1. Uzmanlar
  2. Fatma Zehra DOĞAN
Uzman Psikolojik Danışman Fatma Zehra DOĞAN Profil Fotoğrafı

Fatma Zehra DOĞAN

Uzman Psikolojik Danışman

(*)(*)(*)(*)(*)
5 Yorum
Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları
Bipolar Bozukluk
Boşanma Süreci Sorunları
Değersizlik / Boşluk Hissi
Depresyon ve Mutsuzluk
Ebeveyn Tutumları
Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Özgüven / Yetersizlik Hissi
Sınırda (Borderline) Kişilik Bozukluğu
Şiddet ve İstismar
Tükenmişlik / Burnout

Hakkında

Merhaba, ben Zehra Doğan. Uzman Psikolojik Danışman olarak 8 yılı aşkın süredir çocuk, ergen ve yetişkinlerle terapi süreçleri yürütüyor; her bireyin kendine özgü ihtiyaçlarını dikkate alan bütüncül ve bilimsel temelli bir yaklaşım benimsiyorum. Mesleki çalışmalarımdaki önceliğim, danışanın güvenli bir ilişki içinde kendini ifade edebildiği, duygularını taşıyabildiği ve gelişebildiği bir terapi alanı oluşturmaktır. Her bireyin içinde büyüme, iyileşme ve yeniden inşa etme gücü olduğuna inanıyorum. Terapi sürecinde hedefim; danışanın duygusal esnekliğini artırmak, uyum kapasitesini güçlendirmek ve ilişkisel hayatında daha işlevsel bir denge kurmasına destek olmaktır. Çocuk, ergen ve yetişkin fark etmeksizin, her yaşta değişim ve iyileşmenin mümkün olduğuna inanıyor; terapi yolculuğunda eşlik etmekten memnuniyet duyuyorum.
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir

Danışmanlık/Terapi Süreci Hakkında

Danışmanlık sürecini; danışanların kendilerini güvende hissedebilecekleri, yargılanmadan anlaşılabilecekleri ve kendileriyle sağlıklı bir bağ kurabilecekleri bir alan olarak yapılandırıyorum. Benim için terapi, yalnızca zorlanmaları azaltmak değil; bireyin kendini tanımasına, duygularını anlamasına ve yaşamla kurduğu ilişkiyi güçlendirmesine eşlik etmektir.

İlk görüşmelerde danışanın yaşam öyküsü, başvuru nedeni ve ihtiyaçları dikkatle değerlendirilir. Süreç, danışanın hedefleri doğrultusunda ve bireysel özellikleri gözetilerek planlanır. Her danışan için standart bir program yerine, kişiye özel bir terapi yolu oluşturmayı önemsiyorum.

Çocuklarla yürütülen çalışmalarda, oyun terapisi temelli yaklaşımlar kullanılarak çocuğun kendini güvenli bir şekilde ifade edebilmesi desteklenir. Ebeveyn görüşmeleri, sürecin önemli bir parçası olarak ele alınır ve aile ile iş birliği içinde ilerlenir.

Ergen ve yetişkin danışanlarla çalışmalarda; düşünce, duygu ve davranış örüntüleri ele alınır, ihtiyaç duyulan alanlarda içgörü ve farkındalık geliştirmeye odaklanılır. Süreç boyunca danışanın duygusal düzenleme becerileri ve baş etme kapasitesi desteklenir.

Danışmanlık süreci, etik ilkeler ve gizlilik çerçevesinde yürütülür. Amacım, danışanların kendilerini güvende hissedebildikleri, anlaşıldıklarını deneyimledikleri ve yaşamlarında daha dengeli bir içsel yapı oluşturabildikleri bir terapi alanı sunmaktır.

