Panik Atak ve Panik Bozukluk

Halk arasında yaygın olarak panik atak olarak bilinmekle birlikte bu sendromun oluşturduğu sıkıntıların genel adı panik bozukluktur. Panik atak ya da panik nöbet olarak tanımlanan durum ise bu bozukluğun temel parçalarından birini oluşturan, ani, beklenmedik biçimde gelen beden belirtilerinin eşlik ettiği şiddetli kaygı ve korku ataklarıdır. Panik bozukluk sadece bu panik nöbetlerden oluşmaz. Beklenti endişesi, kaçınma belirtileri ve fobi benzeri durumlar da bozukluğun temel parçalarıdır.

Panik bozukluk hemen her zaman bir panik nöbet geçirilmesi ile başlar. Bu ilk panik nöbetler herhangi bir zamanda, beklenmedik biçimde ve neredeyse hiç ön belirti vermeden aniden gelirler. Birçok kişi bu ilk nöbette acil olarak bir hastaneye gitme ihtiyacı duyar. Çok az kişi bu şiddetli nöbetleri yardım aramadan ya da almadan atlatabilir.

Panik nöbet geçiren herkes panik bozukluğa yakalanmaz. Şiddetli bir nöbet yaşayan ya da bu nöbetleri arka arkaya sık yaşayanlar, içinde bulundukları diğer stres durumlarının da katkısıyla panik bozukluğa sürüklenirler.

Panik bozukluğa sürükleniş sürecini destekleyen diğer aşama, kişide bu nöbetlere dair aşırı zihinsel meşguliyet ve bu nöbetlerin tekrar yaşanabileceğine dair derin endişeler gelişmesidir. Beklenti endişesi olarak tanımladığımız bu ikinci aşamanın da baskınlaşması ile panik bozukluk belirginleşmeye başlar.

Her kişide görülmese de birçok kişide üçüncü aşama olan “kaçınma belirtileri” de tabloya eklenir. Kişilerin panik atak geçirebileceğini düşündüğü ortam ve durumlardan uzak kalmasına “kaçınma” denir. Örneğin; kalp krizi geçirebileceğini düşünen kişinin spor yapmaktan ve efor harcamaktan kaçınması, bayılacağını düşünen kişinin yalnız kalmama çabası, sürekli acil servise gitme ihtiyacı olabileceğini düşünen kişinin trafik yoğunluğu kaygısı yüzünden yola çıkmaması, tıbbi sorunlar yaşayabileceği endişesi ile uzun mesafeli yolculuk yapmaması gibi tutumlar kaçınma belirtilerine bazı örneklerdir. Bir süre sonra bu kaçınmalar fobilere dönüşebilir ve hayatın sorun yaratan bir parçası haline gelebilirler. Bu noktaya gelindiğinde panik bozukluk, kişinin yaşam alanını sinsice daraltmaya başlar, çalışma koşullarını güçleştirir ve insanı ilişkilerinde başkalarına bağımlı hale getirebilir.


Yayınlanma: 26.10.2020 08:59

Son Güncelleme: 15.11.2020 15:44

Ömürcan BOZKUŞ
Ömürcan BOZKUŞ
Uzman Klinik Psikolog
Uzmanlıklar: Panik Atak , Obsesif Kompulsif Bozukluk , Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları
Bakırköy-Ataköy’de özel kliniğinde Devamını oku
Online Terapi
süre 45 dk
ücret 1450
Yüz Yüze Terapi
süre 45 dk
ücret 1450
Bunları da sevebilirsiniz...
surekli-aglama-istegi-nedir-ve-nasil-gecer

