eksiklikleri, kötü iletişim becerileri ya da başka psikolojik sorunlar bu davranışın altında yatan nedenler olabilir.İlişkisel faktörler: İlişkideki duygusal uzaklık, iletişim eksikliği ya da bağlılık sorunları aldatmaya zemin hazırlayabilir.Bu kök nedenleri anlamak, benzer bir durumun tekrarını önlemek ve ilişkiyi daha sağlam bir temele oturtmak için önemlidir.9. İleriye BakışAldatma sonrası bir ilişkide devam etmeye karar verdiyseniz, geleceğe umutla bakabilmek önemlidir. Bu süreçte şu noktaları dikkate alabilirsiniz:Geçmişi takıp kalmayın: Aldatma, ilişkinin bir parçası olarak kabul edilip geride bırakılmalıdır. Sürekli geçmişe dönüp aynı meseleleri gündeme getirmek, iyileşmeyi zorlaştırabilir.Birlikte yeni hedefler belirleyin: Geleceğe yönelik ortak hedefler belirlemek, ilişkiyi daha anlamlı hale getirebilir.Sabırlı olun: Affetme ve yeniden bağlanma zaman alabilir. Bu süreçte hem kendinize hem de partnerinize karşı sabırlı olmanız önemlidir.Son SözAldatma sonrası affetme süreci, birey ve çift olarak büyümek için zorlayıcı ancak bir o kadar da dönüştürücü bir fırsat sunar. Affetmek, hataları göz ardı etmek ya da yaşanan acıyı küçümsemek anlamına gelmez; aksine, kendi duygularınıza değer vererek ve ilişkinizin temelini yeniden inşa ederek ilerlemeyi seçmek demektir. Bu süreçte, karşılıklı sorumluluk almak, empati kurmak ve dürüst bir iletişim geliştirmek çok önemlidir. Her iki taraf da kendi içsel yolculuğunu yaparken, ilişkinin geçmişteki dinamiklerini anlamak ve gelecekte daha sağlıklı bir bağ kurma yollarını keşfetmek mümkündür.Unutulmamalıdır ki, affetmek yalnızca çift için değil, bireyin kendisi için de bir şifa sürecidir. Duygusal yaraları sarmak zaman alabilir, ancak bu süreçte sabırlı ve kendinize karşı şefkatli olmak büyük önem taşır. Affetmek, her zaman ilişkiye devam etmek anlamına gelmez; bazen bağışlamak ve yolları ayırmak da en sağlıklı seçim olabilir. Ancak hangi yolu seçerseniz seçin, bu sürecin sonunda duygusal gücünüzün ve dayanıklılığınızın arttığını fark edeceksiniz.Sonuç olarak, aldatma sonrası affetmek, bir ilişkinin krizden çıkıp yeniden yapılanmasına veya bireylerin kendi hayatlarında yeni bir sayfa açmasına olanak tanıyan bir dönüm noktasıdır. Bu zorlu süreci, hem kendiniz hem de ilişkiniz için bir öğrenme ve gelişim fırsatı olarak görmek, daha güçlü ve bilinçli bir geleceğe adım atmanıza yardımcı olabilir. Önemli olan, duygularınıza kulak vermek, ihtiyaçlarınızı anlamak ve kendi değerinizin farkında olarak hareket etmektir. Her iyileşme süreci eşsizdir ve sizin de bu yolda kendinize özgü bir yol haritası oluşturmanız mümkündür. Yazıyı Oku
Uzman: Selin ARSLANYayınlanma: 14.01.2025
Kişiler arası ilişkilerimizde, diğerinin bize yönelik davranışları ve tercihleri nedeniyle olumsuzluklar yaşayabiliyoruz. Romantik partnerimizin bizi arama sıklığının daha çok olmasını, bizimle daha az tartışmamasını ya da daha sık bizimle buluşmasını isteyebiliyor; fakat bu isteğimize partnerimize bunu açıkça ve defalarca ifade etmemize rağmen karşılık bulamadığımız zamanlarla karşılaşabiliyoruz. Öte yandan; çocuğumuz bir yaramazlık yaptığında nasıl davranırsak bu davranışının azalmasını sağlayabileceğimize ilişkin birtakım soru işaretlerimiz olabiliyor. Ona bir ceza mı vermeli, ödüllendirmeli mi, nötr mü kalmalı, nötr kalınırsa ne olmalı gibi birçok soruyla yani iç