Çalışma Grupları

Çift & Partner Ergen (12-18) Yetişkin (18-65) LGBT+ Okul Öncesi Çocuk (0-6) Çocuk (6-12) Yetişkin (65+)

Terapi Yaklaşımları

Bilişsel Davranışçı Aile Terapisi Çözüm Odaklı Aile Terapisi Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi (SFBT) Eklektik Terapi Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) Bütüncül Psikoterapi Manevi Danışmanlık Danışan(Birey) Merkezli Terapi Şema Terapi Yapısal Aile Terapisi Oyun Terapisi Yaşantısal Aile Terapisi

Eğitimler

Gaziantep Üniversitesi - Yüksek Lisans - Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik

Hasan Kalyoncu Üniversitesi - Lisans - Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik

Sertifikalar

Geştalt Terapide Bitmemiş İşlerin Bitirilmesi - Pdr Derneği - 2.12.2016

Türk İşaret Dili Eğitimi - Gaziantep Üniversitesi Sağlık, Kültür Ve Spor Daire Başkanlığı - 17.6.2016

Türkiye’de Romantik İlişkiler Ve Aşk Çalıştayı - 20. Ulusal Psikoloji Kongresi - 17.7.2017

Günlük Hayatta Duygu Düzenleme Çalıştayı - 20. Ulusal Psikoloji Kongresi - 19.7.2016

Türkiye’de Ve Dünyada Değerlendirme Sistemlerinin Eğitime Etkisi - Tözok Xvıı.geleneksel Eğitim Sempozyumu - 5.2.2018

Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi - Gaziantep Pdr Derneği - 13.10.2017

Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitmi - Gaziantep Psikoterapi Enstitüsü Derneği - 14.9.2018

Duygu Odaklı Terapi Eğitimi - Gaziantep Psikoterapi Enstitüsü Derneği - 20.9.2019

Şema Terapi Eğitimi - Şema Terapi Derneği - 1.12.2023

Çocuk Merkezli Oyun Terapisi - Ahenk Psikoloji - 10.12.2020

Son Blog Yazıları

BASTIRILAN DUYGULAR NE KILIĞA GİRER?