Sürekli ağlama isteği, duygusal bir tepki olarak ortaya çıkan ve kişinin yoğun bir üzüntü, çaresizlik veya acı hissettiği durumlarda ortaya çıkabilir. Bu duygusal tepki, stresli olaylar, kayıplar, travmatik deneyimler, ilişki sorunları, depresyon, anksiyete gibi birçok faktörden kaynaklanabilir. Sürekli ağlama isteğinin altında yatan nedenler ve nasıl geçebileceği konusunda bazı öneriler:Nedenleri Anlama: Sürekli ağlama isteğinin altında yatan nedenleri anlamak önemlidir. Stresli bir olay, kayıp, travmatik deneyim veya duygusal zorluklar, ağlama isteğinin tetikleyicileri olabilir.Duyguları İfade Etme: Ağlama, duyguları ifade etmenin doğal bir yolu olabilir. Bununla birlikte, sürekli ağlama isteği, duyguları işlemekte veya ifade etmekte zorlanmanın bir işareti olabilir. Duygularınızı ifade etmek için yazma, çizme, konuşma terapisi veya sanat terapisi gibi yöntemler kullanılabilir.Destek Almak: Sürekli ağlama isteği, depresyon, anksiyete veya diğer ruh sağlığı sorunlarının belirtisi olabilir. Bu nedenle, bir sağlık uzmanından yardım almak önemlidir. Bir terapist veya danışman, duygusal zorluklarla başa çıkma becerilerini geliştirmenize ve duygusal iyilik halinizi yeniden kazanmanıza yardımcı olabilir.Stres Yönetimi Teknikleri: Stres yönetimi teknikleri, duygusal dengeyi yeniden sağlamak için faydalı olabilir. Derin nefes egzersizleri, meditasyon, yoga veya gevşeme teknikleri gibi uygulamalar, stres seviyelerini azaltabilir ve duygusal dengenizi korumanıza yardımcı olabilir.Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sağlıklı bir yaşam tarzı, duygusal iyilik halinizi destekleyebilir. Düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek, yeterli uyku almak ve sosyal destek ağınızı güçlendirmek, duygusal dayanıklılığınızı artırabilir.Olumlu Aktiviteler: Olumlu aktiviteler ve hobiler, duygusal iyilik halinizi artırabilir. Sevdiğiniz aktivitelere zaman ayırmak, keyif aldığınız şeylere odaklanmak ve duygusal olarak besleyici deneyimlere katılmak, sürekli ağlama isteğini azaltabilir.Kendine İyi Bakım: Kendinize iyi bakmak, duygusal sağlığınızı desteklemenin önemli bir parçasıdır. Kendinizi şımartmak, dinlenmek, kendinize nazik davranmak ve kendi ihtiyaçlarınıza öncelik vermek, duygusal iyilik halinizi artırabilir.Sürekli ağlama isteği, altta yatan nedenlerin anlaşılması ve uygun tedavi veya destek alınması ile genellikle azaltılabilir. Ancak, ciddi veya kronik ağlama isteği durumunda bir sağlık uzmanından yardım almak önemlidir.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Yazıyı Oku