sesimizle cebelleşebiliyoruz. Aferin demek önemli biliyoruz, sınırlar olmalı biliyoruz. Son zamanlarda cezanın kötü bir şey olduğunu da öğrendik, kimi zaman uyguluyor kimi zaman uygulayamıyoruz ve pek ayırt edemiyor, ne yapacağımıza karar veremiyoruz sanki. Bilişlerimizi, motivasyonumuzu ve inançlarımızı bir kenara koyduğumuzda, her konuda işimize yarayacak Pavlov formüllerini iyice sindirmek,21. Yüzyılda halen oldukça önemli. Tam da bu noktada bahsetmek istediğim önemli bir yaklaşım var: Uygulamalı Davranış Analizi (UDA). UDA, davranışçılık yaklaşımının aile, arkadaşlık ve romantik ilişkilerimizde olumlu ve olumsuz pekiştirme yoluyla işleri nasıl daha kolay yoluna koyabileceğimizi gösteriyor. Bu yöntem, kişiler arası iletişimlerinizdeki diğerinden kaynaklı istenmeyen davranışlara bir ket vurmak, azaltma eğilimine ön ayak olmak gibi. Kişilik değişikliği yapmamızın ve bir başkasının tercihlerini tümüyle değiştirmemizin imkansız olduğu ve değiştiremeyeceklerimiz kümesinde olduğundan da hareketle; bir diğerine karşılık kendi davranışlarımızı düzenlediğimizde diğerinin de davranışının değişiminde rol almamız mümkün. Önce kendimiz; ve sonra diğeri.Size biraz bu yöntemden ve ilişkilerinize nasıl uygulayabileceğinizden bahsedeceğim.Bilmemiz gereken ilk bilgi, evet, ceza vicdani gelişimi azalttığı gerekçesiyle kaçınmamız gereken bir şey.Ceza, var olan istenmeyen davranışı kısa vadede azaltsa da, cezayı koyan otoritenin olmadığı durumlarda istenmeyen davranışın sürdürülmesi ya da daha sık gerçekleşmesi sonucunu ortaya çıkarabilir. Çünkü ceza verilen kişi, kendini suçlu ve öfkeli hissedecek, isyankar davranma arzusunda olacaktır. Örneğin; arkadaşını ısırdığını gördüğümüz çocuğumuza duvar kenarında tek ayak üzerinde durma cezası verirsek, arkamızı döndüğümüzde çocuğumuzun arkadaşını ısırmak için fırsat kollaması oldukça olasıdır. Burada var olan sisteme negatif ve suçlayıcı “Tek ayak üzerinde durma eylemi” nin eklendiği, uzun vadede ise bu davranışın istenmeyen davranışı arttırmaya neden olması olası olacaktır. Bir diğer örnekle; erkek arkadaşınıza sizi arayıp sormadığı için trip atmak da sisteme negatif ve suçlayıcı bir unsurun eklenmesini içerir. Erkek arkadaşınız, şikayet ettiğiniz arayıp sormama davranışını, bir süre gerginlikten kaçınma kaynaklı olarak bırakabilir ve ilgisini sürdürebilir. Fakat; uzun vadede erkek arkadaşınızın uzaklaştığını ve ilişkiden koptuğunu görmeniz oldukça olasıdır. Yani siz azalmasını beklerken, trip atma cezasının istenmeyen davranışın sıklığının artmasına neden olduğunu görebilirsiniz. Var olan sisteme unsur ya da unsurların eklenmesi; böylece istenen davranışın sıklığının artması diye bir olasılığımız da vardır. Bu olasılığa “Olumlu pekiştireç” diyoruz. Olumlu pekiştireçler, sisteme unsur eklemeyi ve bu unsurun da etkisiyle istenen davranışın azalmasını sağlayan; yanı sıra arkamızı döndüğümüzde davranış değişikliğine neden olmayacağını bildiğimiz değişimi yaratan, asıl faydalanmamız gereken olarak ifade edilebilirler. Çocuğunuzun kazanmasını düşündüğünüz davranışlar için pekiştireçleri kullanabilirsiniz. Örneğin; çocuğunuzun alnına başarıyla tamamladığı ödevin ardından yıldız yapıştırmak, onu bu başarısı için birlikte dondurma yemeye götürmek ya da sinemaya götürmek olumlu pekiştireç örneğidir. Böylece bir sonraki başarısında, çocuğunuzun ödevi yapmak