Panik Atağın Etkileri


Panik atak vücutta şiddetli fiziksel belirtiler oluşturmasına rağmen -hızlı kalp atışları gibi- fiziksel bir soruna neden olduğuna dair bir bilgiye literatürde rastlanmamaktadır. Panik nöbet nedeniyle ölmüş ya da panik bozukluk stresi nedeniyle intihar etmiş bir kişiye dair de hiçbir kayıt yoktur. Panik ataklı bireyler sağlık endişesine sahip olurlar ve çoğu zaman bu endişe insanları fiziksel olarak oldukça sağlıklı yapabilen durumdur. Ayrıca birçok panik ataklı birey; panik nöbet geçirme korkusuyla sigarayı, alkolü, tuzu, şekeri kestiğinden ve sık sık sağlık kontrolleri yaptırdıklarından oldukça sağlıklı, uzun bir ömür yaşama şansına sahip olabilirler. Ancak panik atağın psiko sosyal zararı büyüktür.

Panik bozukluk, kişinin psikolojik kurgusuna yerleşmeye başladığı andan itibaren birçok davranış ve tutumu etkiler. Birçok kişi panik atak geçirdikten sonra kendini eskisi kadar iradeli ve güçlü hissetmediğini söyler. Bu kişilerde, artan korkular ve öfkeye karşı zayıflık nedeniyle çabuk kaçınma, hızlı tepki gösterme sonra da kendini suçlama ya da pişmanlık gibi davranış ve düşünce dizinleri ortaya çıkabilir. Bu değişiklikler kişilerin özellikle yakınları ile ilişkisine olumsuz yansır. Kaçınmalar gelişmeye başladığı zaman ise kişinin hayat alanı daralır, genel işlevselliği bozulur ve kendine güveni azalır. Gelişen fobileri nedeniyle -örneğin: taşıt fobisi, topluluk önünde konuşma fobisi, uçak fobisi gibi- kişinin iş performansı olumsuz etkilenmeye başlar. Panik atak kalıcılaştıkça kişinin iradesini ve güvenini zedeleyici etkisi belirginleşir; farklılaşmışlık duyguları, yalnızlık duyguları kuvvetlenebilir ve depresyona sürüklenme ihtimali artabilir. Birçok kişi kalıcı panik atağı nedeniyle potansiyelinin altındaki hedefleri kabul etme, kendinden daha yetersiz insanlardan yardım alma ya da etkisi altına girme gibi dramatik durumlara düşebilir. Panik bozukluk uzun süre yaşandıkça kişinin hayatını kendi rengine boyamaya başlayabilir.


Yayınlanma: 26.10.2020 11:48

Son Güncelleme: 15.11.2020 15:44

#panik atak#panik bozukluk#anksiyete#stres
Psikolog

Ömürcan

BOZKUŞ

Uzman Klinik Psikolog

( )( )( )( )( )
0 Yorum
Panik Atak
Obsesif Kompulsif Bozukluk
Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 1450
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 45 dk
ücret 1450
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Yeme Bozukluğu Nedir ?

