1. Uzman
  2. Batuhan KARADAĞ
Uzman Klinik Psikolog Batuhan KARADAĞ Profil Fotoğrafı

Batuhan KARADAĞ

Uzman Klinik Psikolog

Uzmanlıklar:

Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Depresif Bozukluklar , Obsesif Kompulsif Bozukluk

Hakkında

Klinik Psikolog Batuhan Karadağ, 2019–2023 yılları arasında İstanbul Biruni Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik lisans eğitimini tamamlamış, 2024–2025 yıllarında İstanbul Aydın Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans programını bir dönem erken mezun olarak başarıyla tamamlamıştır. Bu süreçte “Antisosyal kişilik özellikleri gösteren bireylerde otoriterlik ve politik eğilimler arasındaki ilişkinin kuramsal incelenmesi” konulu projesi üzerine çalışmıştır. Alanında hem bilimsel temelli hem de psikodinamik yaklaşımları esas alan Karadağ; Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Dinamik Psikoterapi ve Aile Danışmanlığı eğitimlerinin yanı sıra, yüksek lisans sürecinde Şema Terapi eğitim ve süpervizyonunu tamamlamıştır. Terapi sürecinde etik ilkelere bağlı, kanıta dayalı ve bireyin ihtiyaçlarına göre şekillenen bütüncül bir yaklaşımı benimsemektedir.
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir

Danışmanlık/Terapi Süreci Hakkında

TERAPİ: Yetişkin ve ergen bireylerle çalışıyorum. Terapi sürecinde kişiyi yalnızca mevcut semptomlarıyla değil, onu zorlayan düşünce, duygu ve davranış örüntülerinin bütünlüğüyle ele almayı hedefliyorum. Çalışmalarımın merkezinde Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) yaklaşımı yer alıyor; bunun yanında, bireyin geçmiş deneyimlerinin bugünkü duygusal süreçler üzerindeki etkisini anlamaya önem veriyorum. Bu nedenle gerektiğinde psikodinamik bakış açısını da sürece dahil ediyorum.Terapiyi, bireyin kendini daha iyi tanıdığı, duygularını anlamlandırdığı ve yaşamında kalıcı değişimlerin temellerini attığı bir süreç olarak görüyorum.

TERAPİ SÜRESİ VE SIKLIĞI: Seanslarımız 45 dakika sürer ve haftalık sıklığı danışanın ihtiyaç ve hedeflerine göre belirlenir. Başlangıçta çoğunlukla haftada bir seans önerilir.

ÇALIŞMA ALANLARI:

1. Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları

  • Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB)
  • Panik Bozukluk
  • Agorafobi
  • Sosyal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi)
  • Özgül Fobiler

2. Obsesif-Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar

  • Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB)
  • Biriktiricilik Bozukluğu
  • Saç Yolma Bozukluğu
  • Deri Yolma Bozukluğu

3. Somatik Belirti ve İlişkili Bozukluklar

  • Somatik Belirti Bozukluğu
  • Hastalık Kaygısı Bozukluğu

4. Depresif Bozukluklar

  • Major Depresif Bozukluk
  • Süregen Depresif Bozukluk (Distimi)

Psikolojik ve İşlevsel Zorluklar

  • Sınav Kaygısı ve Performans Kaygısı
  • Mükemmelliyetçilik
  • Erteleme Davranışı ve Kaçınma Döngüleri
  • Özgüven ve Özdeğer Sorunları
  • Stres, Tükenmişlik ve Duygusal Yorgunluk
  • İlişki ve Bağlanma Problemleri
  • Uyku Problemleri ve Sirkadiyen Ritim Düzensizlikleri
  • Cinsel işlev problemleri.

Çalışma Grupları

Yetişkin (18-65) Ergen (12-18)

Terapi Yaklaşımları

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) Psikanalitik & Psikodinamik Terapi Şema Terapi

Eğitimler

İstanbul Aydın Üniversitesi - Yüksek Lisans - Klinik Psikoloji

Biruni Üniversitesi - Lisans - Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik

Sertifikalar

Aile Danışmanlığı Uzmanlık Sertifikası - Biruni Üniversitesi - 23.1.2023

Bilişsel Davranışçı Terapi (bdt) Değerlendirme Ve Yapılandırılmış Görüşme – Hakan Türkçapar - Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği Antalya - 1.9.2024

Bilişsel Davranışçı Terapi 1. Modül – Hakan Türkçapar - Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği Antalya - 20.9.2024