için daha motive olduğunu görebilirsiniz. Bir başka örnekle; eşiniz romantik ihtiyaçlarınıza tam da sizin istediğiniz ölçüde karşılık verdiğinde, mesela romantik bir ortam hazırlayıp size yemek yaptığı bir durumda; sizin de onun romantik ihtiyaçlarına karşılık verecek şekilde davranmanız bir ödül olabilir. Bir sonraki yemeği siz hazırlayabilir, hep şikayetçi olduğunuz maç gününde şikayet etmekten vazgeçerek onun konfor alanına katkı sunabilirsiniz. Böylece bu olumlu davranışın sıklığının artmasına katkı sunabilirsiniz.Olumsuz pekiştireç kullanımı ise, sistemden bir şeyler eksilterek istenmeyen davranışı azaltmayı hedefleyen, istenen davranışın sürdürülmesine hizmet eden bir yöntemdir. Örneğin; çocuğunuz ödevini tamamlamayı reddettiğinde rutininde severek yapmakta olduğu bir etkinliğin süresini azaltmanız ya da sistemden çıkarmanız; ödevi yapma eğilimini arttıracaktır. Bu bağlamda, ebeveynlerin tutarlı olması, yapılması istenen davranışa ilişkin sürekli olmayan, yeterli ölçüde ve uygun açıklamalar sunmaları, dürüst olması, karşılaştırma yapmaması gibi pek çok faktörün etkili olabileceğini hatırlatmakta da fayda var. Bir başka örnek; her aradığınızda telefonlarınıza çıkmayan arkadaşınızın bu istenmeyen davranışına, bu sefer onu aramayı azaltarak karşılık vermeniz ya da yerine başka bir arkadaşınızı aramayı seçmeniz, onu cezalandırmadığınız, var olan sistemi bağlama ve koşullara uygun olarak düzenlediğiniz anlamına gelir. Arkadaşınızla görüşmeyi sürdürür; fakat onun bu davranışı çerçevesinde özsaygınızı da koruma ihtiyacınızın bir neticesi olarak var olan davranışınızı düzenlersiniz. Burada da kişilerin doğru iletişim kurmaları, duygulanımları, bilişleri, duygu düzenlemeleri gibi birçok faktör söz konusu olacaktır.Bir diğer önemli olan da, ödül olarak algılamasını istediğimiz şeyleri belirlemektir. Ödül olarak belirlediğimiz şeyler, bireyler için daha değerli ve arzulanan şeyler olacağı için neyi arzulamalarını istiyorsak uygun ölçüde bu şeyleri ödül olarak seçebiliriz. Örneğin; eğer fazladan televizyon izlemeyi ya da bilgisayarda oyun oynamayı çocuğunuza ödül olarak sunarsanız, aynı zamanda televizyon izlemeyi ya da bilgisayar oyunu oynamayı onlar için istenen haline getirmiş olursunuz. Davranışçılıktan şimdilik bu kadar. Pekiştiremediklerimiz için gelsin bilişler, gelsin duygular! Sizlere Notum: Uygulamalı Davranış Analizi (UDA)' ni, yaşamınıza aktardığınızda yaşamlarınızda nasıl bir farklılık yaratacağını siz de göreceksiniz. Bu yöntem bağlamında, ilişkilerinizdeki istemediğiniz davranışlara dokunuşlarda bulunmak isterseniz, hadi randevu oluşturalım, analiz edelim, farkı hissedin.Uzm. Psk. Özge Engin Yazıyı Oku
Uzman: Özge ENGİNYayınlanma: 11.05.2021
Son dönemlerde dünyada olduğu gibi ülkemizde de boşanma oranlarında artış görülmektedir. Sosyolojik bir olgu olan boşanmanın ekonomik, psikolojik, kültürel ve toplumsal birçok nedeni olabilir. Boşanma sürecine çocuk açısından bakıldığında bağ kurduğu iki insana bundan sonraki hayatında eşit olarak ulaşamamak çocuğun dünyasını ikiye bölebilir. Ebeveynler açısından ise boşanma; kendilerine yeniden bir hayat kurma, çocuklarıyla ve eski eşiyle yeni ilişki biçimleri oluşturma, maddi zorluklar ve sosyal ilişkilerdeki değişiklik anlamına gelmektedir. Bu yeni düzene alışmak aile üyeleri açısından elbette kolay olmayacaktır çünkü boşanma her ne kadar planlayarak verilen bir karar olsa da kişileri duygusal ve psikolojik olarak etkiler.