Yemek yemek doğduğumuz andan itibaren yaptığımız en temel ve birincil davranıştır. Bu davranışı hayatta kalma iç güdüsüyle yaparız. Bebeklik ve çocuklukta yaşanılan beslenme problemleri büyüdükçe farklı boyutlara gelebilir ve kişiden kişiye değişerek hayatının büyük bir bölümünü ve kişinin ruhsal ve fiziksel sağlığını etkileyebilir. Yeme bozukluklarının en ortak noktası duygusal problemler ve düşük benlik saygısı ile ilişkili olmasıdır. Birçok kişi bilinçsizce yeme davranışıyla duygusal problemlerini ve iç çatışmalarını çözmeye çalışır. Kişi günlük yaşamını yemek yeme davranışına göre şekillendirmeye başlarYeme bozuklukları yemek yeme dürtüsü ile ilgilidir. Kilo, vücut şekli gibi beden algısı bozukluklarıyla beraber bireylerin kendileriyle ilgili olumsuz düşünceler geliştirmesidir. DSM - 5 yeme bozukluklarını birçok farklı başlığa ayırmıştır.Bu yazımda sizlere en çok karşılaşılan yeme bozukluğu türlerinden bahsedeceğim.Pika; besleyici değeri olmayan, besin olmayan maddeleri yeme dürtüsü olarak tanımlanmıştır. Kişiler toprak, kil, kum, plastik, boya, iplik gibi maddeleri tüketebilirler. Otizm, zeka geriliği gibi bazı gelişim anormalliği olan kişilerde görülebildiği gibi şizofreni gibi psikiyatrik hastalarda da görülebilir. Bunun dışında zaman zaman bazı vitamin ve mineral eksikliği olan kişilerde de görülebilir. Özellikle bu kişilere bakıldığında demir ve çinko eksikliği görülebilir. Pika sendromu tıbbi açıdan da oldukça tehlikeli bir bozukluktur. Besin olmayan maddeler tüketildiği için mideye veya vücuda zarar verebilir, bireyi zehirleyebilir. Bu sebeple besin olmayan maddeleri tüketen kişiler mutlaka tıbbi yardım almalıdır.Anoreksia Nervosa; DSM - 5’e göre kilo almaktan ya da şişmanlamaktan çok korkma ya da belirgin biçimde düşük vücut ağırlığında olmasına karşın kilo almayı güçleştiren sürekli davranışlarda bulunma olarak tanımlanır. Kişinin vücut ağırlığını ya da biçimini nasıl algıladığıyla ilgili bir bozukluk vardır, kişi, kendini değerlendirirken vücut ağırlığı ve biçimine yersiz bir önem yükler ya da o sıradaki düşük vücut ağırlığının önemini hiçbir zaman kavrayamaz. Anoreksiyayı blumiadan ayıran en önemli özellik kişinin dış görünüşüdür. Boy kilo oranlandığında kişinin oldukça zayıf olması gerekir (örneğin 165 boyundaki bir kişinin 30 kilo olması). Kişi olması gerekenden çok daha az besin alır. Besin alımını kısıtlar. Kişinin beden algısı o kadar bozulmuştur ki ne kadar zayıf olursa olsun aynaya baktığında kendini hala kilolu görür. Besin alımını kısıtlamış olmasına rağmen çok fazla spor yapar. Kendini hasta olarak tanımlamaz bu sebeple de tedaviyi reddeder. Tüm bunlardan dolayı eğer tedavi edilmezse anoreksiya nervosanın ölüm riski vardır. Kişi bir zaman sonra kalp atışında yavaşlama, kemik yoğunluğunda azalma, deri kuruması, tırnakların kırılması, kansızlık, hormon bozuklukları ve kadınlarda adet düzensizliği hatta adet görmeme, ileri boyutlarında ise kemik erimesi, böbrek problemleri kalp rahatsızlıkları, organ yetmezliği gibi belirtiler yaşamaya başlar. Bunun dışında kişide davranışsal olarak sinirlilik, başkasının yanında yemek yememe,sürekli yiyecek düşünme, sürekli kalori hesaplama, sürekli tartılmak, zayıflığı gizlemek için aşırı bol giyinmek, başkaları için yemek hazırlama gibi belirtiler gösterebilir. Genelde kadınlarda görülür.Blumia Nervosa;DSM - 5 ‘e göre kişide aynı zaman diliminde ve