BASTIRILAN DUYGULAR NE KILIĞA GİRER?Günlük hayatın temposu içinde birçok insan “güçlü” kalabilmek adına duygularını bastırmayı öğrenir. Küçük yaşlardan itibaren ağlamamak, sessiz olmak, uyumlu olmak ve sorun çıkarmamak öğretilir. Zamanla bu davranışlar birer tercih olmaktan çıkar ve bir yaşam stratejisine dönüşür. Oysa insan ruhu bastırılan hiçbir duyguyu gerçekten silmez. Sadece onu derinlere iter ve zamanı geldiğinde bambaşka şekillerde karşısına çıkarır.Toplum içinde “iyi çocuk”, “sorunsuz birey”, “olgun insan” olmak çoğu zaman duyguların bastırılmasıyla karıştırılır. Oysa olgunluk, duyguları bastırmak değil, onları anlayabilmektir. Çocukken üzüntüsüne yer açılmayan bir birey, ilerleyen yaşlarda kendi duygusuna yabancılaşabilir. Kızdığında dinlenmeyen bir çocuk, yetişkin olduğunda öfkesini ya kontrolsüz şekilde dışa vurabilir ya da tamamen içine gömebilir.Bastırılan duygular zihinden silinmez. Bilinçdışında birikir, büyür ve uygun bir zemin bulduğunda kendine başka bir çıkış yolu yaratır. Bu bazen tekrarlayan ilişki sorunlarıyla, bazen iş hayatında yaşanan tükenmişlikle, bazen de bedende ortaya çıkan ağrılarla kendini gösterir. Kişi bu belirtileri çoğu zaman anlamlandıramaz ve “Ben zaten böyleyim” diyerek kendini etiketler. Ancak çoğu zaman mesele kişilik değil, bastırılmış duyguların yüküdür.Her duygu aslında insanı korumak için vardır. Öfke, sınırların ihlal edildiğini haber verir. Üzüntü, bir kaybın sindirilmesine yardımcı olur. Korku, tehlikeye karşı bir alarm görevi görür. Utanç ve değersizlik hisleri ise kabul görme ve ait olma ihtiyacının izlerini taşır. Bu duygular bastırıldığında işlevini yitirir, ancak farklı kılıklara girerek yeniden kendini hatırlatır.Bastırılan öfke, en sık dönüştürülen duygulardan biridir. Açıkça ifade edilemeyen öfke, pasif-agresif davranışlara dönüşebilir. Kişi doğrudan konuşmak yerine iğneleyici sözler söyler, alttan alta karşısındakini suçlar ya da sessizlikle cezalandırır. Öfke biriktikçe, en küçük olayda büyük patlamalar yaşanabilir. Bu tür patlamalar çoğu zaman bugünün meselesi değil, yılların birikimidir.Bastırılan üzüntü ise çoğunlukla beden üzerinden kendini anlatır. Sürekli bir yorgunluk hali, isteksizlik, keyif alamama, boşluk hissi ve anlamsızlık duygusu bastırılmış üzüntünün işaretleri olabilir. Kimi zaman bu durum psikosomatik belirtilerle ortaya çıkar: mide ağrıları, kas gerginliği, baş ağrıları, uyku problemleri… Zihin üzülmemek için mücadele ederken, beden bu yükü taşımaya çalışır.Korkular bastırıldığında genellikle kontrol ihtiyacı şeklinde açığa çıkar. İnsan korktuğunu kabul etmek yerine her şeyi kontrol etmeye çalışır. Geleceği aşırı planlamak, sürprizlerden kaçınmak, belirsizliğe tahammül edememek bu durumun yaygın örnekleridir. Kontrol, kişiye kısa süreli bir güven hissi sağlasa da uzun vadede kaygıyı artırır. Çünkü hayatın doğası gereği her şey kontrol edilemez.Bastırılan değersizlik hissi ise sürekli onay arayışına dönüşür. Kişi kendi değerini içerden hissedemediğinde, bunu dışarıdan almaya çalışır. Takdir edilmek ister, beğenilmek ister, görülmek ister. Eleştiriler ise olduğundan çok daha derin yaralar açar. Çünkü eleştiri, sadece bugünkü davranışı değil, geçmişten taşınan “yetersizim” inancını da harekete geçirir. Bu yüzden kişi hep daha fazlasını yapar ama hiçbir zaman gerçekten yeterli hissetmez.Duygular bastırıldığında değil, hissedildiğinde dönüşür. Bir duyguyu bastırmak onu yok etmez, sadece erteler. Hissedilen duygu ise yavaş yavaş yumuşar ve insanın içinde bir akış başlar. Ağlamak rahatlatır. Kızmak sınırları fark ettirir. Korkmak, gerçekçi adımlar atmayı sağlar. Utanmak, insanın kendi hassas noktalarını görmesine yardımcı olur. İnsan duygularına alan açtıkça, kendiyle ilişkisi daha sahici bir hâl alır.Birçok insan için duyguları bastırmak bilinçli bir seçim değildir. Bu bir başa çıkma mekanizmasıdır. Çocukken duyguları görülmeyen, küçümsenen veya cezalandırılan bireyler, bastırmayı bir güvenlik yolu olarak öğrenir. Bu davranış biçimi o zamanlar işe yaramıştır; kişiyi hayatta tutmuştur. Ancak yetişkinlik döneminde aynı mekanizma artık zarar vermeye başlar.Bu noktada kişinin kendini suçlaması gerekmez. Bu senin “yanlış” olduğunun göstergesi değildir. Aksine, bugüne kadar elinden gelen en iyi şekilde hayatta kalmaya çalıştığının bir kanıtıdır. Asıl önemli olan, artık bu kalıpları fark edebilmek ve yavaş yavaş dönüştürmeye başlamaktır.Bazen dönüşüm büyük adımlarla gelmez. Bazen sadece bir durup nefes almakla başlar. “Ben şu an ne hissediyorum?” sorusu, sandığından çok daha güçlü bir kapıdır. Bu soruyu kendine sordukça, bastırılan duygular yavaş yavaş görünür hâle gelir. Ve görülen her duygu, biraz daha yumuşamaya başlar.Duyguların düşman olmadığını hatırlamak gerekir. Onlar, ruhun kendini korumak için kurduğu bir dil gibidir. Bastırıldıklarında daha karmaşık hâle gelirler. Hissedildiklerinde ise sadeleşirler. Her bastırılmış duygu, aslında görülmek isteyen bir parçandır. Bu parçalarla temas kurdukça, insan kendi bütünlüğüne biraz daha yaklaşır.Sonuç olarak, bastırılan duygular yok olmaz. Sadece kılık değiştirir. Bazen öfke olur, bazen korku olur, bazen bitmeyen bir yorgunluk, bazen de derin bir boşluk hissi… Ama hangi kılığa girerse girsin, hepsinin tek bir isteği vardır: Görülmek, anlaşılmak ve hissedilmek.Unutma:Duygular bastırıldığında değil, hissedildiğinde dönüşür.Ve sen, hissetmeye izin verdiğin ölçüde iyileşirsin.. . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . .

