
Sevgili danışanlar,
Çalıştığım Konular
Biliyorum ki hepimizin 'duyulmaya' ve 'anlaşılmaya' ihtiyaç duyduğu anlar var. Psikolojik danışma sürecini, tam da bu zorlu anlarda kendimize verebileceğimiz en anlamlı armağanlardan biri olarak görüyorum. Bu süreç, günlük hayatta sizi zorlayan, kötü hissettiren ve belki de sıkışmış hissettiren duygu, düşünce ve davranış kalıplarını güvenli bir alanda yeniden keşfetme yolculuğudur. Danışmada asıl hedef, sizin kendinizi daha iyi tanımanız ve sorunlarınızın kökenine dair derin bir farkındalık kazanmanızdır. Unutmayın, bu yolculuğun başrolü her zaman sizsiniz. Benim rolüm ise bu süreçte size eşlik etmek, o güvenli alanı korumak ve kendi çözümlerinizi bulmanıza yardımcı olmaktır. Alanımda sürekli kendimi geliştirme ve yeni eğitimler alma çabamın tek bir nedeni var: Sizin yolculuğunuza en doğru ve güncel yaklaşımlarla eşlik edebilmek. Hazır olduğunuzda, sizi yargılamadan dinlemek için buradayım...
Hacettepe Üniversitesi - Lisans - Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi - Yüksek Lisans - Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik
İşaret Dili Eğitimi (120 Saat) - Meb - 15.5.2018
Mindfulness Bilinçli Farkındalık Eğitimi (7 Hafta) - Aylin Caner Ataman - 11.1.2021
Afet Psikolojisi - Global Enstitü - 1.11.2021
Uyum Güçlüğü Gösteren Çocuklar - Global Enstitü - 16.7.2021
Ev Ve Aile Danışmanlığı Eğitimi- (34 Saat)- - Ev Okul Derneği - 9.12.2021
Sağlıklı Çift İlişkisi- Çiftlerle Nasıl Çalışırız - Paradoks Psikoloji - 6.1.2022
Mindfulness Akşamları Serisi (9 Hafta) - Ev Okul Derneği - 19.11.2021
Şefkatli Zihin Eğitimi - Zeynep Selvili - 18.3.2022
Sevgi Dolu Nezaket Eğitimi (4 Hafta) - Aylin Caner Ataman - 10.11.2022
Öz Şefkatin Gücü Eğitimi - Zeynep Selvili - 9.9.2022
Aile Danışmanlığı Sertifikası (1000 Saat) - Karatay Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi - 22.1.2025
Oyun Danışmanlığı Eğitimi - Life Psikoloji - 10.12.2022
Çift Danışmanlığı Eğitimi (4 Oturum) - Newspdr - 20.12.2022
"Hayır" Diyememek: Sağlıklı Sınır Çizememenin Psikolojik Kökenleri ve Etkili Çözüm Yolları"Hayır" demek, bireyin kendi özerkliğini, ruh sağlığını ve yaşam kalitesini koruyabilmesi için hayati öneme sahip, temel bir psikososyal beceridir. Ancak modern psikoloji ve ilişki dinamikleri üzerine yapılan çalışmalar, pek çok insanın bu kritik kelimeyi söylemekte büyük zorluk çektiğini göstermektedir. Bu zorluk, genellikle aşırı empati sahibi, başkalarının beklentilerine aşırı öncelik veren ya da çocuklukta sağlıklı sınır koyma örüntüleri geliştirememiş bireylerde gözlemlenir. Sınır koyma eksikliği, kişinin kendi ihtiyaçlarını ihmal etmesine, aşırı sorumluluk yüklenmesine ve nihayetinde psikolojik stres, tükenmişlik ve ilişkisel doyumsuzluğa yol açan bir döngü yaratır.Sınır Koyma Eksikliğinin KökenleriSınır koyma yeteneğinin gelişimi büyük ölçüde erken dönem yaşam deneyimlerine dayanır. Lammers (2019), çocukluk döneminde ebeveynlerin sergilediği belli başlı örüntülerin, bireyin ileriki yaşamında "hayır" deme becerisini olumsuz etkilediğini vurgular:Aşırı Koruyucu Ebeveyn Yaklaşımları: Çocuklarına kendi başlarına karar verme ve sınır çizme fırsatı tanınmayan bireyler, yetişkinlikte de başkalarının talep ve beklentilerine karşı kendi alanlarını savunmakta zorlanırlar. Kendi