benzer koşullarda çoğu insanın yiyebileceğinden çok daha fazla yiyeceği belirli bir zaman diliminde (örn. herhangi bir 2 saat içinde) yeme ve bu epizod sırasında yeme kontrolünün kalktığı duyumunun olması (yemeyi durduramayacağı ya da ne yediğini, ne kadar yediğini kontrol edememe duygusu) şeklinde tanımlanabilir. Kişi bu atakları yaşadıktan sonra kilo almaktan sakınmak için, kendisinin zorladığı kusma, hiç yemek yememe ya da aşırı egzersiz yapma müshil, kilo vermeye yardımcı çayların çok fazla miktarda kullanılması, çok fazla miktarda egzersiz yapma vs gibi uygunsuz dengeleyici davranışlarda tekrar tekrar bulunma gibi davranışlar gösterir. Kişi dış görünüş olarak zayıf olmayabilir hatta genelde hafif kiloludur. Bu davranışların blumia nervosa olarak tanımlanabilmesi için kişide en az üç ay boyunca en az haftada bir kez gözlenlenmiş olması gerekmektedir. Genelde geç ergenlik veya erken yetişkinlik dönemindeki kadınlarda görülür.Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu (Binge Eating); DSM - 5’e göre aşırı yemenin tıkanırcasına yeme nöbeti olarak değerlendirilebilmesi için yemeyi durduramama veya erteleyememe olarak tanımlanan 'kontrol kaybı' duygusunun olması gerekmektedir. Tıkanırcasına Yeme Bozukluğuna sahip kişiler nöbet sonrasında kendinden tiksinme, mutsuzluk ve suçluluk duygusu yaşarlar. Genelde bu durumdan utanç duyarlar ve bu yüzden yemek yerken yalnız olmayı yeğlerler. Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu olabilmesi için atak sırasında min 3000 kalori almaları gerekir. Kişi fiziksel olarak hafif ve üzeri kiloludur. Bireyler atak sonrası telafi etmek için kusma, egzersiz, müshil gibi davranışlar göstermez ancak kilosundan şikayetçidir. Kişiler fiziksel açlık göstermeden yeme davranışında bulunurlar. Tıkanırcasına yeme bozukluğu tanısı alınabilmesi için en az üç ay boyunca haftada en az bir kez bu davranışlar gözlemlenmelidir.Yeme bozukluğu tedavisinde terapi oldukça önemli bir yer kaplamaktadır. Bireylerde büyük ölçüde bir beden algısı bozukluğu gözlemlenir. Düşünceler de hatalıdır. Terapi yardımıyla bu beden algısı bozukluğu ve düşünce hatalarını düzeltilebilir. Bunun yanında yeme bozuklukları genelde yanında anksiyete ve depresyonu da getirir. Terapi bu komorbidite hastalıkların tedavisine yardımcı olur. Bazı bireylerde ilaç tedavisi de istenebilir. Bilişsel davranışçı terapi yeme bozukluklarına en çok yardımcı olan terapi yöntemlerinden birisidir. Yeme bozukluğunun sebep olduğu düşünce karmaşalarıyla ve stres ve duygusal durumlarla baş etme stratejilerini öğretir. Anoreksiya Nervosa veya pike sendromu fiziksel olarak kişiye zarar verdiği için genelde tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyulabilir. Ayrıca yeni yeme düzeni alışkanlıkları ve uygun yemek programı için bir beslenme uzmanında yardım alınması bireyler için çok yardımcı olacaktır.Yukarıda bahsettiğim belirtilerden bazılarını gösteriyorsanız mutlaka bir ruh sağlığı uzmanından yardım almalısınız. Yeme bozuklukları hayat standartlarınızı düşürecektir. Tüm bunlarla tek başınıza baş etmek sizi oldukça zorlayacaktır. Unutmayın, hiçbir ruh sağlığı uzmanı sizi düşünceleriniz, davranışlarınız veya duygularınızdan dolayı yargılamaz. Kendinize verebileceğiniz en büyük hediye olan bu yardımı almaya ihtiyacınız varsa mutlaka bir uzmana başvurmalısınız. Psikolojik DanışmanBelciz Keski
Belciz KESKİ 20.07.2023