Uzman: Eray ARSLAN

Yayınlanma: 18.04.2024

Kaygıyı Yönetmek ve Panik Atakla Baş Etmek: Öneriler ve StratejilerGünlük yaşamın temposu, iş yükleri, kişisel sorumluluklar ve çevresel stres faktörleri zaman zaman kaygıya neden olabilir. Ancak kaygının yoğunlaşması ve panik ataklar haline gelmesi, bireylerin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir. Bu yazıda, kaygıyı yönetmek ve panik atakla başa çıkabilmek için bazı etkili yöntemleri ele alıyoruz.Kaygıyı AnlamakKaygı, aslında vücudumuzun tehditlere karşı verdiği doğal bir tepkidir. Ancak bu tepki, tehdit algısının gerçekçi olmadığı durumlarda bile devreye girebilir ve gereksiz yere yoğunlaşabilir. Kaygı yönetiminin ilk adımı, kaygının kökenlerini anlamak ve tetikleyicileri belirlemektir.Kaygı genellikle bir dizi düşünce ve duygu zincirinden beslenir. Örneğin, işle ilgili bir sunum öncesinde yaşanan kaygı, “Ya hata yaparsam?” veya “Başkalarının karşısında başarısız görünmek istemem” gibi düşüncelerle tetiklenebilir. Bu düşünceler, bedensel tepkileri (kalp çarpıntısı, terleme) artırır ve kişinin kendini daha da gergin hissetmesine neden olur.Panik Atak Nedir?Panik atak, ani ve yoğun bir korku ya da rahatsızlık hissiyle karakterizedir. Çarpıntı, nefes darlığı, baş dönmesi ve hatta kontrol kaybı korkusu gibi belirtiler eşlik eder. Panik ataklar genellikle bir tehdit olmaksızın ortaya çıkar ve bu durum, bireyde daha fazla kaygıya yol açabilir.Bir panik atak, vücudun savaş ya da kaç tepkisinin gereksiz bir şekilde devreye girmesiyle ilişkilidir. Ancak bu tepkinin geçici olduğunu anlamak ve bu süreçte kendini sakinleştirecek yöntemlere odaklanmak, atakların daha kolay atlatılmasını sağlar.Kaygı ve Panik Atakla Baş Etmek İçin 5 Yöntem 1. Nefes Egzersizleri YapınKaygı anlarında nefes kontrolü, vücut ve zihin arasındaki dengeyi yeniden kurmaya yardımcı olur. Derin nefes almak, kalp atışlarını yavaşlatır ve sakinleşmenizi sağlar. Şu yöntemi deneyebilirsiniz: • Burnunuzdan 4 saniye boyunca nefes alın. • Nefesi 4 saniye tutun. • Ağızdan 6 saniye boyunca nefes verin.Bu tür nefes tekniklerini düzenli olarak pratiğe dökmek, yalnızca kaygı anında değil, genel yaşam kalitenizde de olumlu bir fark yaratır. 2. Gevşeme Tekniklerini KullanınMeditasyon, yoga ve progresif kas gevşetme gibi yöntemler, zihninizi sakinleştirirken fiziksel gerginliği azaltır. Günde 10-15 dakika ayırarak bu teknikleri uygulamak, uzun vadede kaygıyı azaltabilir.Progresif kas gevşetme tekniği, vücudunuzdaki her bir kas grubunu sırasıyla kasıp gevşeterek bedensel farkındalığınızı artırır. Bu yöntem özellikle panik atağın fiziksel belirtilerini kontrol altına almak için etkilidir. 3. Düşüncelerinizi Yeniden ÇerçeveleyinKaygıyı tetikleyen olumsuz düşünceleri fark edin ve bu düşünceleri sorgulayarak daha gerçekçi ve olumlu bir şekilde yeniden çerçeveleyin. Örneğin, “Bunu asla başaramam” yerine “Bu zor olabilir, ama denemeye değer” demeyi alışkanlık haline getirin.Bu yöntem, kendinizi negatif düşüncelerle baş başa bırakmak yerine, zihninizi olumlu bir şekilde eğiterek kendinize daha yapıcı bir yaklaşım sunmanızı sağlar. 