FEDAKARLIĞI DOĞRU MU BİLİYORUZ ?

Tamamen kendi hayatınızı ailenize, arkadaşınıza, dostunuza ve yakın çevrenizdeki insanlara adadığınızı düşünün... Kim ne isterse, kim ne dilerse gerçekleştirmek için koşturduğunuzu veen büyük gayenizin, çevrenizdeki insanları memnun etmek olduğunu.. Onları memnun ettikçe, kendinizin de memnun olduğunu düşünüyorsunuz. Çevrenizdeki insanlar da bu durumdan memnunlar. Neden olmasınlar ki, etraflarında devamlı onların iyiliğini düşünen birisi var. Ama bu kişi bir süre sonra, gitgide mutsuzlaştığının farkına varır.Kendisiyle baş başa kaldığında öz eleştiri yapmaya başlar;'' Aslında hiç gitmek istemiyorum,Çokta yorgunum ama gitmezsem çok mu ayıp olur?Arkadaşımın yanında olmalıyım, bana ihtiyacı var, yanında olmazsam bana sevgisi, güveni azalabilir '' ...gibi düşünceler zihninde dolaşmaya başlar.Dostluklarınızda maddi-manevi fedakârlığınızla anılmanız, kendinizden ödün vererek, her şeylerine koşturmanız bir süre sonra kişide yani sizde aşırı bezginlik yaratır. Peki, fedakârlık bu mu, böyle mi olmalı?Hadi şimdi bir de fedakârlığın kelime anlamı neymiş ona bakalım;Feda: bir amaç yolunda bir değer ya da varlıktan vazgeçme.Kâr: bir şeyden sağlanan kazanç, yarar.Kelime anlamlarına baktığımızda aslında anlam olarak sizce de bir gariplik yok mu? Fedanın anlamından vazgeçme varken kârın anlamında kazanç ve yarar var…Bilim insanları fedakârlığın tanımını nasıl yapıyor ne diyor bir de ona bakalım. Fedakârlık, kişinin kendi kişisel amaçlarını ikinci plana atarak başka bir kişiye fayda sağlamasını içermektedir (Impett ve Gardon,2008). Fedakârlık davranışları bir duyguyu besleyecek kişisel çıkarlarından vazgeçmek olarak da tanımlanmıştır (Lin vd., 2016). Fedakârlık kavramının diğerkâmlık ve özveri ile aynı anlamlarda kullanıldığı görülmektedir. Fedakârlık davranışı, çıkar amacıyla da yapılabilen istekli veya isteksiz olarak gerçekleştirilebilen tek taraflı yardım davranışlarını içermektedir (Özdoğan, 2005). Bir insanın fedakârlığı kendi tercihi olabildiği gibi başkalarının isteği veya baskısı sonucu da olabilmektedir. Fedakârlığı özveriden farklılaştıran temel özellik kişinin davranışı istekli olarak yapması veya yapmamasıyla ilgilidir. Fedakârlıkta kişinin bir başkası için kendi isteklerini feda etmesi ve bazı zamanlarda ondan da fedakârlık yapmasını beklemesi yani karşılıklılık durumu vardır (Düzgüner, 2019). Diğerkâmlık, genellikle bir başkasını düşünerek, gönüllü yapılan davranışları ifade ederken, fedakârlıkta başkalarının baskısı sonucu kişi fedakâr davranışlarda bulunabilmektedir. Özetle diğerkâmlıkta isteklilik ön plandayken, fedakârlıkta kişi istemese bile verici davranışta bulunabilmektedir.Bandura’nın sosyal öğrenme kuramına göre fedakârlık dâhil birçok davranış yeterli öğrenme şartları oluşturulduğunda başkalarının davranışlarını gözlemleme, model alma, taklit etme yoluyla öğrenilmektedir bu da gösteriyor ki fedakârlık doğuştan içimizde var olan bir duygu değildir. Nörobiyolojik araştırmalara göre beyin anatomisiyle fedakârlık arasında bağlantı olduğuna dair sonuçlar bulunmuştur. Beyinde parietol lob ve temporal lobun kesişimi olan bölgede daha fazla gri maddeye sahip olan bireylerin daha fedakâr davranışlar sergilediği saptanmıştır. Gri maddenin