Anksiyete Bozukluğu: Günlük Yaşamı Etkileyen Korku ve Endişenin İç Dünyası

Anksiyete bozukluğu, bireyin günlük yaşamını etkileyen aşırı korku ve endişe duygularını içeren yaygın bir ruh sağlığı sorunudur. Bu bozukluk, kişinin normal yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir, sosyal ilişkilerini zayıflatabilir ve işlevselliğini azaltabilir. Bu yazıda, anksiyete bozukluğunun ne olduğunu, semptomlarını, nedenlerini, türlerini ve tedavi seçeneklerini derinlemesine inceleyeceğiz.Anksiyete Bozukluğunun Tanımı: Anksiyete bozukluğu, kişinin belirli durumlar, nesneler veya etkinlikler karşısında aşırı endişe, korku ve gerilim hissettiği kronik bir durumdur. Bu endişe ve korku duyguları, kişinin normal işlevselliğini etkiler ve genellikle mantıklı bir neden olmaksızın ortaya çıkar. Anksiyete bozukluğu olan kişiler, endişe ve korkularının kontrolünü kaybederler ve sıklıkla bu duyguların etkileriyle başa çıkmakta zorlanırlar.Semptomlar: Anksiyete bozukluğu semptomları kişiden kişiye değişebilir ve genellikle fiziksel, duygusal ve davranışsal belirtiler içerir. Bu semptomlar arasında sürekli endişe, huzursuzluk, sinirlilik, uyku bozuklukları, kas gerginliği, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, nefes darlığı, mide rahatsızlığı ve panik ataklar bulunabilir.Nedenler ve Risk Faktörleri: Anksiyete bozukluğunun nedenleri karmaşıktır ve birden fazla faktörün etkileşimiyle ortaya çıkabilir. Genetik yatkınlık, beyin kimyasındaki dengesizlikler, çocukluk travmaları, stresli yaşam olayları, kronik hastalıklar, yanlış öğrenilmiş davranışlar ve zorlu yaşam koşulları gibi birçok faktör anksiyete bozukluğunun gelişimine katkıda bulunabilir.Anksiyete Bozukluğu Türleri: Anksiyete bozukluğu, farklı alt tiplere sahip olabilir. Bu alt tipler arasında genelleşmiş anksiyete bozukluğu (GAD), panik bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve özgül fobiler bulunmaktadır. Her alt tip, belirli semptomlarla ilişkilendirilir ve farklı tedavi yaklaşımları gerektirebilir.Tedavi Seçenekleri: Anksiyete bozukluğunun tedavisi, bireysel ihtiyaçlara ve semptom şiddetine bağlı olarak değişir. Tedavi genellikle bir kombinasyon yaklaşımını içerir ve şunları içerebilir:Psikoterapi (bilişsel davranışçı terapi, kabul ve kararlılık terapisi, duygusal odaklı terapi)İlaç tedavisi (antidepresanlar, anksiyolitikler)Stres yönetimi teknikleri (derin nefes egzersizleri, meditasyon, yoga)Yaşam tarzı değişiklikleri (sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, uyku düzeni)Sonuç: Anksiyete bozukluğu, bireyin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen ve günlük işlevselliği azaltan ciddi bir ruh sağlığı sorunudur. Ancak, uygun tedavi ve destekle, anksiyete bozukluğu olan bireyler genellikle semptomları yönetebilir ve yaşamlarını iyileştirebilirler. Önemli olan, bireylerin bu konuda yardım istemekten çekinmemesi ve uygun tedavi seçeneklerini araştırmalarıdır.Bu yazı, anksiyete bozukluğunun tanımını, semptomlarını, nedenlerini, türlerini ve tedavi seçeneklerini kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Ancak, anksiyete bozukluğu gibi ciddi bir sağlık sorunuyla karşı karşıya kalan bireylerin bir uzmana danışmaları ve profesyonel destek almaları önemlidir.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Eray ARSLAN 18.04.2024