Bdt Beceri Kazandırma Ve Süpervizyon – Hakan Türkçapar - Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği Antalya - 1.12.2024

Kişilik, Kişilik Bozuklukları Ve Dinamik Psikoterapi Temel Eğitimi – Doğan Şahin - Prof.dr.doğan Şahin - 1.6.2025

Üst Düzey Kişiliklerde Dinamik Psikoterapi – Doğan Şahin (devam Ediyor) - Prof.dr.doğan Şahin - 1.9.2025

Son Blog Yazıları

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) ve Bilişsel Davranışçı Terapi

Zihnimiz, bizi korumak için sürekli çalışan bir sistemdir. Ancak bazen bu sistem fazla uyanık hale gelir; tehditleri olduğundan büyük görür, kontrol etme isteği artar ve kişi kendini bitmek bilmeyen düşünce ve davranış döngülerinin içinde bulur. Bu durum, psikolojide Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) olarak tanımlanır. OKB, kişinin istenmeden gelen rahatsız edici düşünceler (obsesyonlar) ve bu düşüncelerin yarattığı kaygıyı azaltmak için yaptığı tekrarlayıcı davranışlarla (kompulsiyonlar) karakterizedir.OKB’nin merkezinde “kontrol” ve “belirsizliğe tahammülsüzlük” temaları bulunur. Kişi genellikle aklına gelen bir düşüncenin —örneğin “ocağı açık unuttum mu?”, “ellerim mikropla dolu olabilir mi?” veya “ya birine zarar verirsem?”— tehlikeli bir anlam taşıdığını varsayar. Bu düşünceyi uzaklaştırmaya, bastırmaya ya da nötralize etmeye çalışır. Ancak bu çaba, kısa süreli bir rahatlama sağlasa da zihne şu mesajı verir: “Bu düşünce gerçekten tehlikeli, o yüzden tekrar kontrol etmeliyim.” Böylece beyin “tehlike var” sinyalini öğrenir, düşünce tekrar gelir, kişi tekrar davranışı yapar ve kaygı döngüsü güçlenir. Bu döngü, zamanla kişinin günlük yaşamını daraltır. Evden çıkmadan kapı kilidini defalarca kontrol etmek, sürekli el yıkamak, düşüncelerden kaçınmak ya da “ya kötü bir şey olursa” ihtimaliyle hareket etmek yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürür.OKB üç temel bileşenle ilerler: obsesyonlar, kompulsiyonlar ve bu ikisini bağlayan kaygı döngüsü. Obsesyonlar istem dışı, rahatsız edici, tekrar eden düşünceler, imgeler veya dürtülerdir. Kişi bu düşüncelerin mantıksız olduğunu bilir ama zihninden uzaklaştıramaz. Kompulsiyonlar ise bu düşüncelerin yarattığı kaygıyı azaltmak için yapılan tekrarlayıcı davranışlardır; örneğin sürekli el yıkamak, dua etmek, saymak ya da kontrol etmek gibi. Kısa süreli rahatlama sağlasa da, kompulsiyonlar uzun vadede kaygıyı güçlendirir.Bilimsel araştırmalar, OKB tedavisinde en etkili yaklaşımın Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) olduğunu göstermektedir. Özellikle “Maruz Bırakma ve Tepki Önleme” (ERP) yöntemi, OKB tedavisinde altın standart kabul edilir. BDT’nin OKB üzerindeki etkisi, bireyin düşünce-davranış döngüsünü fark etmesine ve değiştirmesine dayanır. Amaç, düşünceleri tamamen ortadan kaldırmak değil; onlara karşı kişinin tutumunu değiştirmektir.Maruz bırakma aşamasında kişi, korktuğu veya kaçındığı durumla kontrollü biçimde yüzleştirilir. Örneğin mikrop kapma korkusu olan biriyle, terapide kademeli olarak kirli bir yüzeye dokunma egzersizi yapılabilir. Bu süreç, beynin öğrenme sistemine yeni bir mesaj gönderir: “Evet, bu durum rahatsız edici, ama düşündüğüm kadar tehlikeli değil.” Kaygı dalgalanır ama sonunda azalır; kişi, korkulan durumun tahmin ettiği kadar yıkıcı olmadığını deneyimleyerek öğrenir.Tepki önleme aşamasında kişi, alışılmış kompulsiyonları yapmadan beklemeyi öğrenir. Bu, terapinin en zor ama en etkili kısmıdır. Kompulsiyon yapılmadığında kaygı artar ama