aynı zamanda sosyal süreçlerle ilgili olduğu belirtilmektedir. Sosyal normların içselleştirilmesiyle birlikte fedakârlık geliştirilebilmektedir. Yani fedakârlık Sonradan kazanılabilen ve geliştirilebilen bir duygu - davranıştır. İlk bakışta, ilk paragrafta anlattığımız şeklinde böyle bir yapı kültürel normlarımızdan dolayı göze hoş gelse de bu durum insan psikolojisi üzerinde oynadığı rol çoğu zaman göz ardı edilir. Bu durum her geçen gün kişiye kendini daha mutsuz hissettirir. Amakendinizi ne kadar mutsuz hissetseniz de bu davranış biçiminden vazgeçemeyeceğinizi düşünürsünüz. Eğer fedakâr olmazsanız sizi sevgilerinden yoksun bırakacakları duygusuna kapılabilirsiniz. Hiç kimse sınırsız enerjiye sahip değildir. Var olan enerjimizin, varlığımızın ve güzelliğimizin bir kısmını dahi kendimize saklamayıp diğerlerine dağıtırsak bize bir şey kalmaz. Kişi en başta kendine iyi gelmeli kendi için bir şeyler yapmalı ki dışarıya yararı olsun. Bir gül ağacı düşünün dışarıya güzel görünebilmesi o bizim sevdiğimiz gül kokusunu yayabilmesi için önce sulanması lazım, sulanacak ki tomurcuk açacak, tomurcuk açacak ki gül verecek o gül vermeye başlayınca da işte insanlara hoş gözükecek ve onlar için bir şeyler yapmış olacak. Düşünün şimdi o gül ağacı kökleriyle verilen suyu kendisine almasa tüm bunları nasıl yapacak.. Eğer böyle bir çıkmazın içindeyseniz ve bunu fark ediyorsanız aslında çözüm için gerekli ilk şartı sağlamış oluyorsunuz. En önemli şart, bu durumun farkında olabilmektir. Bakış açımızı birden hızlı bir şekilde değiştirmek tabi ki de mümkün değil. Adım adım, fazladan yaptığımız davranışlarıve gereksiz fedakârlıkları azaltarak yol almamız lazım, fedakârlık çok önemli bir duygudur, olmaması insani olarak bir sorun yaratır iken çok fazla olması da kişisel olarak benliğimizde oluşacak bir takım zararla sebebiyet verebiliyor. Bu yüzden bu noktada bir denge kurmak ruh sağlığımızla beraber aynı zamanda yaşamdan aldığımız doyum ve zaaflarımız adına önemlidir.NEDEN AŞIRI FEDAKÂR OLURUZBilinçaltımız da iyi bir program olarak var olan fedakârlık altında birçok duygu durumunu barındırır. Bu duygular;''Onaylanma İhtiyacı'''' Kabul Görme İhtiyacı '' “Sevilme İhtiyacı '' dır.Kendine değer vermeyen, kendini sevmeyen kişi, bu duyguları dışarıdan alma ihtiyacı hisseder ve ancak aşırı fedakar olursa kabul görüleceğini ve sevileceğini düşünür.
Fakat dışarıdan almaya çalıştığımız sevgi ihtiyacı hiç bir zaman kişiyi tam tatmin etmez. Çünkü, kişi karşı tarafa“ben kendimden çok sana değer veriyorum” imajını verir. Böyle olunca da kişinin kendine olan saygınlığı azalır.
Bu nedenle kişi kendi ile barışıp ,kendine değer verir ise aşırı fedakar davranma durumu da otomatik olarak ortadan kalkmaya başlar.FEDAKARLIĞIN YERİNE NE KOYABİLİRİZ?Peki; hiç mi fedakâr olmayacağız...Kendinizi ''feda'' etmeyin, özveride bulunun. Özveri gönüllü olarak yapılanve çıkar beklentisi olmadan birine yardımcı olmaktır ve karşılık beklenmez. Beklentisiz yapılan her şey, kişiye saygınlık kazandırır. Kişi kendini faydalı bir şey yaptığı için daha değerli hisseder. Eğer yakın çevrenizde bu tarz ilişkiler içindeyseniz, fedakarlık derecenizi ölçün ve yerine sizi daha güçlendirecek olan öz değerinizi, özsaygınızı veöz sevginizi koyun...