ihtiyaçlarının geçerliliğini öğrenemezler.Aşırı Eleştirel Ebeveyn Yaklaşımları: Hata yaptığında veya ebeveynlerinin beklentilerine uymadığında sert eleştiriye maruz kalan çocuklar, reddedilme ve sevgiyi kaybetme korkusu geliştirirler. Bu korku, yetişkinlikte başkalarını memnun etme (people-pleasing) davranışına ve "hayır" demenin getireceği olası çatışmadan kaçınmaya neden olur.Duygusal İhtiyaçların Geçersiz Kılınması: Çocuğun duygusal ihtiyaçları sürekli olarak görmezden gelindiğinde veya ebeveynin ihtiyaçlarına tabi kılındığında, birey kendi duygularının ve ihtiyaçlarının ikincil olduğunu öğrenir. Bu, başkalarının taleplerini kendi ihtiyaçlarının önüne koyma eğilimini pekiştirir.Bu erken dönem yaşantıları, bireyde Reddedilme Korkusu (Fear of Rejection) ve Çatışma Kaçınma (Conflict Avoidance) gibi temel şemaların yerleşmesine neden olur. Dolayısıyla "hayır" demek, bilinçaltında sevgiyi veya ait olmayı kaybetme riski olarak algılanır.Sınır Çizememenin Psikolojik ve İlişkisel MaliyetleriSınır koyma becerisinin eksikliği, bireyin psikolojik dayanıklılığını aşındıran ciddi sonuçlar doğurur (Roth & Cohen, 2021):Duygusal Tükenmişlik (Burnout): Sürekli olarak başkalarının taleplerini kendi kaynaklarının önüne koymak, enerji ve duygusal rezervlerin tükenmesine yol açar. Bu durum, Maslach'ın tükenmişlik modeline uygun olarak, yüksek duygusal yorgunluk hissi ile sonuçlanır.Gizli Öfke ve Pişmanlık: "Evet" denilen her istenmeyen talep, bireyde biriken gizli bir öfkeye dönüşür. Zamanla bu öfke, pasif-agresif davranışlar, ilişkiden soğuma veya depresif belirtiler olarak ortaya çıkabilir.Değersizlik Hissi: Kendi ihtiyaçlarını sürekli göz ardı eden birey, zamanla kendisine değer vermediği mesajını hem kendisine hem de çevresine verir. Bu durum özsaygı düzeyini düşürür.İlişkisel Dengesizlik: Sınırları olmayan ilişkilerde güç dengesizliği oluşur. Talepte bulunan kişi sınırların ihlal edilebileceğini öğrenirken, "hayır" diyemeyen kişi istismar edilme riskiyle karşı karşıya kalır.Sınır Koyma Becerilerini Geliştirme YollarıSınır koyma, öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir beceridir. Bu süreç, bireyin hem kendisiyle hem de çevresiyle olan ilişkisini yeniden yapılandırmasını gerektirir.1. Öz Farkındalık ve İhtiyaçları TanımaSınır koymanın ilk adımı, kendi kişisel değerlerini, önceliklerini ve duygusal ihtiyaçlarını belirlemektir. Birey, hangi aktivitelerin kendisine enerji verdiğini (ya da aldığını), ne kadar zamanın kendisine ait olması gerektiğini netleştirmelidir. Bu netlik, hangi taleplere "hayır" denileceğini doğal olarak belirler.2. “Hayır”ı Yeniden Çerçevelemek (Reframing)"Hayır" kelimesi, suçluluk veya bencillikle ilişkilendirilmek yerine, saygı ve kendine değer verme eylemi olarak yeniden kavranmalıdır. Bir talebe "hayır" demek, o kişiye değil, o anki talebe "hayır" demektir. Lammers (2019), "Hayır" demenin, "Evet, bu benim sınırımdır ve değerlerim için önemli" anlamına geldiğini kabul etmenin önemini vurgular.3. Etkili ve Güvenli İletişim TeknikleriSınırların iletilmesi sırasında iddialı (assertive) iletişim stratejileri kullanılmalıdır:Netlik ve Doğrudanlık: Sınırı dolandırmadan, net bir dille ifade etmek ("Şu anda o görevi alamam").Gerekçe Sunma Zorunluluğundan Kaçınma: Detaylı bahaneler sunmak yerine, kısa