4. Fiziksel Aktiviteye Yer VerinDüzenli egzersiz, stres hormonlarını azaltırken mutluluk hormonu olarak bilinen endorfinlerin salgılanmasını sağlar. Günlük kısa yürüyüşler bile kaygıyı hafifletmekte etkili olabilir.Egzersiz aynı zamanda vücudunuzun rahatlama tepkisini hızlandırır ve uzun vadede kaygının genel seviyesini düşürür. Özellikle doğada yürüyüş yapmak, zihinsel berraklık sağlayarak daha iyi hissetmenize yardımcı olabilir. 5. Destek AlınEğer kaygı ve panik ataklar yaşamınızı ciddi ölçüde etkiliyorsa, bir uzmana başvurmanız önemlidir. EMDR gibi terapi yöntemleri, kaygı bozukluklarının tedavisinde etkili sonuçlar verebilir.Profesyonel destek almak, kendi başınıza çözmekte zorlandığınız durumlar için önemli bir adımdır. Uzmanlar, size özel stratejiler geliştirmenize ve ilerlemenizi takip etmenize yardımcı olur.Kendinize İzin VerinKaygıyı tamamen yok etmek yerine, onunla başa çıkmayı öğrenmek daha gerçekçidir. Kendinize karşı sabırlı olun, ihtiyaç duyduğunuzda destek istemekten çekinmeyin ve küçük adımlarla ilerlemeye odaklanın.Kaygı ve panik atak, birçok insanın mücadele ettiği bir durumdur. Ancak, doğru yöntemler ve destekle bu süreci yönetmek mümkündür. Unutmayın, yalnız değilsiniz ve her zaman yardım alabileceğiniz kaynaklar mevcut.*****Umut Her Zaman VardırKaygıyla veya panik ataklarla mücadele etmek, bazen tek başına üstesinden gelinemeyecek kadar zor görünebilir. Ancak, unutmamalıyız ki hiçbir durum kalıcı değildir. Hissettiğiniz duygular ne kadar yoğun olursa olsun, bu duyguların da geçici olduğunu kendinize hatırlatın. İnsan zihni ve bedeni, inanılmaz bir adaptasyon gücüne sahiptir.Her gün küçük bir adım atmak, büyük bir değişimin başlangıcı olabilir. Nefes almayı öğrenmek, kendinize karşı şefkatli olmak ve ihtiyaç duyduğunuzda yardım istemek, kendiniz için yapabileceğiniz en değerli yatırımlardır. Unutmayın ki kaygılarınız sizi tanımlamaz; siz, kaygılarınızdan çok daha fazlasısınız.Geleceğe Güvenle BakınHayat, zorluklarla dolu bir yolculuk olabilir, ancak her iniş ve çıkış bir şeyler öğretir. Panik ataklar veya kaygı bozuklukları yaşamak, kendinizi daha iyi anlamak ve daha güçlü bir “siz” inşa etmek için bir fırsat olabilir. Bu süreci bir gelişim yolculuğu olarak görmeye çalışın.Kendinize şu soruları sorun: “Bugün kendim için ne yapabilirim?” ve “Daha sakin bir ben olmak için hangi adımları atabilirim?” Bu sorulara vereceğiniz her dürüst cevap, sizi daha dengeli bir hayata doğru bir adım daha yaklaştıracaktır.İlerleme Küçük Adımlarla BaşlarKüçük bir değişiklik bile büyük bir fark yaratabilir. Her gün kendinize zaman ayırarak, zihinsel sağlığınızı öncelik haline getirerek ve destek istemekten çekinmeyerek daha güçlü bir ruh haline ulaşabilirsiniz.Kendi hayatınızın kahramanı olduğunuzu unutmayın. Tüm zorlukların bir gün geride kalacağını bilerek ilerleyin ve umudu hep yanınızda taşıyın. Çünkü her yeni gün, yeni bir başlangıçtır. 🌟Unutmayın: Siz GüçlüsünüzHer yeni gün, yeniden başlamak için bir fırsattır. Kaygılarınızla yüzleşmek zorlayıcı olabilir, ancak bu süreçte kazandığınız her küçük zafer, sizi daha güçlü bir birey yapar. Kendinize inanın ve yolculuğunuzun her adımında kendinizi takdir etmeyi unutmayın. Çünkü siz, bu yolculuğun en değerli kahramanısınız. ✨Uzman Klinik Psikolog Arzu Ünal Yazıyı Oku