kişi eylemi gerçekleştirmediğinde felaketin gerçekleşmediğini fark eder. Beyin yeni bir öğrenme yapar: “Kontrol etmezsem kötü bir şey olmuyor.” Böylece OKB’nin temelini oluşturan yanlış öğrenme tersine çevrilir.BDT’de yalnızca davranışlara değil, düşünce biçimlerine de odaklanılır. Terapide kişi, düşüncelerini mutlak gerçeklik gibi değil, zihinsel yorumlar olarak görmeyi öğrenir. OKB’de sık karşılaşılan düşünce hataları arasında aşırı sorumluluk alma (“Bir şey olursa suç bende olur”), düşünce-eylem birliği (“Bir şeyi düşünmek onu yapmakla eşdeğer”), kesinlik ihtiyacı (“%100 emin olmalıyım”) ve felaketleştirme (“Kontrol etmezsem kesin kötü bir şey olur”) bulunur. Terapist, bu düşünceleri sorgulamak ve yerine daha gerçekçi, esnek alternatifler yerleştirmek için bilişsel yeniden yapılandırma tekniklerini kullanır. Bu sayede kişi, “belirsizliği tolere etme” becerisi kazanır.BDT’nin etkisi yalnızca psikolojik düzeyde değil, nörobiyolojik düzeyde de gözlenmiştir. Araştırmalar, BDT’nin beynin ön singulat korteksi ve orbitofrontal korteks gibi alanlarında işlevsel değişikliklere yol açtığını göstermektedir. Yani kişi kaygısını düzenlemeyi öğrendikçe, beynin tehdit algısı sistemleri de yeniden yapılanır. Bu, terapinin “beyin düzeyinde yeniden öğrenme” sağladığının güçlü bir kanıtıdır.OKB için BDT süreci genellikle haftada bir seans şeklinde yürütülür. İlk aşamalarda döngünün fark edilmesi ve tetikleyicilerin belirlenmesi hedeflenir. Ardından maruz bırakma planı hazırlanır ve kişi, terapistin rehberliğinde aşamalı olarak korkularıyla yüzleşir. Ev ödevleri terapinin önemli bir parçasıdır; çünkü beyin yalnızca konuşarak değil, deneyimleyerek öğrenir. Maruz kalma egzersizleri, düşünce kayıtları ve kaygı toleransı çalışmaları, terapinin kalıcılığını artırır. Süre kişiye göre değişse de genellikle 12–20 seans arasında belirgin ilerleme sağlanır. Ancak OKB kronik bir yapıya sahip olabileceğinden, kişi kazandığı becerileri uzun vadede sürdürmeyi öğrenir.Bazı vakalarda BDT’ye ek olarak ilaç tedavisi de kullanılabilir. Özellikle SSRI grubu antidepresanlar beyindeki serotonin dengesini düzenleyerek kaygı düzeyini azaltır ve terapiye katılımı kolaylaştırır. Ancak kalıcı değişimi sağlayan unsur, düşünce ve davranış döngüsünün yeniden yapılandırılmasıdır. Bu nedenle BDT, OKB tedavisinin temel bileşeni olarak kabul edilir.BDT, düşünceleri yok etmeye değil, onlarla farklı bir ilişki kurmaya odaklanır. Zihin her zaman yeni düşünceler üretir; ama kişi artık bu düşüncelerin kölesi olmak zorunda değildir. OKB’den iyileşme, düşüncelerin hiç gelmemesiyle değil, geldiğinde sizi yönetememesiyle başlar. Terapinin sonunda kişi “Düşüncelerim benim gerçeğim değil; sadece zihnimden geçen olasılıklar.” diyebilmeyi öğrenir .Yani düşünce ve eylem ayrışması yapılır.OKB, yalnızca kaygı değil, kontrol ve güvenlik ihtiyacının aşırı hale gelmiş bir ifadesidir. Bilişsel Davranışçı Terapi, bu döngüyü kırmak için bilimsel ve pratik bir yol sunar. Kişi düşüncelerini bastırmak yerine onlarla yüzleşmeyi, davranışlarını kaçınma yerine seçerek yapmayı öğrenir. Terapi süreci zaman, sabır ve kararlılık ister; ancak her seans, beynin “tehdit” yerine “güven” algısını güçlendiren yeni bir öğrenmedir.OKB tedavi edilebilir bir rahatsızlıktır ve doğru yaklaşımla kişi zihninin karmaşasından özgürleşebilir. BDT, bu özgürleşme yolculuğunun en etkili ve kalıcı araçlarından biridir. Çünkü insan zihni, farkındalık ve deneyimle işlevsel olarak yeniden eğitilebilir.