Adresi

İbrahimli, 38W9+49, 27560 Şehitkamil/Gaziantep, Türkiye

Uzmanın Adresi

Danışan Yorumları

yaptıktan sonra uzman hakkında yorum bildirebilirsiniz.
(*)(*)(*)(*)(*)
berfin - 2 yıl önce

yıllar önce bir arkadaşımın vesilesiyle zehra hanıma ulaşmıştım. o zamanlar online danışmanlık yok denecek kadar azdı ve zehra hanım o zamanlar benim için görüşmeyi kabul etmişti 8 seans kadar yapmıştık ve gerçekten küllerimden doğmuş gibi olmuştum . şimdi evlendim ve evlilikle ilgili bir sorun için yine kendisinden destek almaya başladım ve henüz başında olmamıza rağmen bana çok iyi geldi ve çok yol kattetik. iyi ki varsınız

Toplam 1 yorum.

Soru - Cevap

Bu uzman şu anda soru kabul etmiyor.

Aldatılmak

Kullanıcı... ... - 19 ay önce
Sevgilimle yaklaşık 3 aydır birlikteyiz. Ortak arkadaşlar vasıtasıyla tanıştık. Ön sevişmede çok iyi olmamıza rağmen tam ilişkiye girme anında sertliğimi kaybediyordum. Sevgilim sorun etmiyormuş gibi görünüyordu ama durumdan rahatsız olduğunu hissediyordum. Geçen sabah yine buluştuk ve sonuç aynı. O gün önce birlikte kahvaltıya, ardından at binmeye gittik. Kendisi iyi bir biniciydi, benimse ilk binişimdi. Seyisin öncülüğünde safariye çıkarken sevgilim dizini ağaca çarptı. Biz iyi misin demeye kalmadan kendini toparladı, yola devam ettik. Seyisle beraber önden gidiyorlardı, bense atı kontrol etmekte zorlandığım için biraz geride kalmıştım. İkisi muhabbeti koyulaştırmış gibiydi. Biraz canım sıkılmıştı bu duruma. Tesise döndüğümüzde, seyis bana atın hemen durması iyi değil, sen sahada birkaç tur devam et, o sırada at da yavaş yavaş kendine gelsin dedi, sonra da sevgilime dönüp biz de senin dizine bakalım dedi. Birlikte giderlerken sevgilimin seyise hayranlıkla baktığını fark ettim. Gelmeleri biraz zaman aldı. Döndüklerinde sevgilim rahatlamış ve keyfi yerinde gibiydi. İkisinin seviştiğine eminim ama bunu kanıtlayamam, sevgilime de soramıyorum. Sevgilimle birlikte kafeterya bölümüne geçtik, seyis bize çay getirdi, sevgilime çektiğim fotoğrafları senin telefona atarım dedi ama ben yanlarındayken birbirlerinin numaralarını aldıklarını hatırlamıyorum. Ayaküstü aldatılmış gibi hissediyorum. Olanları yakın bir arkadaşıma anlattım. Yemeyenin malını yemişler, yanlarındayken seni kale almamışlar vs diyerek alay etti. Kendimi çok kötü hissediyorum ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.