Uzman: Arzu ÜNAL

Yayınlanma: 11.12.2024

kaygi-bozukluklarinin-cinsellik-uzerine-etkisi

Kaygı Bozukluklarının Cinsellik Üzerine EtkisiKaygı bozuklukları, bireylerin yaşadığı ruhsal rahatsızlıklar arasında yaygın olan ve genellikle yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen sorunlardır. Bu tür bozukluklar, yalnızca kişinin genel psikolojik sağlığını değil, aynı zamanda fiziksel sağlığını ve sosyal ilişkilerini de etkiler. Kaygı bozuklukları, duygusal, zihinsel ve fiziksel belirtilerle kendini gösterir ve bu durum, bir kişinin cinsel sağlığı üzerinde de önemli etkiler yaratabilir. Cinsellik, insan yaşamının doğal ve önemli bir parçasıdır, ancak kaygı bozuklukları, bu alanı olumsuz etkileyebilir. Kaygı, bireylerin cinsel yaşantılarında problemler yaşamasına yol açabilir, bu da genel psikolojik sağlıklarını daha da kötüleştirebilir.Kaygı Bozuklukları ve Cinsellik Arasındaki İlişkiKaygı bozuklukları, bireyin yaşamının hemen her alanını etkileyebilir ve bu durum cinsel yaşamı da kapsar. Kaygı, genellikle kişiyi sürekli bir tehdit veya tehlike algısı içerisinde tutar, bu da kişinin rahatlamasını ve doğal bir şekilde cinsel dürtülerini yaşamasını zorlaştırır. Kaygı bozuklukları yaşayan bir kişi, günlük yaşamda sürekli endişe, stres ve korku ile karşı karşıya kaldığı için, cinsel arzu ve isteksizlik gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Cinsellik, duygusal ve zihinsel olarak rahatlama ve kendini ifade etme gerektiren bir deneyimdir; ancak kaygı bozuklukları, bu rahatlamayı engelleyebilir.Kaygı, vücutta çeşitli fiziksel belirtilerle kendini gösterdiği için, bu durum cinsel işlev üzerinde de olumsuz bir etki yaratabilir. Kaygı bozuklukları, cinsel isteksizlikten performans kaygısına kadar birçok soruna yol açabilir. Bu yazıda, kaygı bozukluklarının cinsellik üzerindeki etkileri ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.Kaygı Bozukluklarının Cinsellik Üzerindeki Etkileri1. Düşük Libido ve Cinsel İstek AzalmasıKaygı bozukluğu yaşayan bireylerin en sık karşılaştığı sorunlardan biri, cinsel isteksizliktir. Kaygı, vücutta stres tepkilerini tetikleyerek cinsel isteksizliğe neden olabilir. Beyin, kaygılı bir durumda olan bireylerde, cinsel dürtüleri baskılamaya eğilimlidir. Birey, sürekli endişe, stres veya korku hissi içinde olduğunda, cinsel arzularını yaşamakta zorlanabilir. Bunun yanı sıra, kaygı bozukluğu yaşayan kişilerde vücutta hormonal dengesizlikler de meydana gelebilir. Stres ve kaygı hormonları, testosteron ve östrojen gibi cinsel isteği tetikleyen hormonların seviyelerini olumsuz etkileyebilir. Bu, cinsel istek ve motivasyonun azalmasına yol açar.2. Cinsel Performans KaygısıKaygı bozukluğu olan bireyler, cinsel ilişki sırasında performans kaygısı yaşayabilirler. Cinsel performansla ilgili kaygılar, bireyin cinsel deneyimini zorlaştırabilir ve bu durum, çiftin cinsel yaşamını olumsuz etkileyebilir. Birey, cinsel ilişki sırasında “başarısız olur muyum?”, “Partnerimi tatmin edebilir miyim?” gibi düşüncelerle kaygı yaşayabilir. Bu tür endişeler, cinsel rahatlama ve zevk almak yerine, sürekli stres ve baskı yaratır. Bu da cinsel isteksizliği, ereksiyon sorunlarını, orgazm olamama gibi problemlere yol açabilir. Cinsel performans kaygısı, kaygı bozukluğu yaşayan bireylerin yaşadığı en yaygın sorundur.3. Fiziksel Rahatsızlıklar ve Cinsel İşlev BozukluklarıKaygı, vücutta birçok fiziksel belirtiyle kendini gösterebilir. Kaygı ile birlikte yaşanan kas gerginliği, hızlı kalp atışı, terleme ve mide bulantısı gibi fiziksel