Çocuğun bakış açısından gerçekleşebilecek en olası iyi durum, tarafların birbirine karşı düşmanlık göstermeden ayrıldığı, ortak bağları olan çocukları için birbirleri ile iletişim kurabildikleri ve çocukları ile olan ilişkinin olumlu şekilde devam etmesine gayret ettikleri bir ortamdır.Çünkü boşanan anne ve baba değil eşlerdir. Bu sebeple anne-baba rolleri kaldığı yerden devam etmektedir.Boşanma Kararı Çocuğa Nasıl Açıklanmalı?·Eğer mümkünse boşanma kararını anne baba ortak karar verdikleri zaman da birlikte vermelidirler değilse ortak kullanılacak bir dille çocuğa süreç anlatılmalıdır. Anlatım sırasında fazla detay vermemek ve çocuğun yaş düzeyine uygun açıklamalar yapmak önemlidir.·Kararı açıklarken dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan bir tanesi tarafların bir birine karşı suçlayıcı cümleler kurmaktan kaçınmasıdır.‘Baban beni çok üzdüğü için’ ya da ‘annen beni aldattığı için’ boşanıyoruz demek yerine; olayla ilgili ayrıntı vermeden ‘biz artık eskisi gibi iyi anlaşamıyoruz ve ayrılmaya karar verdik ama bu durum senin annen ya da baban olmaya devam etmemize engel değil, her zaman senin yanında olmaya devam edeceğiz’ diyebilirsiniz.·Süreçte çocukların en büyük merakı bundan sonra ki hayatında ne gibi değişiklikler olacağıdır. Kiminle kalacak, diğer ebeveynini ne sıklıkla görecek, okulu değişecek mi..vb konularda net bir cevaba ihtiyacı vardır.·Çocuklar boşanmanın anne ya da babasından birinin tamamen onun hayatından çıkmak anlamına gelmediğini, her zaman anne-baba olarak onu sevmeye ve korumaya devam edeceğinizi söylemenize ihtiyaç duyarlar. Özellikle okul öncesi dönem ve ilkokul dönemindeki çocuklar net açıklamalar ve bilgilendirmeler yapılmadığında boşanma durumu için kendilerini suçlama eğiliminde olabilir. Bu durumun yaşanmaması içinanne ve baba süreci anlattıktan sonra mutlaka çocuğun duygu ve düşüncelerini dinlemeli ve kaygılarını anlamaya çalışmalıdır.Boşanmanın Çocuk Üzerindeki Psikolojik EtkileriBu konuda sayısız araştırma vardır.Hepsinin birleştiği önemli noktalardan bir tanesi boşanmanın şekli ve nedeninin çocuğun bu durumdan ne kadar etkileneceğini belirlemesidir.Boşanmış ailelerde anne baba arasında devam eden çekişmelerin olması çocukta oluşacak kaygı ve depresyonu tetikler. Süreç esnasında ve devamında öfke, çökkünlük, okul başarısında düşüş, korku vb ruhsal uyumsuzluklar görülebilir. Ancak boşanma çocukların psikolojik uyumunu olumsuz etkileyen tek faktör değildir, çatışmaların olduğu bir ailede büyüyen çocuklarda da benzer etkiler gözlenebilir.Diğer önemli nokta boşanma sonrasında çocuğun genel olarak anne ile yaşaması sebebiyle anne-çocuk ilişkisinin daha fazla korunmaya devam etmesiyle, evli ailelerdeki anne-çocuk ilişkisine biraz daha fazla benzeyebilir. Bunun aksine eskiden olduğu gibi babasıyla sık sık paylaşım içinde olamayan çocuk ve baba arasındaki ilişki olumsuz yönde etkilenebilir. Süreçteki olumsuz etkileri minimuma indirebilmek için anne ve babanın iş birliği önemlidir. Tarafların iletişim kurmakta zorlandığı çatışmalı durumlarda bir uzmandan yardım almak sürecin hem çocuk hem ebeveynler açısından daha sağlıklı atlatılmasına olanak sağlayacaktır.Klinik Psikolog Fulya KÖKDEN Yazıyı Oku
Uzman: Fulya KÖKDENYayınlanma: 23.10.2020