Depresyon ve Bilişsel Davranışçı Terapi.

Depresyon, modern yaşamın en yaygın ve karmaşık ruhsal sağlık sorunlarından biridir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya genelinde milyonlarca insan depresyon ile mücadele etmektedir. Depresyon sadece geçici bir üzüntü veya karamsarlık hali değildir; düşünceleri, duyguları ve davranışları derinden etkileyen, yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren klinik bir durumdur. Sosyal ilişkileri, iş veya okul performansını olumsuz etkiler ve tedavi edilmediğinde ciddi sağlık sorunlarına ve hatta intihar riskine yol açabilir. Bu nedenle depresyonun fark edilmesi, tanınması ve etkili şekilde yönetilmesi hayati öneme sahiptir.Depresyonun temel belirtileri uzun süreli üzüntü, umutsuzluk, değersizlik ve ilgisizliktir. Depresif bireyler çoğu zaman kendilerini yetersiz ve başarısız hisseder; geleceğe dair karamsar bir bakış açısı geliştirir. Bu duygusal durum, bilişsel ve davranışsal boyutlarla iç içe geçer. Olumsuz düşünce kalıpları, yaşanan deneyimleri sürekli karamsar bir çerçevede değerlendirmeye yol açar. Bu düşünce kalıplarına bilişsel çarpıtmalar denir ve örneğin tek bir başarısızlık, kişinin tüm yaşamını başarısız olarak değerlendirmesine neden olabilir.Depresyonun biyolojik temelleri de oldukça önemlidir. Beyindeki nörotransmiter dengesizlikleri, hormon düzeylerindeki değişiklikler ve sinir devrelerindeki işlev farklılıkları depresyonun ortaya çıkmasında rol oynar. Serotonin, dopamin ve norepinefrin düzeylerinin değişmesi, depresif ruh halinin oluşumuna katkıda bulunur. Ayrıca hipotalamus-hipofiz-adrenal (HPA) eksenindeki düzensizlikler, stres yanıtlarını etkileyerek depresyon riskini artırabilir. Beyin görüntüleme çalışmaları, özellikle prefrontal korteks ve limbik sistem bölgelerinde işlevsel farklılıklar olduğunu göstermektedir. Ancak depresyon yalnızca biyolojik bir durum değildir; çevresel ve psikososyal faktörler de bu süreci şekillendirir. İş kaybı, aile içi çatışmalar, travmalar, sosyal izolasyon ve kronik stres depresyonun tetikleyicileri arasında yer alır.Depresyonun belirtileri oldukça çeşitlidir ve kişiden kişiye değişir. Sürekli üzüntü, enerji kaybı, motivasyon eksikliği, uyku ve iştah değişiklikleri, konsantrasyon güçlüğü, suçluluk ve değersizlik duygusu depresif bireylerde sık görülür. Ayrıca depresyon fiziksel belirtilerle de kendini gösterebilir; baş ağrısı, kas ağrıları, sindirim sorunları ve kronik yorgunluk depresyonun fiziksel etkilerindendir. Depresyon, günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmekte zorluk ve sosyal çekilme gibi davranışsal sonuçlara da yol açar. Bu durum, depresyonun sadece ruhsal değil, aynı zamanda sosyal ve fiziksel yaşamı da etkileyen çok boyutlu bir durum olduğunu gösterir.Depresyonun farklı türleri vardır. Major depresif bozukluk, yoğun ve uzun süreli depresif semptomlarla kendini gösterir. Distimi veya kronik depresyon, daha hafif ama uzun süreli semptomlarla karakterizedir. Mevsimsel depresyon, genellikle kış aylarında ortaya çıkar ve ışık eksikliği ile ilişkilidir. Bipolar bozuklukta ise depresif dönemler mani veya hipomani dönemleri ile dönüşümlü olarak görülür. Postpartum depresyon, doğum sonrası dönemde kadınlarda ortaya çıkabilir ve hem anne hem de bebek sağlığını etkileyebilir. Bu çeşitlilik, depresyonun karmaşıklığını ve tedavi yaklaşımının kişiye özel olmasının önemini gösterir.Depresyonun etkileri hayatın birçok alanını kapsar. Sosyal ilişkiler olumsuz etkilenir; arkadaş ve aile