belirtiler, cinsel ilişki sırasında da hissedilebilir. Bu durum, bireyin cinsel deneyimini olumsuz etkiler. Kaygı sırasında vücudun fiziksel tepkileri, cinsel organlardaki kan akışını engelleyebilir, bu da ereksiyon sorunları ya da vajinal kuruluk gibi cinsel işlev bozukluklarına neden olabilir. Bu tür fiziksel rahatsızlıklar, kaygı bozukluğu olan bireylerin cinsel yaşantılarında engeller yaratır.4. Zihinsel Engeller ve Duygusal UzaklıkKaygı bozukluğu, zihinsel olarak da cinsel deneyimi engelleyebilir. Kaygı yaşayan bireyler, cinsel ilişki sırasında zihinsel olarak rahatlayamayabilirler. Aksine, zihinsel olarak endişe, korku ve stres içinde olabilirler. Kaygı, bireyin cinsellik sırasında partneriyle duygusal olarak bağlantı kurmasını zorlaştırabilir. Cinsel ilişki sırasında “ya bir şey yanlış giderse?” veya “ya istemediğim bir şey olursa?” gibi düşüncelerle meşgul olmak, cinsel rahatlamayı ve zevki engelleyebilir. Bu, zamanla duygusal uzaklığa ve cinsel tatminsizliğe yol açabilir.5. İletişim ProblemleriKaygı bozukluğu yaşayan bireyler, partnerlerine karşı duygusal olarak daha mesafeli olabilirler. Cinsel ilişki sırasında, kaygılı bir kişi, partnerine hislerini tam olarak ifade etmekte zorlanabilir. Kaygı, iletişimi engelleyebilir, çünkü birey kendini ifade etmek yerine kaygılı düşüncelerle meşgul olabilir. Bu da cinsel yaşamda tatminsizliğe neden olabilir. Cinsel ilişki sırasında, bireyler yaşadıkları endişeleri partnerlerine yeterince anlatamayabilirler, bu da duygusal bağın zayıflamasına yol açar.Kaygı Bozukluklarının Tedavi EdilmesiKaygı bozukluklarının cinsel yaşam üzerindeki olumsuz etkilerini anlamak ve tedavi etmek önemlidir. Kaygı bozukluğu tedavi edilmediğinde, bu durum yalnızca bireyin psikolojik sağlığını değil, aynı zamanda cinsel sağlığını da daha da kötüleştirebilir. Kaygıyı tedavi etmek, cinsel işlevi iyileştirebilir ve daha sağlıklı bir cinsel yaşam sağlanabilir.Birçok durumda, psikoterapi ve ilaç tedavisi kaygıyı yönetmeye yardımcı olabilir. Bilişsel davranışçı terapi (BDT), kaygı bozukluğu tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir yaklaşımdır. Bu terapi türü, bireyin olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmeye yardımcı olur ve kaygıyı yönetme becerisini geliştirir. Cinsel terapi de kaygı bozukluğu yaşayan bireylerin cinsel işlevlerini iyileştirebilir. Cinsel terapi, cinsellikle ilgili kaygıları ele alarak, bireyin ve partnerinin duygusal bağlarını güçlendirmeyi amaçlar.İlaç tedavisi de kaygıyı hafifletmek için bir seçenek olabilir. Antidepresanlar ve anksiyolitik ilaçlar, kaygıyı kontrol altına alarak, cinsel sağlığı iyileştirebilir. Bununla birlikte, ilaçların yan etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır, çünkü bazı ilaçlar cinsel işlev üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir.SonuçKaygı bozuklukları, cinsel yaşamı derinden etkileyebilir. Düşük libido, cinsel performans kaygısı, fiziksel rahatsızlıklar ve zihinsel engeller gibi sorunlar, kaygı bozukluğu yaşayan bireylerde sıkça görülebilir. Ancak kaygı bozukluklarının tedavi edilmesi, cinsel sağlığı iyileştirebilir ve bireylerin daha tatmin edici cinsel deneyimler yaşamasını sağlayabilir. Psikoterapi, ilaç tedavisi, cinsel terapi ve doğru iletişim stratejileri, kaygı bozukluğu olan bireylerin cinsel sağlıklarını geri kazanmalarına yardımcı olabilir. Kaygı bozukluğu yaşayan bireyler için profesyonel destek almak, hem psikolojik hem de cinsel sağlık açısından önemlidir. Yazıyı Oku

Uzman: Selin ARSLAN

Yayınlanma: 13.01.2025