Sosyal Fobi

Sosyal Fobi Nedir?Sosyal Fobi; kişinin diğer insanlar tarafından yargılanabileceği kaygısını taşıdığı, toplumsal ortamlarda rezil olacağı konusunda belirgin ve sürekli korkusunun olduğu bir kaygı sorunudur. Sosyal fobi belirtileri kişi sosyal ortama girdiğinde veya daha girmeden başlayabilir. Bedensel belirti olarak; yüz kızarması, terleme, ağız kuruluğu, çarpıntı, nefes kesilmesi, nefes darlığı, mide bağırsak sisteminde rahatsızlık, ishal, kas gerginliği, titreme olabilir. Aklından “rezil olacağım, yetersizim, çirkinim, beğenilmiyorum, hata yapmamalıyım” gibi düşünceler geçebilir. Sosyal fobi yaşayan kişiler; korkulan ortama girmeme, korkulan ortamı terk etme, göz temasından kaçınma, ilgisiz şeyler düşünme gibi davranışlar sergileyebilir.Sosyal Fobi Hangi Durumlarda Ortaya ÇıkarSosyal fobi testi olarak en yaygın kullanılan Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeğidir. Bu ölçekte belirtilen sosyal durumlardan bazıları şunlardır.-Toplum içinde telefonla görüşme -Küçük bir grup etkinliğinde yer alma-Toplum içinde yemek yeme-Yetkili biri ile konuşma-Kalabalık önünde konuşma-Başkaları tarafından izlenirken çalışma-Yabancılarla karşılaşma veya ilgi odağı olma-Yetenek veya bilgi testine tabi tutulma -Davet verme Sosyal fobi yaşayan kişi; sosyal ortamlara girmek istediği halde giremez, girse bile çok zorlanır. Olay sonrası da yaşadıkları şeylerle ilgili olarak çok fazla zihinsel uğraşları olur. Genel olarak işlevselliği azaltan bir sorun olmasına rağmen tedaviye başvuru oranı düşüktür. Çünkü psikolojik destek almak için yapılması gereken şeyler de, kişide kaygı oluşturur ve bunu da erteleyebilirler. Sosyal fobi testi olarak internette birçok içerikle karşılaşabilir.Fakat unutulmaması gereken şey bu testlerin tanı amacıyla kullanılmadığıdır. Sosyal Fobinin çekingenlikten farkı nedir? Sosyal fobi yaşayan kişiler diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirebilecekleri biçiminde bir tehlike algıladıklarında ilgi ve dikkatlerini kendilerine yöneltmektedirler. Çevrede neler olduğuna dikkat etmeksizin kendi olumsuz otomatik düşüncelerine odaklanmaktadırlar. Bu durum çekingenlikle sosyal fobi arasındaki en önemli farklardan biridir. Çekingen veya utangaç kişi sosyal ortamlara, sosyal fobiye benzer şekilde olumsuz düşüncelerle giriyor olabilir. Ancak çevreyi gözlemleyebilmesi sonucu kendisine olan olumlu tavırları fark ederek olumsuz düşüncelerden kurtulabilir.Sosyal Fobi Nasıl Yenilir?Sosyal fobinin diğer kaygı sorunlarından en önemli farkı; korktuğu şey başına gelir. Sosyal fobi yaşayan kişiler genellikle iki şeyden korkarlar; 1- sosyal ortamlarda tuhaf davranmak, farklı görünmek ve komik duruma düşmek2- gözlendikleri bu ortamlarda kaygı yaşamak ve kaygılı görünmek‘’Sosyal fobi nasıl yenilir?’’ sorusunun cevabı elbette kişiye ve bağlama göre değişir. Bu konuda bireyin yapabileceği şeylerin başında doğru bilgilere ulaşarak farkındalık sağlamasıdır. Sosyal ortamlara girmeden veya girince zihninden geçen düşünceleri not ederek başlayabilir. Bu düşünceler ne kadar gerçekçi olduğuna, zihnin felaket senaryolarının test edilip edilmediğine bakabilir. Sonrasında girmekten çekindiği sosyal ortamları hiyerarşik bir şekilde listeleyebilir. Kendisine en az rahatsızlık veren durumları sıfırla