Terapi

KullanıcıE... S... - 19 ay önce
Merhaba ben sigara kullanan biriyim bu yüzden online terapi tercih etmek istiyorum. Terapi esnasında sigara kullanabilir miyim ? Bazı hocalar izin veriyor bazıları vermiyor sizin fikriniz ne yönde? Teşekkürler

Kendim

KullanıcıAyşe - 2 yıl önce
Meraba iyi günler 22 yasindayim ben ve 2 senedir hergun kabusa uyanıyorum sanki günlerim çok kötü geciyo insan içine çıkamaz hale geldim resmen çok mecbur kalmadıkça dışarı çıkmak gelmiyor içimden 18 yaşında o zman 12. Sınıfım sınava hazırlanıyodum dersanaye gidiyordum hemcinse karşı bişey hissetme durumu oldu bende sonra ben bunu neden çok kötü algıladım hayatımı resmen kabusa cevirdim agliyodum sürekli derse girmiyodum ve kalkıp bunu erkek bı hocaya anlattım rehberlik hocası oda kalktı annemi aradı anlatmayın dedim annem geldi beni hastaneye götürdü o gün bugündür annemle aram çok kötü herşeyden onu sucluyorym annem biraz baskıcı bı insan ilkokuldan beri bizi ders icn zorlayan bı insan hep arkadaş konusunda bize arkadaş boştur bilmem ne diyodu hiç arkadaşım olmadı iletişimim çok zayıftı insanlarla doktor ilaç verdi şuan ki aklım olsa hiç kullanmazdım üniversiteye geçtim sonra okulu bıraktım 3. Sınıfta ama bu sebebten dolayı değil daha çok o bölümü sevmedigimden bide istemediğim kisilerle arkadaşlık kurdgumdan konuşmak istediğim kişilerle konuşamıyodum derste genelde uyuyodum bıraktım ailemle çok kavga ettim tabi herşeyden annemi sucluyodum bize biseyler için baskı yapmasa diyodum belki şuan biyerlere gelirdim dedim ben okulu bırakıp ortaokul kppsye girip memur olcam hazirlandim çok duusuk bı puan aldım tabi o dönemde hep ailemle aram kötüydü hep onların tersi şeyler yapiyodum bı kişiyle birlikte bile oldum o dönemde hep erkeklerle konusydum eve geç geliyodum bazen dayak yiyodum şuan diyorum ben ozaman neden böyle şeyler yapmışım diğer kardeşlerim hiç böyle değil bide baba eksigi var bizde bugüne kadar var ama yok gibi yani sonra sınavdan sonra dedim bı ise gircem calışıcam aciktanda ünv okrum tabi babam her akşam kavga çıkarıyordu annemin yüzü bı karıştı nefret ediyordum millete bakıyordum nasil rahatlar benim ailem bı okul için psikolojimi bozmuştu resmen işe girdim insanlarla iletişim kuramadigimi farkettim sonra çok düşünüyorum eski dusunduklerim aklıma geliyodu çalışanlar benim hakkımda bu degisik kızfaln diyorlardı sonra biara psikolojimin bozuldgunu farketmistim eski yasadiklarim kafam o kadar dolmustiki artık bişey düşünemez duruma gelmiştim durup oldugm yerde gülme geliyodu baktım olmuyo sırf babamdan kurtulmak için okula dönme kararı aldım bı senem kalmis dedim döndüm ve pazartesi okul var bu sefer tüm bunlar aklıma geliyo alt sinifla derse girmek falan kendimi okadar kotu hisediyrmki eski siniftn kimseyle görüşmüyorym hayat o kadar işkence gibi geliyoki neden ben hem cinse karşı ilgiyi okadar kotu olarak algilamisim hep agliyodum bunun için ilaç bile icmisim annem benimle hastaneye geliyodu onun hayatını resmen işkenceye cevridim kendimi sucluyorym hep o hoca benim tm belki aklım basmiyodu bı. Kere güvenip söyledim o hocanın kalkıp annemi arayıp söylemesi çok saçma geliyo ben evde o zamanlar annemle kavga ediyordum hep çünkü ona lezbiyen diyr bagrdum hep sizn genlerinizden geliyo dedim abim de o sıra evdeydi herşeyi duydu ikiisnin de hayatını şuan karartmis gibi hissediyorum kendimi hep sucluyorym ben he bunları dusnmekten anı yasayamiyorum hep düşünüyorum kendimden alt sinifla derse gircem nasıl dinleyecem diye dusunuyorum yani küçükken de bide yine ilgi vardı hemcinsime karşı

Toplam 4 soru.