ve kesin bir ifade kullanmak ("Hayır, bugün için başka planlarım var")."Sandviç Tekniği": Reddi yumuşatmak için kibar bir açılış, ardından net sınır ve isteğe bağlı olarak alternatif bir öneri sunmak (Örn: "Yardım teklifin için teşekkür ederim (pozitif), ancak bu hafta sonu işi bitiremem (sınır). Gelecek hafta yardım edebilirim (alternatif)").4. Profesyonel Destek AlmakSınır koyma konusunda köklü zorluklar yaşayan bireyler için profesyonel psikolojik destek almak, genellikle en etkili çözümdür. Terapötik süreçte kişiler, özellikle Şema Danışmanlığı veya Diyalektik Davranış Danışmanlığı gibi yaklaşımlarla, çocuklukta yerleşmiş olan reddedilme ve terk edilme şemalarını çalışabilirler. Danışman rehberliğinde, sağlıklı sınırlar oluşturma, çatışma yönetimi ve etkili iletişim stratejileri üzerine çalışılarak daha doyurucu ve sağlıklı ilişkiler kurma becerileri kazanılır.Sonuç"Hayır" diyememek, bireyin kendi hayatının direksiyonunu başkalarının eline vermesi anlamına gelir. Sınır koyma becerisi, bireyin psikolojik dayanıklılığını artırır ve hem kendisine hem de ilişkilerine saygı gösterdiğinin bir göstergesidir. Sınır koyma, bir saldırganlık eylemi değil, bir öz-koruma eylemidir. Bu becerinin kazanılması, kişinin kendisiyle barışık olmasını, aşırı sorumluluk yükünden kurtulmasını ve böylece hem kişisel hem de sosyal ilişkilerinde daha doyurucu ve sağlıklı deneyimler yaratmasını sağlayan temel bir adımdır. KaynakçaLammers, J. (2019). The psychology of saying no: How to set boundaries effectively. Journal of Behavioral Sciences, 45(3), 275-290.Roth, M. D., & Cohen, R. A. (2021). The relationship between boundary setting and burnout in high-demand professions. Psychology Research and Behavior Management, 14, 455–468.Scharff, D. (2018). The importance of boundaries in intimate relationships. Routledge.Daha bilinçli ve anlam dolu bir yaşam sürmek için farkındalık kazanma yolculuğunda size eşlik etmek üzere seanslara davet ediyorum.Randevu oluşturmak ve size uygun saat dilimlerini görmek için takvime göz atabilirsiniz.Sevgilerle…Uzman Psikolojik Danışman Sena İğdeli Sevinç
Duygusal Yorgunluk (Tükenmişlik): Modern Yaşamın Gizli Maliyeti ve YönetimiModern yaşamın sürekli artan talepleri, hızlı temposu ve yaygınlaşan stres faktörleri, bireylerin ruhsal ve fiziksel sağlığını derinden etkilemektedir. Bu durumun en belirgin sonuçlarından biri de duygusal yorgunlukya da daha yaygın adıyla duygusal tükenmişlik halidir. Duygusal yorgunluk, kişinin kendisini sürekli bitkin, enerjisiz ve duygusal rezervleri tamamen boşalmış hissetmesi durumudur. Bu kronik tükenme hali, yalnızca kişisel yaşam kalitesini düşürmekle kalmaz, aynı zamanda iş yaşamında ciddi performans düşüklüğüne, motivasyon kaybına ve sosyal ilişkilerde belirgin zorluklara yol açabilir.Tükenmişlik Sendromunun Çekirdek Bileşeni Olarak Duygusal YorgunlukChristina Maslach ve Michael P. Leiter (2016), duygusal yorgunluğun, kökenleri iş yaşamındaki kronik stres kaynaklarına dayanan tükenmişlik sendromunun (burnout) üç temel bileşeninden biri olduğunu belirtirler. Tükenmişlik Sendromu şu üç temel boyutta incelenir:Duygusal Yorgunluk (Exhaustion): Kişinin iş veya yaşam talepleri karşısında duygusal ve fiziksel enerjisinin tükenmesi, kendini yorgun ve bitkin