Hasan Doğuş KARAKOÇ
Psikolog
Hakkında
Danışmanlık/Terapi Süreci Hakkında
Genel anlamda terapi süreci kişinin işin içinden çıkamadığı noktalarda, profesyonel bir yardım arayışıdır. Bu süreçte beklentilerimizi doğru belirlemeli ve bu sürecin tek başına psikolog/terapist'e bağlı olmadığını aksine danışan ve danışman arasında çıkılan bir yolculuk olduğunu bilmeliyiz.
Bu süreç sonunda kazanımlara örnek olarak neler verilebilir?
- Sorun gördüğümüz durumlarda daha mantıklı açıklamalar yapabilmek.
- İlişkilerimizde daha sağlıklı yaklaşımlara sahip olabilmek.
- Hayattaki hedeflerinizi ve amaçlarınızı anlamak ve bunlara erişebilmek için gerekli motivasyonu ve enerjiyi yeniden kazanmak.
- Kendimizi, duygu ve düşüncelerimizi daha iyi anlamlandırabilmek, bu anlayışla birlikte daha sağlıklı tepkiler verebilmek.
Bu süreçte terapi beklentimizi mantık çerçevesinde tuttuğumuzda sürecin pozitif etkisini birlikte göreceğimize eminim ancak unutmamalıyız ki biz danışmanlar birer sihirli değneğe sahip değiliz, sorunları bir anda ortadan kaldırmak bizim isteğimiz doğrultusunda değil.
İlk seanstan neler beklenmeli?
İnsanlar doğası gereği birbirinden farklı canlılardır. Bu sebepten ilk seansımız birbirimizi tanıma, beklentilerimizi ve süreç sonunda nerede olmak istediğimizi konuşacağımız bir tanışma seansı olacak.
Seanslar ne kadar sürmekte? Kaç seans sürmekte? Neden?
Bir seans yaklaşık 50 dakika sürmekte. Bunun belli başlı sebepleri terapi sürecinin hem zihinsel hem de duygusal yönden iki taraf için de yorucu bir süreç olması. O seans ele aldığımız konuları verimli bir şekilde değerlendirip sizlere daha çok yardım edebilmem adına seansların ne çok kısa ne de çok uzun olması gerekmekte.
Terapi sürecinin seans sayısı çalıştığımız konunun bizleri ne yöne doğru getirdiği doğrultuda değişmekte ancak seans sıklığı ile ilgili son karar tabi ki sizlere kalmakta.
Bunun yanı sıra istediğiniz zaman terapi sürecini sonlandırabilir ve görüşmelerimizi bitirebilirsiniz.
Gizlilik Hakkında.
Psikolojinin doğası ve etiği gereği terapi görüşmelerimizin gizliliği etik kurallar ile onaylanmıştır. Terapi ilişkisinin doğası güven inşası üstüne kuruludur ve güven inşa edildikçe süreç daha verimli ilerleyecektir. Bu sebeple danışanın paylaştığı hiçbir bilgi veya konuşma sizin onayınız olmadan aileniz de dahil kimse ile paylaşılamaz. Ancak gizlilik ihlalini oluşturan belli başlı konular vardır. Bunlar:
- kişinin kendisine veya başkasına yönelik zarar verme ve/veya ölüm tehdidinde bulunması,
- süregelen ev içi şiddet, istismar ya da çocuk, engelli ya da yaşlı kişilerin ihmalinin paylaşılması,
- mahkemenin tarafımızdan bilgi istemesi gibi durumlardır.
Çalışma Grupları
Terapi Yaklaşımları
Eğitimler
Sertifikalar
Blog Yazıları
Obsesif Kompulsif Bozukluk üzerine
Obsesif Kompulsif Bozukluk, halk dilinde bilinen adı ile takıntı rahatsızlığı, insan hayatındaki etkinliğini uzun zamandır sürdüren ancak bilimsel hipotezleri ilk defa Sigmund Freud tarafından atılmış bir psikolojik rahatsızlıktır. OKB rahatsızlığı Freud’a göre ego-dystonic yani ego ile uyumsuz bir rahatsızlıktır. Buna göre hasta zihninde kendisine rahatsızlık verecek birçok düşünce ile uğraşmakta (obsesyon) ve bu düşüncelerin saçma olduğunun farkındadır. Obsesif düşüncelerin yarattığı anksiyetik stres ile de kompülsif davranışlar göstererek başa çıkmaktadır. Hasta her ne kadar obsesif düşüncelerin ve kompulsiyonların saçma ya da alakasız olduğunun farkında olsa da istem dışı şekilde bunları yapmaya devam eder. OKB’nin kendisi başlı başına bir savunma mekanizması olarak görülse de OKB ile gelen daha ilkel savunma mekanizlarından bazıları karşıt tepki oluşturma, yalıtma ve yap-boz (yapma bozma) savunma mekanizmasıdır. OKB’li hasta bu savunma mekanizmaları ile anal erotik ve saldırgan dürtülerini bilinç dışında tutmaya çalışır. Yapma bozma savunma mekanizmasının temelini ise iki zıt eylemden birinin diğerinin etkinliğini iptal edilmesi görülür. Bu iki evreli eylemler iki zıt dürtü arasındaki çatışmayı gösterir. Buna göre kompülsif davranışlar obsesyonun etkinliğini azaltmak üzere ortaya çıkmış ikincil eylemdir. Bir diğer yandan ise Melanie Klein’a göre obsesyonlar içsel iyi nesneye zarar verme arzusuna karşı kullanılan savunmalar şeklinde açıklanmıştır.Kompülsif davranışlar her ne kadar kısa süreli rahatlama yaratsalar da geçici olmaları ve zamanla sürelerinin uzaması ile artık hastaya yeterli gelmemeye başlamaktadır. Bunun sonucunda ise OKB’li danışanların sosyal hayatlarındaki ilişkiler zarar görmektedir. Süreç içerisinde bu davranışlar kişiye yorgunluk, bıkkınlık ve bezginlik duyguları yaratmaktadır. OKB’nin ortaya çıkmasında ödipal ve preödipal sebepler önemli rol oynarlar. Bu çerçevede ödipal dönemi iyi anlamak gerekir. Ödipal dönemde çocuğun karşı cinsi olan ebeveynine duyduğu arzu aile dışına vurulamayıp aile içine geri döndüğünde (ensestvari) ergenlik döneminde cinsel problemlere ve yetişkinlikte obsesyonlara sebebiyet verebilir. Örneğin bir kız çocuğu ödipal problemler yaşadığında annesinin beğendiği bir kişiye (dayısı, amcası, babası vs.) benzer biri ile ilişki yaşar ve seviştiği zaman bunlarla sevişmiş gibi hissedip obsesif fikirler ve kompulsif davranışlar üretebilir. Preödipal sebepler için ise çocuğun 0-2 yaş aralığındaki döneme bakmak ve bu dönemdeki travmatik olayları anlamak gerekir. Bu dönemde bebeğin kendi kişilik algısı oluşur ancak yaşanan travmalar bu kendilik algısını bozarlar. Bu sebepten kişinin hem ruhsal hem de fiziksel yapısı parçalanır. Bu travmalara anne depresyonu, tecavüze madur kalma, yangın, deprem gibi kişiyi alıştığı düzenden ayıran sorunlar örnek olarak verilebilir
Adresi
Bademlik, Benli Sk. No:39, 06300 Keçiören/Ankara, Türkiye