bağları zayıflar, yalnızlık ve izolasyon artar. İş veya okul performansı düşer; odaklanma, konsantrasyon ve karar verme becerilerinde zorluklar ortaya çıkar. Depresyon, günlük yaşam aktivitelerini sürdürebilme kapasitesini azaltır ve uzun vadede yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürür. Bunun yanı sıra, depresyon fiziksel sağlık üzerinde de olumsuz etkiler yaratır; bağışıklık sistemi zayıflayabilir, kronik hastalıklar kötüleşebilir ve genel yaşam süresi etkilenebilir.Depresyon tedavisinde etkili yöntemlerden biri Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)’dir. 1960’larda Aaron T. Beck tarafından geliştirilen BDT, düşünceler, duygular ve davranışlar arasındaki bağlantıya odaklanır. Terapi, olumsuz ve işlevsiz düşünce kalıplarını fark etmeye, bunları değiştirmeye ve daha sağlıklı davranışlarla desteklemeye yardımcı olur. BDT, depresyonu bilişsel, davranışsal ve duygusal boyutları üzerinden ele alır. Bilişsel boyutta, bireyler kendilerini, dünyayı ve geleceği olumsuz algılar. Davranışsal boyutta, depresyon sosyal çekilme, günlük görevlerden uzaklaşma ve keyif alınan aktivitelerden uzaklaşma ile kendini gösterir. Duygusal boyutta ise olumsuz düşünceler ve davranışlar depresif duyguları pekiştirir.BDT seanslarında kullanılan yöntemler arasında bilişsel yeniden yapılandırma, davranışsal aktivasyon, problem çözme becerilerinin geliştirilmesi ve mindfulness teknikleri bulunur. Bilişsel yeniden yapılandırma, danışanın olumsuz düşüncelerini fark etmesini ve bunları daha dengeli, gerçekçi düşüncelerle değiştirmesini sağlar. Davranışsal aktivasyon, bireyin keyif aldığı ve anlam bulduğu aktiviteleri artırmasını sağlar ve depresyon döngüsünü kırar. Mindfulness ve nefes teknikleri ise kaygıyı azaltarak kişinin anı yaşamasını destekler.BDT’nin etkinliği üzerine yapılan araştırmalar, terapinin depresyon semptomlarını anlamlı ölçüde azalttığını göstermektedir. Hafif ve orta şiddette depresyonda BDT, ilaç tedavisine eşdeğer sonuçlar sunabilir. Terapinin en büyük avantajı, bireyin kendi zihinsel süreçlerini gözlemlemesini, düşüncelerini yeniden çerçevelemesini ve davranışlarını değiştirmesini sağlamasıdır. Bu durum, depresyonun tekrar etme riskini azaltır ve uzun vadeli iyileşmeyi destekler.Depresyonla başa çıkmak için BDT seansları dışında uygulanabilecek stratejiler de vardır. Düzenli fiziksel aktivite, ruh halini iyileştiren biyokimyasal etkiler sağlar. Sosyal bağlantılar, yalnızlık ve izolasyon riskini azaltır, destek sistemini güçlendirir. Uyku ve beslenme düzeni, zihinsel sağlığı doğrudan etkiler. Nefes egzersizleri, meditasyon ve doğada zaman geçirmek stres seviyelerini düşürerek depresyonu hafifletir. Düşünce günlüğü tutmak, olumsuz düşünceleri fark etmeye ve yeniden çerçevelemeye yardımcı olur.Depresyon ciddi ama tedavi edilebilir bir durumdur. Bilişsel Davranışçı Terapi, depresyonla başa çıkmada güvenilir bir yöntemdir. Hem semptomları azaltır hem de bireye kendi zihinsel süreçlerini yönetme becerisi kazandırır. Profesyonel destek almak, yaşam kalitesini artırmak ve geleceğe umutla bakabilmek için atılacak en önemli adımdır. BDT, bu yolda rehber olarak yanınızda durabilir, zihinsel sağlığınızı yeniden inşa etmenize yardımcı olabilir ve kişisel farkındalık ile dayanıklılığınızı güçlendirir. Unutmayın, depresyon yaşamın sonu değil; yeniden doğuşun, kendini tanımanın ve içsel gücünüzü fark etmenin başlangıcı olabilir. Doğru destekle, karanlık dönemin ardından gelen ışığı görmek her zaman mümkündür.