hissetmesi. Bu, tükenmişliğin birincil ve en yaygın hissedilen bileşenidir.Duyarsızlaşma/Soğuma (Depersonalization/Cynicism): Özellikle hizmet mesleklerinde, bireyin hizmet verdiği kişilere veya genel olarak işine karşı mesafeli, duyarsız ve olumsuz bir tutum geliştirmesidir. Bu, duygusal taleplere karşı bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkar.Düşük Kişisel Başarı Hissi (Reduced Personal Accomplishment): Kişinin işindeki yeterliliğine dair olumsuz bir değerlendirme yapması, kendini yetersiz ve başarısız hissetmesidir.Maslach ve Leiter'in (2016) çalışmaları, bu sendromun sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda örgüt kültürü, iş yükü, kontrol eksikliği, adaletsizlik, ödüllendirme yetersizliği ve değer çatışmaları gibi altı ana örgütsel uyumsuzluk alanından kaynaklandığını vurgular.Duygusal Yorgunluğun Yaygınlığı ve Risk GruplarıDuygusal yorgunluk, özellikle yoğun insan ilişkisi ve duygusal emek gerektiren mesleklerde (örneğin öğretmenlik, sağlık hizmetleri, sosyal hizmet uzmanlığı ve çağrı merkezi çalışanları) daha yaygın bir sorundur (Schaufeli et al., 2009). Bu mesleklerde çalışanlar, sürekli olarak başkalarının duygusal ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar; bu da duygusal emeğin (emotional labor) yüksek maliyetine yol açar. Ancak günümüzün dijitalleşen, kesintisiz bağlantı gerektiren ve rekabetçi yapısı, serbest meslek sahiplerinden yöneticilere kadar hemen herkesin bu durumdan etkilenmesine neden olabilmektedir. "Sürekli açık olma kültürü" (always-on culture), özel yaşam ve iş yaşamı arasındaki sınırları belirsizleştirerek kronik stres yükünü artırmaktadır.Belirtileri ve Fizyolojik EtkileriDuygusal yorgunluğun belirtileri geniş bir yelpazeye yayılır ve sadece ruhsal değil, aynı zamanda fiziksel sağlığı da olumsuz etkileyebilir:Duygusal Belirtiler: Kronik yorgunluk, sürekli gerginlik veya kaygı hissi, duygusal tepkisizlik (donukluk), ilgisizlik, çabuk sinirlenme, karamsarlık ve umutsuzluk.Fiziksel Belirtiler: Açıklanamayan baş ağrıları, kas ağrıları, bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu sık hastalanma, mide-bağırsak sorunları ve kronik uyku problemleri (uykusuzluk veya aşırı uyuma isteği).Davranışsal Belirtiler: Sosyal izolasyon, işten kaçınma, görevlere karşı erteleme eğilimi, dikkat dağınıklığı ve artan madde/alkol kullanımı.Kronik stresin bir sonucu olarak, duygusal yorgunluk hipotalamus-hipofiz-adrenal (HPA) aksını sürekli aktive ederek kortizol gibi stres hormonlarının düzeyini yükseltir. Uzun süreli kortizol yüksekliği, bilişsel işlevlerde bozulmaya ve çeşitli kronik hastalıklara zemin hazırlayabilir (Gelsema et al., 2006).Başa Çıkma ve Önleme StratejileriDuygusal yorgunlukla başa çıkmak ve onu önlemek için hem bireysel hem de örgütsel düzeyde çok boyutlu stratejiler geliştirmek kritik öneme sahiptir.1. Bireysel Stratejiler (Öz Bakım)Sınır Koyma Becerisi: İş ve özel yaşam arasında net ve katı sınırlar belirlemek. Örneğin, mesai saatleri dışında iş e-postalarına bakmamak gibi dijital detoks uygulamaları.