yüz arasında puanlayabilir. Bu durumlardan kaçınmanın sadece kısa vadede işe yaradığını fakat uzun vadede sosyal fobiyi daha da arttırdığını kendisine hatırlatmalı. Hazırlamış olduğu listeden en az rahatsızlık verenden başlayarak bu ortamlara girmeye başlamalı. Duyduğu kaygının ve bedensel duyumların en az 15-20 dakika kaldığı ortamlarda nasıl değiştiğini deneyimlemelidir. Elbette bu süreçleri bir uzman eşliğinde yapması daha uygun olur.Sosyal fobi tedavisi Tedavide kişinin durumuna göre bazen tek başına psikoterapi, bazen tek başına farmakoterapi (ilaç tedavisi) kullanılır. Bazı durumlarda her iki yöntem beraber kullanılabilir. Bilişsel davranışçı terapi en yaygın kullanılan ve etkinliği en yüksek olan terapi yöntemlerinden birisidir. Sosyal fobinin tedavisinde in-vivo (yaşayarak) maruz kalma, hayali maruz kalma, davranış deneyleri gibi davranışçı müdahaleler yapılır. Yaşanan kaygı duygusunu ve bu kaygıya karşı oluşan bedensel tepkileri tanıma, kaygı doğuran durumlardaki düşüncelerin ne olduğunu anlama, düşünce hatalarını tespit ve yeniden yapılandırma gibi bilişsel müdahaleler yapılır. Bireysel terapiler yapıldığı gibi grup terapisi de uygulanabilir.Tedavide ilk tercih genellikle psikoterapidir. Bilişsel Davranışçı Terapi AmaçlarıKaygının doğasını ve kaygıyla ilişkiyi öğrenmekKaygının doğal olarak kaybolmasını deneyimlemek( Bu amaçla hiyeyarşik korku listesi oluşturulup en az kaygı verenden başlanarak alıştırma tedavisi uygulanır.) Sosyal kaygıyla barışmak ve başetme becerisiBilişleri yeniden yapılandırmak (kişinin kendisi çevresi ve dış dünya hakkındaki inançları çalışılır)Fakat kişinin durumuna göre ilaçlar da kullanılabilir. Bu ilaçlar üç grupta toplanırlar; antidepresanlar, benzodiyazepinler ve beta blokörler. Sosyal fobi ilaçları hekim kontrolünde kullanıldığında etkili ve güvenlidir. Fakat kontrolsüz kullanıldığında, başka sorunlara da yol açabilir. Benzodiyazepin grubu ilaçlar bağımlılık açısından risk oluşturduğu için uzun süre kullanılmaz.Kendine Yardım KitaplarıSon yıllarda bilişsel davranışçı terapi temelli kendine yardım kitapları hakkında da önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bu kitaplar okura doğru bilgiler sunduğu gibi, kendi kendine uygulayabileceği teknikler de anlatmaktadır. Çeviri kitaplarının yanı sıra Türkçe olarak yazılan eserler de raflarda yerini almıştır. Doç. Dr. Kadir Özdel tarafından hazırlanmış olan‘’Sosyal Fobiden Hayata Yolculuk’’ kitabı bu alandaki en faydalı kitaplardan birisidir. Kitap dört bölümden oluşmaktadır;‘’Sosyal Kaygı Bozukluğu Nedir?’’, ‘’Sosyal Kaygı Bozukluğu Neden Olur?’’, ‘’Sosyal Kaygı Bozukluğu Tedavisi’’, ‘’Ben Ne Yapabilirim?’’Tedavi Edilmezse Ne Olur?Sosyal fobi tedavi edilmediğinde kişinin yaşam kalitesi düşer. Bazı ortamlardan kaçınmaya başlar, bazı durumlarla karşılaşmamak için hareket alanını daraltır. Öte yandan sosyal ortamlara girerken gerginliği azaltmak amacıyla alkol kullanmaya başlayabilir ve bağımlılık sorunu da eklenir. Mesleki anlamda önüne gelen fırsatları hep erteleyebilir. Sosyal fobi tedavisi mümkün iken kişi bununla yaşamaya alışmaya çalışır. Belki çevresi tarafından böyle kabul edilir. Fakat bu yalancı konfor alanı uzun vadede kişinin hayatını birçok açıdan kısıtlayabilir.Dr. Mustafa İspir
Mustafa İSPIR 26.11.2021