Adresi

Aydınlı, Patlayıcı Maddeler Yolu Cd, Tuzla/İstanbul, Türkiye

Uzmanın Adresi

Danışan Yorumları

yaptıktan sonra uzman hakkında yorum bildirebilirsiniz.
Henüz yorum bildirilmemiş.

Soru - Cevap

yaptıktan sonra uzmana ücretsiz soru sorabilirsiniz.

Iliski

KullanıcıKoç - 9 gün önce
Merhaba ben 1 yildan fazla eşimle cinsel konuda anlaşamayoruz 18 yıldir evliyiz ama 15 yıldir ayri yatiryoruz iliski zamaninda da odadan odaya mesajla telefonla anlasiyoruz öyle iliskiye giriyoruz yani ayda 1 defa ben şu an 49 yasindayim eşim 43 ama cinsel acıdan ben istiyorum ama eşim benimle olmamak ıcın hep bir mazeret uyduruyor bende istemiyince tabiki sonra bir daha sorasim gelmiyo kabul etmicek diye sonra zama 2 hafta 3 hafta gecip gidiyo benim cinsel açıdan istegim var ama eşimin yok uzak kaciyo yatiyo hemen bende kendimi bazen masturbasyonla tatmin etmeye calişiyorum iliskiye girmeyincede benimle sinir oluyorum pisikolojim bozuluyor ben aynı yatagı paylasmak istedim birkac defa sen horluyosun saga sola çok dönuyosun diye beni istemedi odada bende ayri yatmak zorunda kaldım ne yapmam gerekiyo nasıl bir yontem bulmam gerekiyo bu yuzden evliligimi bitirme aşamasina geldim öyle oluncada kendimi dısarda kadınlara gitmek zorunda kaliyorum eşimle olmak istiyorum ama hep mazeret uyduruyor hayatinda birimi var o yuzdenmi istemiyo bazen aklıma oyle şüphelerde geliyo tşk ederim iyiakşmlar

Rezil hissediyorum

KullanıcıDanışan - 10 gün önce
Ben 16 yasindayim ve hayatın yaşanacak kadar önemli olduğunu düşünmüyorum en güzel anımda ölüm gelse en iyi çalışmalarımdan sonra ölsem hiç bir işe yaramayacak ve ben içine kapanık bir insanım ama insanlar beni sosyal bilir ben çok ağlıyorum niye bilmiyorum çok aglak bir insan olmaya başladım aglayincada duruyorum kendimle dalga geçiyorum sonra tekrar ağlamaya başlıyorum ama çevrem bunu bilmiyor cok utanıyorum düşüncelerinden korkuyorum insanların sağlıklı değil ama elimde de değil davranışlarımin garip olduğu söyleniyor kendimle vakit geçirirken bende garip olduğumu hissediyorum resmen bilinçli bir deli gibiyim böyle olmak istemiyorum daha önce intihar teşebbüsüm oldu ama tövbe ettim ve birdaha yapmak istemiyorum ama o zor anda kendimi kontrol edemiyorum ve yanlız oluyorum hiç birşey yokken çıkıp ağlamaya başlıyorum terapiye gitmeden kendimi nasıl düzeltebilirim çok utanıyorum insanlardan ailem dahil söylemek istemiyorum aslında söylemeye utandigim şeylerde var kendimle bile konusamadigim ama yapamıyorum öyle işte yine kriz geçirmekten korkuyorum sonra 55 gün kendimi gömüyorum rezilsin diye off çok rezil hissediyorum ağlamak anormal geliyor çok utanıyorum ama sürekli agliyorum

Cinsellik

KullanıcıYeşilladam - 15 gün önce
Merhabalar, ben 2.5 senedir evliyim. Yaklaşık son bir yıl içinde cinsel dürtülerimi kontrol edemiyorum ve daha önce uzman psikoloğa gittim. Özellikle aykırı cinsel düşünceler kuruyorum ve pornografik filmler izliyorum. Çok fazla mastürbasyon yapıyorum, bunlara engel olamıyorum. Özellikle aykırı olmaması gereken insanlarla cinsel birliktelik hayali kuruyorum. Ben evlenmeden önce cinsellik olarak bu seviyede, tabiri caizse sapkınlık derecesinde, hiç olmadım. Cinsel birliktelik sonrası bile doyduğumu hissetmiyorum, bazen mastürbasyon yapıyorum.Eşim bakımsız bir kadın değil ve biz görücü usulü tarzında bir evlilik yapmadık. Evlenmeden önce de birçok şeyi yaşamadık ilişkide

Toplam 3 soru.