Öz Bakım (Self-Care): Düzenli egzersiz (stres hormonlarını düşürmede etkilidir), kaliteli ve yeterli uyku (yetişkinler için 7-9 saat) ve dengeli beslenme alışkanlıkları oluşturmak.Mindfulness ve Gevşeme Teknikleri: Bilinçli farkındalık uygulamaları, meditasyon ve derin nefes egzersizleri, duygusal düzenlemeyi artırarak stres tepkisini hafifletir.Sosyal Destek: Güvenilir arkadaşlar, aile üyeleri veya destek grupları ile düzenli iletişim kurmak. Sosyal destek, psikolojik esnekliği (rezilyans) önemli ölçüde artırır.2. Örgütsel ve Profesyonel Stratejilerİş Yükü Yönetimi: İşletmelerin adil ve sürdürülebilir iş yükü dağılımı sağlaması, çalışanların kontrol hissini artıracak özerklik sağlaması.Eğitim ve Gelişim: Çalışanlara stres yönetimi, zaman yönetimi ve özellikle duygusal düzenleme becerileri konusunda eğitimler verilmesi.Profesyonel Destek: Duygusal yorgunluğun ileri düzeyde olduğu durumlarda, bir psikolog veya psikiyatristten profesyonel destek almak, bireyin stresle başa çıkma becerilerini artırmasına ve tükenmiş kaynaklarını yeniden yapılandırmasına yardımcı olur. Kognitif Davranışçı Terapi (KDT) gibi yaklaşımlar, tükenmişliğe yol açan işlevsiz düşünce kalıplarını değiştirmede etkili olabilir (Maslach & Leiter, 2016).SonuçDuygusal yorgunluk, modern toplumun görmezden gelinemeyecek bir halk sağlığı sorunudur. Bu durum, bireyin kendisine ve çevresine karşı duygusal enerjisini yitirmesiyle karakterize olup, Maslach ve Leiter'in (2016) tanımladığı tükenmişlik sendromunun temelini oluşturur. Kronik stres, örgütsel uyumsuzluklar ve yüksek duygusal emek gereksinimi bu yorgunluğu tetikler. Erken tanıma, güçlü öz bakım stratejileri, sağlıklı sınır koyma becerileri ve gerektiğinde profesyonel yardım almak, bireylerin bu durumla etkili bir şekilde başa çıkmasını ve yaşam kalitelerini yeniden kazanmasını sağlayacak temel adımlardır. Duygusal yorgunlukla mücadele, sadece kişisel bir sorumluluk değil, aynı zamanda daha sağlıklı ve sürdürülebilir çalışma ortamları yaratmak adına örgütsel bir gerekliliktir. KaynakçaGelsema, Y. E., Van der Doef, M. P., Maes, S., & Janssen, T. (2006). A longitudinal study of psychological and physiological changes in relation to burnout among nursing staff. Journal of Advanced Nursing, 56(3), 322–331.Maslach, C., & Leiter, M. P. (2016). Understanding the burnout experience: Recent research and its implications for psychiatry. World Psychiatry, 15(2), 103-111. https://doi.org/10.1002/wps.20311Schaufeli, W. B., Leiter, M. P., & Maslach, C. (2009). Burnout: Thirty-five years of research and practice. Career Development International, 14(3), 204–220.Daha bilinçli ve anlam dolu bir yaşam sürmek için farkındalık kazanma yolculuğunda size eşlik etmek üzere seanslara davet ediyorum.Randevu oluşturmak ve size uygun saat dilimlerini görmek için takvime göz atabilirsiniz.Sevgilerle…Uzman Psikolojik Danışman Sena İğdeli Sevinç
Abdülaziz, Atatürk Cd. No:1, 42040 Meram/Konya, Türkiye

Sena hanım alanında uzman bir isim. Ben yas süreci için destek aldım. Depresif bir durumdaydım. Uyku ve yeme düzenim iyi değildi insanlara tahammülüm kalmamıştı. Sena hanımın yargısız ve uzman tavrıyla birlikte oldukça verimli bir süreç geçirdik kendisine teşekkür ediyorum
Sena hanımdan destek aldık eşimle gerçekten çok memnun kaldık bir yorum bırakmak istedim, uzun zamandır bu kadar kendimi rahatlamış hissetmemiştim sağ olun var olun
Çok ilgili ve anlayışlı bir psikolog. Kendimi rahatça ifade edebildim, seanslar gerçekten faydalı oldu.
Toplam 29 yorum.
Toplam 62 soru.